"Sen dünyanın en tatlı insanısın"
"Çünkü gülüşlerime şeker katan biri var, hahah"
6 ay sonra...
Bekle dedi, bekliyorum. Git diyor, gidiyorum, geliyorum. Ama en çok özleme dese de ölüm kadar özleyip sevme dese de canım kadar seviyorum. Hatta canımdan daha fazla ...
Ölümü özler mi bir insan? Yaşamdan vazgeçecek kadar ister mi bunu? Sırf o sevdi o dokundu diye kendime kıyamayan ben, o yok diye kendime yine kıyamıyorum. Elim gitmiyor. Saçlarımda dolanan elleri aklıma geliyor, beraber geçirdiğimiz aşk dolu geceler, her sabah kollarımın arasından beni uyandırmak için yaptığı şakalar geliyor aklıma.
Lütfen... Biri beni vursun. Acı çekmeden tek hamlede gideyim de kurtulayım.
Ne bakıyorsunuz? Kendimi öldürmeye cesareti olmayan bir zavallıyım sadece.
İçinde beklediğim arabanın kapısı açılıp kapanınca derin bir nefes alarak düşünce havuzundan çıktım daha fazla kendimi boğup öldürmeden.
"Selam! Yakışıklı~"
Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım.
"Lütfen, lütfen bu bir şaka olsun."
"A-ah! Ne şakası? Bak, al hadi. Sakız getirdim sana."
Sakız paketinin sesini duyuyordum. Sanki, hiç yaşanmamış gibi duran bu durum, aslında belki de yüzlerce kez yaşandı.
Ben onu durakta bekliyorum, o ağzında sakız cak cak çiğnerken -ama lanet bir şekilde aşırı tatlı olurken- paketin içinden bana da uzatır ve yol boyu ağzındaki o çilekli sakızla kelimeleri evire çevire benim flash'ımdaki müzik listesinden şarkı açıp söylerdi.
"Ya Chanyeol! Aloo~"
Sağ tarafıma bakarak bedenimi ona çevirdim. Gözlerini devirerek elindeki sakızı uzatıyordu.
Şimdi bir saniye, bu bir rüyaysa sakızın tadını alabilir miydim?
Tam uzanacakken sırıtıp geri çekti
"Geç kaldın, uyurgezer."
Yutkunup yakınlaştım.
"Kim uyur kim gezer? Dalmışım işte. Bir tane ver."
"Olmaz"
Ağzındaki sakızın sesiyle elimi kaşlarıma sürterek önüme döndüm.
"Yapma şöyle.."
İnadına daha çok yaparken o kıkırdamış, ben de hırslı bir nefes alıp çenemi oynatarak arabayı çalıştırmıştım.
Elbette ona kötü söz etmeyeceğimi bile biliyordu. Huyu kurusun çok suistimal etti beni ama... Bundan da şikayetçi olamıyordum. Çünkü ne kadar bana atışırsa, gün sonunda o kadar çok seviyordu.
"Nereye gidiyoruz?"
"Hmm ... Sahile gidebiliriz. Stüdyoda durabilir ya da yemeğe gidebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Without You" -CB-
Fiksi Penggemar"I can't live If living is without you I can't live I can't give anymore I can't live..." "Kabul eder misin? Beni tekrar sevebilir misin?" "Kalbinin notaları hep benim için çalacaksa kabul ederim." *** "Sana yemin ederim, başağım. Toprağa karışmış ö...