8- polar star (m)

95 10 30
                                    

"Tapınak Şovalyeleri bizim finans bölgesine kadar geldiler, ha?" Profesör konuştuğunda başımı onaylama anlamında salladım.

"Basitçe geçilebilecek bir şey değil. Öncelikle, her biriniz güvenlik ve korumanıza daha çok önem gösterin. "

"Peki efendim."

"O zaman evden çalışmak nasıl olur? Artık üniformalarımızın işe yaramaz olduğunu bilmiyor musunuz?" Esper kendi üformasını çekiştirerek gösterirken gözlerini devirdi.

"Boş boş konuşma da git işini yap!" Profesör masaya vurduğunda hepimiz sırayla odadan çıkmıştık.

Herkes masasına oturmuş işini yaparken, yapacak bir işim olmadığı için saatin altı olmasını bekliyordum.

"Ne yapıyorsun? Böyle yapınca zaman hızlı akmayacak?!" Esper yan masadan seslendiğinde onu umursamamıştım. Çıkışta Hyunjin'in evine gidecektim ve onu bekletmemek için işten erken çıkmalıydım.

Üniformamı çoktan değiştirmiştim çünkü doğrudan onun evine gideceğim için onları daha fazla sorgulamasını istemiyordum.

"Şuna da bakın, tepki vermiyor bile!" Esper'i göz ardı ederken, kısa çubuğun 6'nın üzerine gelmesiyle beraber yerimden kalkıp koşarak binadan ayrılmıştım.

Kararan havayla beraber ışıklı New York sokaklarındaki insanlar evlerine gitmek için koşuşturuyorlardı. Kış geldiği için havalar erken kararıyordu, saat altıda geçmesine rağmen hava laciverte dönmüştü.

Taksiye binerek Hyunjin'in oturduğu binanın güvenliğinden geçerek kapının önüne geldiğimde kapıyı hafifçe tıklatmıştım.

Birkaç saniye bekledikten sonra kapı açılmayınca zili çaldım, fakat hala kapıyı açan olmamıştı.

Endişe duygusu bedenimi sardığında cebimden anahtarı çıkardım. Ya beni takip eden Tapınak Şovalyeleri Hyunjin'i bulmuş, onu evine kadar takip edip ona bir şey-

"Ah, üzgünüm. Yemek pişirirken duymamışım." Hyunjin, beline bağladığı mutfak önlüğü ve kafasındaki saç bandıyla, bir yandan da elindeki peçeteyle alnındaki teri silerken kapıyı açmıştı.

"Eğer daha uzun süre açmasaydın anahtarla içeri girecektim. Beni endişelendirdin." Elimi hızla atan kalbime koyup nefes aldım. Ben burada neler düşünmüştüm...

Flörtöz gülümsemesiyle beni kolumdan evin içine çektiğinde kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladı. Parmaklarını saçımın kahverengi tutamlarında gezdirdiğinde nefesini suratımda hissedebiliyordum.

Koyu mavi gözleri şehvetle parlarken alnını kapatan saç bandının iki yanından sarkan koyu siyah saçları gözlerinin önüne gelmiş ve görüşünü engelliyordu. Parmağımın ucunu usulca dokundurarak saçını gözünün önünden çektiğimde dudağının kenarı kıvrılmıştı.

"Benim için endişelendin mi gerçekten?" Bir yandan saçlarımla oynarken bir yandan da diğer elinin baş parmağını çeneme yerleştirip yüzümü gözlerine daha iyi bakabilecek bir şekilde konumlandırmıştı.

"Evet, ama konumuz bu mu şuan?" Ellerimle omzundan ittirmeye çalıştığımda amacıma ulaşmama izin vermemişti.

"Tam olarak da bu. Ayrıca beklediğimden daha erken geldin, o yüzden yemek pişene kadar seni oyalamam gerekiyordu ve-"

Konuşurken gözlerinin odağı dudaklarım olarak değiştiğinde hınzır sırıtması yüzünde belirginleşmişti. Çenemdeki baş parmağını yukarı doğru çıkarıp soğuktan kurumuş dudaklarımın üzerinde gezdirdi.

BIG APPLE | HYUNIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin