Hürkan kapıyı kendine çekti ve kilitledi. Arkadaşları dışarıdan kendisine haykırıyordu, kapattığı kapıya vuruyorlardı. Gözlerini kapattı ve sırtını kapıya yasladı, yavaşça yere çöktü.
Yorulmuştu. Bir şeylere açıklık getirmek istiyordu artık.
Kafasını kaldırdı ve yorgun bakışlarını yerde bağdaş kurmuş olan kıvırcık saçlıya kenetledi. Başı yere eğik olmasına rağmen yüzündeki sırıtma çok net bir şekilde okunuyordu. "Erkan." Dedi Hürkan, isteksiz bir sesle. "Cidden, bunu şuan bitirmeni istiyorum. Tam burada."
Erkan, kafasını kaldırdı. Bakışları saplantılı bir şekilde bakıyordu. Kararlı, belki de biraz fazla. "Ne istediğimi biliyorsun." Dedi alay dolu bir sesle, gözlerini eğleniyormuşcasına kıstı ve devam etti. "Ne o, hiç mi bir şey hatırlamıyorsun?" Tek kaşını kaldırıp güldü.
Hürkan elleriyle kafasını saklamaya çalıştı, pek de başarılı olduğu söylenemezdi. Gözlerini kapattı ve mırıldandı. "Ben, ne yaptığımı bilmiyordum. Sen olduğunu bilmiyordum." Kaşlarını çattı. "Sen olduğunu bilseydim anında bitirdim zaten."
Erkan kahkaha atmaya başladı, "Ang aşkına, şaka mısın? Sen başından beri benimle birlikteydin, aşık olduğun kişi de bendim avanak." Gözündeki sahte yaşı silip devam etti. "Zaten, benim yerimde Ömer olsaydı ilk andan reddedilmiştin." Hürkan yere baktı, kulağında yankılanan kahkaha ona aitti. Ama tek fark, bu hali cidden sinirlerini bozuyordu.
Hürkan, aylarca Ömer'le çıktığını zannederken bu herifle çıkmıştı.
Erkan, her zaman Ömer gibi davranmıştı. Onun kadar güzel konuşmuştu, onun kadar güzel gülmüştü. Hürkan yalan söyleyemezdi, Erkan kendisini çok iyi kandırmıştı. Onun Ömer olduğunu düşünmüştü ve bu Hürkan'ın ayaklarını yerden kesmişti.
Genç adam, yanlış kişiye aşık olmuştu.
Erkan bir anda ayağa kalktı. "Ama sana bir şey söylemeliyim Hürkan, ben seni sevdim." Kaşlarını kaldırıp devam etti. "Gerçekten." Elleri dudaklarına gitti, yalanıp gülümsedi. "İlk başta öylesineydi ama; sen, Hürkan Gügen," Sırıttı. "Sen mükemmelsin." Uzun boylu olana doğru ilerledi, tam onun önüne gelince durdu ve tek dizinin üzerine çöktü. Gözlerini kıstı ve mırıldandı. "Sadece sen ve ben olabilirdik, sahte bile olsa mutlu olurdun Hürkan. Ömer'in seni sevmediğini ve asla da sevmeyeceğini biliyorsun."
Hürkan kulaklarını tıkadı, başını iyice aşağıya eğdi. Gerçeklerden kaçabildiği kadar kaçmaya çalışıyordu.
Erkan elini uzattı ve tek eliyle sertçe uzun boylu gencin yüzünü tuttu, kendisine bakmasını sağladı. İkilinin gözleri kenetlendi, Erkan Hürkan'a büyük bir sevgiyle bakıyordu. Fakat korkutucu bir sevgiydi bu, takıntıydı. Hürkan'ı mutlu etmek yerine geriyordu sadece.
"Benimle hala bir şansın var," Gözleri kızılın parlak bir tonuna çekerken irileşti. "Ben hala seni seviyorum..." Gülüşü ince bir şekilde büyüyordu. "Senin için her şeyi yapmaya hazırım, çok iyi biliyorsun." Yüzündeki mimik gitgide daha da ürkütücü bir hal alıyordu. "Diğerlerine neler yaptığımı iyi biliyorsun, değil mi Hürkan..?"
Uzun boylu adam hızla ayağa kalktı ve kendisine kıyasla kısa olan kıvırcık saçlıyı var gücüyle ittirdi, kıvırcık olan son derece sert bir şekilde sendeleyip geriye düştü fakat bu sadece onun gülüşünün büyümesine sebep olmuştu. Hürkan gerginlikten terlemeye başladığını fark ettiğinde elinin tersiyle yüzündeki teri sildi ve yerdeki adama yukardan bakarak konuştu. "Sen, hayatımı mahvettin. Sevdiğim herkese zarar verdin, kahretsin!" Yumruğunu sıkarak devam etti. "Hiçbiri hak etmemişti, hem de hiçbiri." Öfkeyle dişlerini gıcırdatmaya başladı.
