Ömer içeriye adımladı, Sadık diğerlerine kıyasla çok daha güler yüzlüydü belli ki. Bir sandelye çekti ve oturdu, sonra da karşısındaki sandalyeyi eliyle işaret etti, "Otursana Ömer."
Kıvırcık saçlı adam mutluluktan ağlayacaktı, karşısında gerçek bir insan vardı. "Sen... Bana cidden kendi adımı söyledin, Sadık'tı değil mi? Adamsın." Sadık kıkırdadı, "Aslında, diğerleri de isminin farkında. Sadece..."
Ömer dudak büzdü, siyah saçlı adamın karşısına oturdu ve devam etti. "Ya evet Mert sanırım? O bana senden sonra en mantıklı yaklaşan kişiydi, diğer ikisi orospu çocuğuymuşum gibi davrandı. İkide bir bana Erkan diyip duruyorlar, sinir bozucu." Sadık kıvırcık saçlının homurdanarak açıkladığı isyanına karşı güldü, "Emre'nin güven sorunu var, yeni tanıştığı herkese karşı bir gerginliği olur. Sana Erkan demesi çok doğal çünkü seni o şekilde tanıdı. Ve Hürkan da..." Duraksadı. "Ya o sadece ibneliğine sana Erkan diyor büyük ihtimal."
Ömer gülmemek için kendisini kastı, Sadık'tan bunu beklememişti. Sonra Sadık da kendi dediği cümleye ve Ömer'in tepkisine gülmeye başladı, Ömer de o gülünce kasmayı kesip güldü. Evet, ikisi de bir süre güldü. Sonra kendilerini sakinleştirdiler ve Sadık açıklama yapması gerektiğini fark etti. Ömer kendisine soran gözlerle bakmaya devam ediyordu ve daha fazla gülerek konudan uzaklaşamazdı.
Boğazını temizledi. "Sana birkaç soru soracağım, Ömer." Kıvırcık saçlı olan karşısındaki çocuğun ani mod değişimine karşı duraksadı ve beklemeden başını salladı, "Dinliyorum?"
Sadık düz bir mimikle konuştu. "En basit ve temel soru, anlık hafıza kayıpları ve anı uyuşmazlıkları yaşadığın oluyor mu?" Kaşlarını kaldırdı ve sorgularcasına bakan adama baktı, Ömer şaşkındı. Evet, bunlar kesinlikle yaşadığı şeylerdi. Başını onaylarcasına hafifçe salladı. Sadık gülümsedi, "Harika, peki..."
Derin bir nefes aldı. "İnsanlar... Seni yapmadığın şeyler yaptığın için suçladı mı?" Ömer korkmaya başlamıştı, karşısındaki adamla tanışalı henüz birkaç dakika olmuştu ama Sadık düz mimiklerle hayatında yaşadığı şeyleri ona teker teker soruyordu. "Ben... Sen- Sen bunları nereden bilebilirsin ki?" Kaşlarını çattı ve etrafına bakındı, şuan hiç güvende hissetmiyordu.
"Korkma. Bir şey yok." Sadık yine mod değiştirip sakince tebessüm etti, ama bu sefer gülümsemesi Ömer'e sahte gelmişti, hızla ayaklandı. "Sen beni tanımıyorsun, bunları bilemezsin." İki adım uzaklaştı. "Beni en iyi senin anlayacağını söylediklerinde bu kadarını beklemiyordum, kimsiniz lan siz!?" Sesi yükseldi.
Sadık da ayaklandı, "Hayır, Ömer. Ani hareketler yapma, diğerlerini korkutacaksın. Hem, sor. Seni nasıl bu kadar iyi anladığımı bana kendin sor." Saçmaydı, Ömer bunun ne kadar saçma olduğunu düşündü. Belli ki karşısındaki adam kendisiyle ilgili her şeyi bilen zeki biriydi ve eğer sorarsa kendisini rahatlatmaya yönelik bir cevap alacağının da farkındaydı. Ama... "Merak ediyorsun Ömer biliyorum, seni nasıl bu kadar iyi anladığımı sana söylememi istiyorsun. Değil mi?"
Kesinlikle evet, merak ediyordu.
En kötü huyuna yenik düşünüp sordu. "Nasıl..?" Sadık gülümsedi, "Hürkan, çoklu kişilik bozukluğun olabileceğinden şüphelenmişti. Ve belli ki bu doğru Ömer, içinde seninle yaşayan ikinci biri varmış gibi düşün. İsmi Erkan ve sana kıyasla çok daha kötü şeyler yaptı, insanlara zarar verdi." Ömer duraksadı. Bu aslında insanların kendisine karşı olan tuhaf tavırlarını da açıklardı, ama ne kadar mantıklı bir seçenekti ki bu?
Yutkundu. "Sen. Sen nereden biliyorsun bu kadar şeyi, nasıl beni anlıyorsun?" Sadık'ın gülümsemesi düştü, hala gülüyordu ama belli ki sadece gülmek için. Kısık sesle yanıtladı. "Ben de aynı şeyleri yaşıyorum Ömer."
Kıvırcık saçlı olan duraksadı, "Ne..?" Şaka mıydı bu, neden bahsediyor lan bu herif? Sadık gülerek devam etti. "Sana kıyasla şanslıyım tabii, Neo, Erkan gibi değil. Tek suçu çenesini tutamaması, bazen çok kırıcı olabiliyor. Bana karşı bile." Neo mu? Ne yani, bu olay cidden böyle basitleştirilebilecek bir şey miydi? Yoksa sadece karşısındaki kişi alışık olduğu için mi bu kadar rahat konuşuyordu? Çünkü Ömer, Ömer kafayı yemek üzereydi.
Derin bir nefes alıp toparlanmaya çalıştı, "Pekala bu tam bir saçmalık, ama mantıklı da. Korkutucu bir şekilde arada kaldım." Sadık başını salladı. "Katılıyorum, ben de böyleydim. Ama toparlıyorsun, alışıyorsun- Yani... Umarım." Sonlara doğru ses tonu daha kararsız çıkmıştı. Ömer duraksadı. Sadık devam etti, "Senin içindeki kişi... Biraz- Tehlikeli..?" Ömer kabul etmek istemese de Sadık'a hak veriyordu, bu şekilde düşündüğünde ailesinin ve arkadaşlarının ona gereksiz şekilde gösterdiği tepkilerin o kadar da gereksiz olmadığını fark etti. O... Belli ki bilinçli olmadan bir çok hata yapmıştı.
Başını öne eğdi ve konuşup bir şeyler açıklamaya devam eden Sadık'ı dinlemeye devam etmeye çalıştı. Ama odak noktası bozuluyordu, sesler kulağına boğuk gelmeye başladı. Hatta bir noktadan sonra kulak çınlatıcı. Ömer kulaklarını tıkadı, bu tanıdık bir histi ve kesinlikle olmaması gereken bir şeydi. İyi hissetmiyordu.
"Hey. Selam, Ömer."
Ömer kafasını kaldırdı ve yansımasına baktı, odaklanmayı başardığındaysa donup kaldı. Kendisi gülmüyordu ama karşısındaki Ömer gülüyordu, bu yansıma falan değildi. Yutkundu.
Bu... Erkan mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntı {Porgola}
FanfictionKurgudur. Ve asla ileri gidilmeyecektir, ciddi bir yazım tarzıyla yazacağım ama kitap şaka amaçlıdır. Bu ikiliyi yakıştırıyorum ve bunun için yazmak istedim. Ciselleştirilme yapılmayacak, siz de yapmayın. Porçay rahatsız olduğunu belli etti, bir ş...