"Selam."
Jungkook ve Jimin el ele dükkana girerken içerideki çifte selam verdiler. Taehyung bateri çubuklarını da kutunun yanına koyduğunda doğrulup onlara gülümsedi. "Selam. Biz de tam toparlanmıştık." Saatine baktı. "Anlaştığımız saate daha 2 saat var. Oraya gitmekti kurulmaktı derken anca yetişiriz. Hadi gidelim hemen."
Hızlı hızlı konuşması üzerine Seokjin gitar kabının fermuarını kapatıp sevgilisine uzandı ve dudağını öptü. "Sakin ol bebeğim. Yetişiriz, merak etme." Taehyung aldığı öpücükle serseme dönerken yüzüne aşk sarhoşu bir gülümseme yayıldı.
Uzaktan onları izleyen diğer ikiliden Jungkook, bıkmış görünüyordu. O kadar uzun zamandır bu sahne ve türevlerini görüyordu ki artık gerçekten bıkmıştı. Jimin ise Jungkook'un aksine fangirl gibiydi. Birazdan çığlık atıp alkışlayabilirdi bile.
"Ön sevişmenizi bitirdiyseniz gidelim hadi. Açız biz, orada yemek de yeriz."
İkili Jungkook'u onayladığında eşyalarını toplayıp dükkanı kilitleyerek çıktılar. Yarım saatlik bir yolları vardı yürümeleri gereken ve soğuk hava şimdiden onları üşütmüştü. Jimin çenesini montunun yakasına sakladı biraz olsun ısınmak için. Jungkook onu fark ettiğinde, "Üşüdün mü?" diye sordu.
Jimin kafasını kaldırmadan gözleriyle Jungkook'a baktı. "Birazcık."
Jungkook bir omzuna astığı gitarını eline alıp arkada sevgilisiyle konuşan Seokjin'e uzattı. Taehyung'un elindekiler yeterince büyüktü bu yüzden Seokjin taşısa daha iyi olurdu.
Seokjin anlamsızca ona baktı. "Ne var?"
Jungkook elindekini daha çok uzatıp, "Al şunu," dedi. Seokjin kendi omzundaki gitarını işaret etti. "Kendimki yetmiyor bir de seninkini mi taşıyayım? Bana ne senin gitarından."
Jungkook sinirle bir nefes üfledi. "Sokacağım şimdi götüne bir metre gitarı. Jimin üşümüş onu ısıtacağım tut lan şunu."
Seokjin söylene söylene gitarı onun elinden alıp boş olan omzuna asarken güzel omuzları için üzülüyordu. Taehyung kendi taşıdığı bateri yeterince ağır değilmiş gibi Seokjin'in omzundaki gitarı da almaya çalıştığında Seokjin vermemişti. "Bateri ağır zaten. Bırak sen."
"Aşkım ağır gelir ama sana. Ver taşıyayım."
"Tae gerek yok hayatım. Ağır değiller."
Taehyung pek ikna olmasa da kabul etmek zorunda kalmıştı. Seokjin ona havadan bir öpücük atmıştı gülerek. Onlar kendi aralarında flörtleşirken o sırada Jungkook Jimin'e sıkıca arkasından sarılmıştı ve o şekilde yürümeye başlamıştı.
Jimin gülerek kafasını, omzunda duran kafaya çevirdi. "Kook takılıp düşeceğiz şimdi." Jungkook cıklayıp dudaklarının yanındaki yanağa sulu bir öpücük bıraktı. "Tutuyorum seni. Düşmezsin." İkili konuşup gülerek birbirlerine uyum sağlayan adımlarıyla yürüdüler.
Geçenlerde Taehyung ve Seokjin gittiği bir kafede canlı müzik yapıldığını görmüştü. Başta ikisi birlikte yapmayı düşünmüşlerdi ancak Jungkook ve Jimin'i de çağırmak akıllarına geldiğinde onları da çağırmışlardı. Kafe sahibiyle de anlaşmışlardı ve hep beraber o kafeye gidip bir geceliğine birkaç şarkı çalacaklardı.
Dörtlü yol boyunca sohbet ederek kafeye gelmişlerdi. Sahneye çıkmak için anlaştıkları saate daha zaman olduğundan sahneye yakın bir masaya oturmuşlardı yemek yemek için. Kafenin içi sıcak olduğu için montlarını çıkarıp sandalyelerinin arkasına astılar. Jungkook yine de tereddütle Jimin'e bakındı. "Üşümüyorsun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still With You |JIKOOK|
Short StoryJungkook oyun oynarken yan dairedeki çocuktan bir mesaj gelir "Bu gece çok bağırmasan ve ben sınavıma çalışsam olur mu?"