Hürkan durdu, derin bir nefes aldı. Buna ihtiyacı vardı. Ardından başını sağa sola sallayıp kendi kendine kafasında kurduğu düşünceleri atmaya çalıştı.
Erkan'a zarar vermek istiyordu ama olmuyordu, Ömer'e zarar vereceği düşüncesi içini paramparça ediyordu.
Kıvırcık saçlı adam bir anda duraksadı. Ardından derin bir nefes aldı, sanki bir kabustan yeni uyanmış gibi. "Hürkan..!" Diye sessiz bir çığlık bıraktı ağzından. "Yardım et, ne olur yardım et!" Elleriyle saçlarını çekiştirmeye başladı, sanki kendisinden kurtulmak istiyormuş gibiydi. Hürkan hızla Ömer'e doğru atıldı, dizlerinin üzerine çöktü ve kıvırcık saçlıyı kontrol etmeye çalıştı. "Ömer! Beni duyuyorsun biliyorum, ona izin verme! Kontrolün onda olmasına izin verme..!" Sesi daha da yükseldi. "Sen daha güçlüsün, yemin ederim ki öylesin!"
Resmen Ömer'in bilinçaltına sesleniyordu.
Ömer gözlerini hızla açtı, kafasını kaldırdı ve karşında dikilen yansımasına baktı. Erkan kendisini sakin, ama yargı dolu bakışlarla süzüyordu. Ellerini, dizlerine kadar inen uzun paltosunun cebinden çıkartıp hafifçe alkışladı, "Tebrikler, kötü adama karşı çıkıp prensini kurtardın Ömer." Gözlerini kıstı. "Bu mutlu son mu?" Bakışları yere kaydı kıvırcık saçlının, "Hürkan'ı gerçekten sevmiyorsun bile Ömer, onu tanımıyorsun. Neden onunla beraber olmama izin vermiyorsun ki?"
Bakışları tekrar Ömer'in bakışlarını bulduğunda, gözlerindeki hüzün apaçık ortadaydı, kolaylıkla okunabiliyordu. "Sence ben de mutlu bir sonu hak etmiyor muyum?"
Ömer ilk defa görüyordu bunu, Erkan cidden üzgündü. O gerçekten de Hürkan'a aşıktı.
"Erkan." Dedi Ömer stabil bir sesle. "Bir şansınız olabilirdi, ama görünüşe göre sen bunu çoktan tepmişsin." Kızıl gözlere bakmıyordu. "Benim şuana kadar anladığım kadarıyla onun sevdiklerine zarar verdin." Kaşlarını çattı ve kararlı bir mimikle cevap beklercesine yüzüne bakan yansımasına baktı. "Üzgünüm Erkan ama onu kendinden yine sen soğuttun."
Erkan gülmüyordu, her zaman gülen bu adam şuan gülmüyodu. "Pekala," Dedi fısıltıyla karışık. "Eğer onunla hiçbir şansım kalmadıysa, senin de onunla şansın yok." Yavaş adımlarla ilerledi ve yüzüne tekrar o gülümsemeyi takındı. Elini Ömer'e doğru uzattı ve güldü. "Şimdi bana kontrolümü geri ver."
Ömer geriye çekildi, burada kontrolü kaybedemezdi. Hayır, her şeyi düzeltmek istiyordu. Erkan tek kaşını kaldırdı, "Ömer, burası benim bölgem. Senin zihnin bana ait, bilmiyor musun?" Ömer kaşlarını çattı, "Sanmıyorum," kendisine yaklaşan adamdan uzaklaşmaya devam ederken güldü. "Bak, kendi irademle hareket edebiliyorum. Bana dokunamazsın Erkan."
Kızıl gözlerini sıkılmışcasına devirdi Erkan, "Pekala, bu kadar yeter."
Ömer bir anda sırtının bir yere yaslandığını hissetti; artık, kaçamıyordu. Kendi kendine Erkan'dan uzaklaşmaya çalıştı ama, başarılı olamıyordu.
Erkan elini kaldırdı ve Ömer'e uzandı.
Fakat Ömer, hissettiği acıyla gözlerini tekrar açtı. Ve bu zihninde değildi. Karşısında Hürkan vardı. Kıvırcık saçlı hissettiği yanma hissiyle yüzüne dokundu; Hürkan... Hürkan ona yumruk atmıştı. "Siktir," Diye fısıldadı acıyla. Ardından kafasını kaldırıp uzun boylu adama baktı. Hürkan kendisine büyük bir gerginlikle bakıyordu, Ömer doğurmaya çalışırken mırıldandı. "Dostum. Sen bir harikasın."
Hürkan güldü. "Tanrıya şükür, Ömer."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntı {Porgola}
Fiksi PenggemarKurgudur. Ve asla ileri gidilmeyecektir, ciddi bir yazım tarzıyla yazacağım ama kitap şaka amaçlıdır. Bu ikiliyi yakıştırıyorum ve bunun için yazmak istedim. Ciselleştirilme yapılmayacak, siz de yapmayın. Porçay rahatsız olduğunu belli etti, bir ş...