yeonjun'la sözleştiğimiz parka doğru hızlı adımlarımla adeta koşarken bir yandan da onu bekletmemiş olmak için dua ediyordum. çok tatlı ve saftı, erkenden gelip saatlerce beni beklemiş olma ihtimali de azımsanmayacak kadar fazlaydı. bu gibi anlarda ona sıkıca sarılıp kalbime saklamak istiyordum. ciddi anlamda hoşlanıyordum bu çocuktan.
bana ders anlatırken anlamadığım yerleri sıkılmadan defalarca tekrarlaması olsun, onu fark etmediğimi düşünüp dakikalarca beni izlemeye dalması olsun, her hali beni ona bağlıyordu.
nihayet parkın girişine vardığımda elleri cebinde ileri geri sallanarak beni bekleyen bedeni gördüm. temelde, yeonjun utangaç biriydi. arkadaşlarından duyduğum kadarıyla benden önce flörtü bile olmamıştı ki bizim flört olduğumuzu ben bile geç anlamıştım. kendini ve hislerini açmaya çekinen bir yapısı vardı.
bunların dışında, benim için kendi sınırlarını fazlasıyla ihlal ettiğini düşünüyordum. çekingen tarafını bastırarak benimle takılmıştı ve aynı masada bana ders çalıştırmıştı. onu hak etmediğimi düşündürecek kadar masum olabiliyordu.
ama bazen de fazlasıyla çekici oluyordu, inkar edemeyeceğim bir şekilde. online derslerde sıkılmaya başladığında arkasına yaslanıp diliyle yanağına baskı yaptığında ya da benim testi bitirmemi beklerken baygın bakışlarını üzerime diktiğinde.
tamam, bir sapık gibi onu izlemiş olmanın övünülecek bir şey olmadığının farkındaydım ancak choi yeonjun kelimenin tam anlamıyla benim ayarlarımla oynuyordu.
benden hoşlandığını ilk fark ettiğim zaman bunun gerçekliğini sorgulamam gerekmişti çünkü tanrım o hem tatlı, hem ateşli, hem zeki, hem yakışıklı, hem saygılı hem de tam bir örnek erkek arkadaştı!
şanslı bir piç olduğumu söyleyen taehyun'a katılmaya karar verdim, cidden öyleydim anlaşılan.
yeonjun beni fark ettiğinde cebindeki elini hızla çıkarttı ve bana el sallamaya başladı. ah bu sadece... çok tatlıydı.
ben de koşturmaya devam ettim, onu daha fazla bekletmek istemiyordum.
saniyeler içinde yanına vardığımda hem koşmamdan, hem de dünkü konuşmalarımızdan ötürü yanağımın pembeleştiğini hissedebiliyordum. nefes nefese onun parlayan gözlerine bakarken esmer yanaklarında benimkine benzeyen pembelikler dikkatimi çekti. o da utanmıştı.
"merhaba yeonjun-ah!"
hâlâ soluğumu düzene sokamamıştım ve bu yüzden de cümle ağzımdan kesik kesik çıkmıştı. içimden rezilliğime söverken yeonjun'un dudağında gördüğüm tebessüm beni de gülümsetmişti. böyle tebessüm edecekse her zaman rezil olabilirdim.
"sana da merhaba beomgyu."
gözleri bir şeyleri anlamak ister gibi üzerimde gezindiğinde yutkundum. acaba kıyafetimi mi bayağı bulmuştu? her zamanki gibi siyah bir kot pantolon ve üstüne kahverengi-krem rengindeki yün gömleğimi giymiştim. o da siyah bir kapüşonlu ve altına siyah postacı pantolonu giymişti yani sorun bu olmamalıydı. sabah duş aldığım için temiz olduğumu da biliyordum. ancak saçlarım evden çıkarken biraz kabarıktı ve rüzgarda koşturduğum için iyice kabarmış olabilirdi.
