"Ah, selam Jungkook!" Jimin kapıyı araladığında Jungkook'u görmeyi beklemiyordu. Şaşkınlıkla selam verdiğinde yüzünde yine güzel bir gülümseme yer edinmişti. Jungkook da onun gibi gülümsedi. "Selam Jimin."
Jungkook sırtına astığı gitarını gösterdi. "Yeni teller alacağım ve birkaç onarım falan. Benimle birlikte gelmek ister misin diye soracaktım?"
Jimin üzerindeki pijamalara bakarak, "Şimdi mi?" diye sordu. Pijamayla dışarı çıkmazdı elbette.
"Hazırlanmanı bekleyebilirim. Zaten acelem yok. Ama gelmek istemezsen de sorun olmaz."
Jimin ellerini itiraz ederek salladı. "Hayır hayır. Gelmek istiyorum." Jungkook'un içeri geçmesi için biraz kenara çekilirken, "Sen içeride bekle, ben hemen hazırlanıp gelirim. Olur mu?" demişti heyecanlı heyecanlı.
Jungkook gülerek kafasını sallayıp Jimin'in gösterdiği taraftan yürüdü. Oturma odasına geldiğinde Jimin koşa koşa odasına çıkmıştı. Son iki haftadır Jungkook'la çok sık görüşüyorlardı. Okulda olduklarında bazen ders aralarında mesajlaşıyor, bazen beraber Jungkook'un odasında oyun oynuyor, bazen gitar çalıyor, bazen de geceleri mesajlaşıp birbirlerine sevdikleri filmleri gönderip izlemesini tavsiye ediyorlardı. Şimdiyse ilk kez birlikte dışarı çıkacaklardı. Jimin heyecanlanmasına engel olamamıştı.
Hızlıca dolabından çıkardığı desenli tişörtünü ve kot pantolonunu üzerine geçirdi. Siyah deri kemerini takarak bol gelen pantolonun belinden düşmesini engelledi. Parmaklarına birkaç yüzük ve bileklerine de sayısız bileklik taktı. Sevdiği bir iki kolyeyi de boynuna astığında halka küpelerini de kulaklarına kondurdu. Takı takmayı çok seviyordu bu yüzden odasında iki çekmecesini kaplayan koca bir takı koleksiyonu vardı. Sarı saçlarını özenle tarayıp şekil verdiğinde ve parfümünü sıktığında sonunda hazırdı.
Sonbahara girmişlerdi ve hava biraz serindi bu yüzden kotuyla aynı renk olan kot ceketini de yanına almayı düşündü ancak taşımak ona eziyet gibi göründüğü için vazgeçti.
Odadan çıkacağı sırada unuttuğu şeyi hatırlayıp tekrar döndü. Çekmecesinden şeftalili lipbalm'ını çıkarıp dudaklarına sürdü. Hem kokusunu hem tadını seviyordu.
Tamamen hazır olduğunda merdivenlerden pıtı pıtı inerek oturma odasına koştu. "Hazırım! Çok beklemedin değil mi?"
Jungkook ayaklanıp kafasını iki yana salladı. "Hayır. Oh, tişörtlerimiz aynı."
Jimin bir kendi üstündekine bir de Jungkook'unkine baktı. Gerçekten de aynıydı. "Geçen ay hep gittiğim mağazadan almıştım. Son iki tane kalmıştı. Kaçırmadan aldım!" Jimin gülerek konuştuğunda Jungkook da güldü. "Demek sona kalan da benim kaderimmiş."
Yaşadıkları bu tesadüf onlara tatlı gelmişti. Evden ve daha sonra binadan çıkıp güzel havayı gördüklerinde yürümeye karar vermişlerdi. Zaten gidecekleri yer çok da uzak sayılmazdı. Jimin daha yeni fark ediyordu. İstemeden Jungkook'a benzer şekilde giyinmişti. İçinden kot ceketini giymediği için şükretti. Onu da gitseydi tam anlamıyla çiftler gibi dururlardı. Çiftler...
Gözlerini kırpıştırıp düşündüğü şeye şaşırdı. Kafasını dağıtmak için etrafa göz gezdirdi.
"Pizza sever misin?"
Kendisine yöneltilen soruyla bakışları Jungkook'a kaydı. "Tabikii severim. Kim pizza sevmez ki?" Jungkook gülümseyerek ona hak verdi. "Gitarın birkaç parçası değişecek bu yüzden uzun sürebilir. Onu bıraktıktan sonra istersen pizza yemeye gidebiliriz?" Sorarcasına kurduğu cümle Jimin'i heyecanlandırmıştı.
"Gidelim. Acıkmaya başlamıştım zaten." Jungkook Jimin'in sevimlice konuşmasına dayanamadığında kafasını okşamıştı istemeden. Ne yaptığını fark ettiğinde telaşını belli etmemeye çalışarak elini geri çekti. Gözlerini başka taraflarda gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still With You |JIKOOK|
Short StoryJungkook oyun oynarken yan dairedeki çocuktan bir mesaj gelir "Bu gece çok bağırmasan ve ben sınavıma çalışsam olur mu?"