hyunjin sinirle soobin'e bağırdığında soobin yüzünü buruşturdu ve alaylı yüzüyle hyunjin'e döndü. "kolaysa sen bas."
göz devirdim, ikisi de aptaldı. "soobin, ellerimizin dolu olduğunu görmüyor musun canım arkadaşım?"
hyunjin soobin'in aptal olduğuna dair bir şeyler mırıldanmaya devam ederken arkamızdan gelen sesle başımı çevirdim.
"neden zile basmayıp kapıda dikiliyorsunuz?"
kang taehyun, huening kai'ın üst komşusu olduğunu unutmuştum. üzerinde gri eşofmanı ve beyaz tişörtüne bakınca bizim bu kadar uğraşılmış kıyafetlerimize bakıp sessiz bir küfür mırıldandım. sanırım bu işi fazla ciddiye almıştık.
soobin hiçbir şey söylemeden zile bastı, taehyun gelince yaşadığı ani değişimin sebebini sonra düşünecektim. hyunjin'in kısık sesle 'seungmin' diye mırıldanması, benim heyecanla çarpan kalbim, soobin'in belli etmemeye çalışsa da sürekli pantolonuna silip durduğu eline bakılırsa biz çoktan abayı yakmıştık.
"hoş geldiniz!"
kai, üzerinde unicorn baskısı olan bir tişörtle gülümseyerek bizi karşılamıştı. online derslere geçmeden önce onu okulda gördüğüm kadarıyla tanıyordum ve hiç gülümsediğini görmemiştim. tatlı bir çocuktu, soobin tatlı şeyleri severdi.
uzun arkadaşımın donup kai'ı izlediğini fark edince araya girme ihtiyacı duydum. "hoş bulduk kai, bunlar bu gece için."
hyunjin ve ben aynanda elimizdeki atıştırmalıkları gösterdiğimizde başını sallayıp poşetleri elimizden aldı ve geçmemizi bekledi. hâlâ boş boş dikilen soobin'i görünce sert olmayacak biçimde karnına vurdum, yüzümde en ufak mimik oynamadığı için anlaşılmadığımı ummuştum.
daha önce görmediğim ferah eve adımımı atar atmaz geçen beomgyu'nun odasında aldığım parfüm kokusunu aldım. o bizden önce gelmiş olmalıydı.
nereye gideceğimi bilmediğim için boş boş odada dikildiğim sırada hyunjin de konuşmaya karar verdi. "şey, seungmin nerede acaba?"
sorusu benim ve soobin'in sırıtmasına, taehyun'un 'hah'lamasına ve kai'ın da masumca koridorun başındaki kapıyı işaret etmesine sebep oldu. hyunjin yeri gelince arsız yeri gelince utangaç biri olduğu için şükrettim. büyük ihtimalle seungmin'i görür görmez erime moduna girecekti.
kai ve taehyun şakalaşarak önümüzden gittiğinde soobin'in sertçe omzuma çarptığını hissettim. aramızda kıskançlar vardı.
"hayır şuraya çarpan- hoş geldiniz, yeonjun!"
kapıyı açar açmaz duyduğum güzel ses çoktan günümü güzelleştirmeyi başarmıştı. tebessüm ederek oturduğu yatağa gittim ve yanına oturdum. diğerlerinin selamlaşma sesleri sanki yok olmuş gibiydi. "merhaba beomgyu, nasılsın?"
ona oldukça yakışan siyah bandanasını düzeltip göz kırptı. "seni gördüm daha iyi oldum."
pekala, düpedüz benimle flört ediyordu ve bütün birgün bununla nasıl baş edeceğimi bilmiyordum.
---
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.