hoşlandığım çocuğa ilk randevuda nasıl rezil olabilirim.com
"şey saçlarım için üzgünüm, ben yeni duş almışt-"
"lafını böldüğüm için çok üzgünüm beomgyu ama sana sarılabilir miyim? artık dayanamıyorum da."
bir anda duyduklarımı algılamak benim için gerçekten zordu ve yeonjun karşımda bana yavru köpek bakışları atmaya başlamıştı. sadece başımı onaylar şekilde sallamakla yetindim çünkü dilim tutulmuş gibiydi.
onayımla eş zamanlı olarak belime dolanıp kendine çeken kollar ve omuzumdaki yerini alan çene bana çok yoğun bir an yaşatmıştı. onun kollarının bu kadar güvenli gelmesi ve saçlarımın arasında bir anlığına hissettiğim burnu ağlamak istememe yol açıyordu. dolan gözlerimi kırpıştırarak ben de kollarımı onun boynuna doladım. pozisyon yüzünden biraz zor olmuştu ancak yeonjun işimi kolaylaştırmak için her zaman oradaydı. rahatça sarılmam için biraz geri çekildi ve ardından bir öncekinden de sıkı bir şekilde bana tekrar sarıldı.
"beomgyu... nasıl bu kadar güzel olabilirsin?" sesindeki hayran ton yüzünden bacaklarım pelteleşmişti. "evimmiş gibi hissettiriyorsun."
gülümsedim, daha doğrusu çalıştım çünkü o sırada ağlamamak için uğraşıyordum. "sen de çok yakışıklısın."
önceden bu kadar duygusal biri değildim. hepsi şu an beni asla bırakmayacakmış gibi sarılan çocuk yüzündendi.
kollarını gevşetip benden tamamen ayrıldığında eksik hissetmiştim. 'hey, beni sakın bırakma aptal' diye bağırma dürtümü arka plana atıp gözlerimizi birleştirdim. bir anda gözlerinde beliren endişe tohumları beni de endişelendirmişti.
"bebeğim, sen ağlıyor musun?"
evet çünkü bana bebeğim dedin.
"ne? hayır tabii ki ben- ben ağlamıyorum sadece-" baş parmağı göz pınarlarımın etrafına hafifçe dokunduğunda titrek bir nefes verdim. "evet ağlıyorum."
gülümseyen dudaklarıyla bana yaklaşıp alnını alnıma yasladı. sıcak nefeslerini dudaklarımda hissediyordum.
"choi beomgyu, senden gerçekten çok hoşlanıyorum. tüm kalbimle. daha önce hiçkimseye karşı böyle hissetmedim ve senden başkasına hissetmek de istemiyorum. benimle-" duraksayıp benim gibi titrek bir nefes aldı. "benimle sevgili olur musun?"
bir rüya gibiydi. etrafta bizden başka kimse yoktu sanki, sadece o ve ben vardık. yaşlı gözlerimle gözlerine baktım, bana her baktığında gördüğüm sıcaklık vardı. onun gözlerinden başlayıp benim kalbime kadar inen o sıcaklıkla gülümsedim ona.
"olurum. şaka mı yapıyorsun? tabii ki senin sevgilin olurum. tanrım beni deli ediyorsun ve yanındayken kalp atışlarımı duymandan korkuyorum her zaman. bana ne yapıyorsun, sevgilim?"
şimdi sadece birbirimize bakarak gülümsüyorduk. belki de ilk aşkım olduğu içindi, belki e o kişi choi yeonjun olduğu içindi, bilmiyorum ama tek bildiğim yumuşak dudakları benim dudaklarımı hassasça kavradığında tam anlamıyla evimde hissetmiştim.
yeonjun benim evimdi.
---
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ficin en duygusal bölümüne hoş geldiniz
yeongyu beni ağlak bir gay yapıyor #emo
üzülerek belirtiyorum ki ficin bitmesine birkaç bölüm kaldı, bu zamana kadar okuyan herkese teşekkürler 👋🏻💕