2- tanga and sweets

117 20 13
                                    

Üzerime beyaz, uzun bir tişört geçirip Hyunjin'in -Edward-  yanına gittiğimde o, mutfak tezgahını çoktan temizlemiş, aldığı eşyaları yerine yerleştirmiş hatta yemek yapmaya bile başlamıştı.

Gülümseyerek arkasından gidip sarıldığımda bir elini belinden geçirip sardığım ellerinin üzerine koyarken diğer eliyle ise tencerenin içindeki yemeği karıştırıyordu.

"Spagetti yapıyorum. Basit bir makarna diyip geçme, asıl marifet sosunda." Beni göremeyeceğini unutarak başımı sallamıştım.

"Güzel olacağından eminim." Gülümseyerek ellerimi belinden çektiğimde, gözüm salonun tam da ortasına bıraktığım gitar kutusuna takıldı.

Birden panikledim. Nasıl oldu da onu orada öylece bırakabildim! Hemen koşarak gitar kutusunun yanına gittiğimde fark ettirmeden onu alıp bir yere saklamalıydım.

"Ne zamandan beri gitar çalıyorsun? Daha önce görmemiştim de." Hyunjin merak ederek sorduğunda verecek bir cevap arıyordum. Yeni bir yalan...

"Ee, işten arkadaşımın gitarı. Bu gece bir arkadaşında kalacağı için bir gecelik bende durabilmesinin uygun olup olmadığını sormuştu da, ben de kabul ettim."

Kafasını sallayarak tekrar yaptığı işe dikkatini verdiğinde ben de ne zamandan beri bu kadar iyi yalan söyler olduğumu düşünüyordum. N'olur n'olmaz diye gitar kutusunu dolaba kaldırdığımda, ucuz kurtulmuştum.

Ya merak edip içindekine baksaydı...

Kötü şeyler düşünmeyi bırakıp Hyunjin makarnaya sosunu ilave ederken ben de tezgahın öbür ucuna çektiğim bar taburesinin üzerine oturmuş, iç çekiyordum.

Kim bilir benim böyle bir mesleğim olduğunu bilse ne yapar, ne tepki verirdi? Şaşırıp kalırdı diye tahmin ediyorum. 40 yıl düşünse keskin nişancı olup gizli istihbaratta çalıştığım aklına gelmez.

"Makarnalar hazır!" Düşüncelerim önüme gelen ve leziz kokan makarna tabağıyla kesildiğinde bunları bir daha düşünmemek üzere rafa kaldırmıştım.

Karşıma geçerek bar taburesine oturduğunda, yemekten tatmamı bekliyordu.

Metal çatalı makarnaya daldırıp doladığımda, ağzıma girmeye tamamen hazırdı.

"Tadı nasıl olmuş?"

Makarnayı olması gerekenden fazla ağzımda tutup herhangi bir tepki vermediğimde endişelenmiş görünüyordu.

"Yoksa beğenmedin mi? Bana doğruyu söyle, kötü mü olmuş, kötü mü yap-"

"Çok leziz olmuş!" Onu kandırdığım için kıkırdayarak makarnadan birkaç çatal daha aldığımda kaşlarını çatarak makarnadan tatmıştı.

"Bir an kalbime indi, beğenmedin diye."

Yemeğimizi bitirdiğimizde, kirli tabakları bulaşık makinesine yerleştirmiştik fakat hala hediyenin ne olduğunu söylememişti.

"Yemeği bile yedik, hala söylemedin." Son tabağı da bulaşık makinesine koyarken arkama dönerek koltuğun üzerinde duran kutuya baktım, çok merak etmiştim ve Hyunjin bir şey söylememe konusunda ısrarcı gibiydi.

"Pekala, beni takip et." Arkasından usul usul gittiğimde koltuğun önüne oturmuştu, ben de bacaklarının arasında dikiliyordum.

"Kendin bakmak ister misin?" Kocaman kutuyu alıp elime verdiğinde kurdeleleri yavaşça açmıştım. Kutunun kapağını açtığımda içinden çıkan şey, kocaman bir yılbaşı ağacıydı.

Tabiki, daha kurulmamıştı ve bizim kurmamız gerekiyordu.

"Hediyeler bununla sınırlı değil, ama önce şu keratayı kurmalıyız. İçine bak." Kutunun dibini işaret etti. "Orada süsler ve ışıklandırmalar da var. Sonra da ağacı süsleriz."

BIG APPLE | HYUNIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin