Jimin her sabah erken kalkmanın verdiği alışkanlıkla erkenden gözlerini araladı. Sığındığı koca kolların arasında bir süre kendine gelmeye çalıştı -tabii ne kadar mümkünse- Sonunda görüşü biraz düzeldiğinde hafifçe kafasını çevirip duvarda asılı duran saate baktı. 08.36...
Aklından bir an Jungkook'u uyandırmak geçse de onun bu kadar erken bir saatte uyanmayacağını bildiği için bir şey yapmadı. Yattığı yerde birazcık yukarı kayıp yüzlerini aynı hizaya getirdi ve derin bir uykuda olan sevgilisinin yüzünde gezdirdi gözlerini.
Daha önce de birkaç defa onu bu kadar yakından inceleme fırsatı bulmuştu ancak kısa süreliydi. Şimdi gönlü istediği kadar izleyebilirdi bu güzel çocuğu.
Jimin ona ne zaman bu kadar çok bağlanmıştı bilmiyordu. Bir anda kendini yoğun hislerin elinde bulmuştu. Bundan şikayetçi değildi. Jungkook'u sevmek, onun tarafından sevildiğini hissetmek, onunla zaman geçirmek, gülmek, eğlenmek... Aklına gelen her şey onunlayken çok güzel geliyordu Jimin'e..
Yüzüne bir gülümseme yerleşti yavaşça. Düşündükleriyle birlikte gelen ani sevgi patlaması onu aşk sarhoşu yapıyordu. Kendine engel olamadığı bir anda küçük parmakları karşısındaki yüze dokundu. O hafif pürüzlü dokuyu parmak uçlarında hissettiğinde öpesi geldi. Uyanması şu an çok da umrunda değilken usulca yanağına bir öpücük bıraktı. Varla yok arasındaki o duygu yetmemişti ona. Bu yüzden bu sefer dudaklarını ince dudaklara sürükledi. Az öncekine nazaran daha hissedilir bir dokunuştan sonra Jungkook yerinde kıpırdandı.
Jimin beline sarılmış kolların sıkılaştığını hissettiğinde suçlulukla dudaklarını birbirine bastırdı. Onu uyandırmak istememişti...
Jungkook kısa bir süre gözünü açmadan uyanmaya çalıştıktan sonra kollarının arasındaki ince bedene daha sıkı sarılıp ona doğru yaklaştı. Gözlerini açabildiğinde birkaç santim uzağındaki gözlerle karşılaştı. Anında yüzünde güller açarken sırıttı. "Günaydın," dedi henüz açılmamış ses tonuyla.
Jimin o sese düştüğünü hissederken, "Günaydın. Uyandırmak istememiştim," dedi mahçupça. Jungkook bir eliyle gözlerini ovuşturup saate baktı. Onun için fazla erken bir saatti ama yanındaki bu güzel çocuk için değerdi. Tekrar sevgilisine dönüp dudaklarını alnına bastırdı. Onu öpmeyi her şeyden daha çok seviyordu. "Sorun değil. Bugün erken kalkmayı planlamıştık zaten," dedi sevinçle.
Jungkook normal bir sabaha uyandığında en az bir saat kendine gelemez, konuşma yetilerini kazanamaz ve çok agresif olurdu. Annesi onun huyunu bildiğinden sabahları oğluyla pek iletişim kurmazdı çünkü onun tek bir sese bile tahammülünün olmadığını bilirdi. Ancak Jungkook şimdi sabahın 9'unda kalkmamış gibi etrafa mutluluk saçıyordu. Jimin'in ona enerji verdiğini hissetmişti.
Yarım saat kadar birbirlerini güzel bir sevgi gösterisine boğmanın ardından Jimin kahkahalar içinde yataktan kalktı. Öpülmedik bir tarafı kalmamışken yüzünün kızardığına emindi. "Açım ben," diye söylendi hala yatakta yatan Jungkook'un elini çekiştirirken.
Jungkook sarı pijamaların içinde çocuk gibi söylenen sevgilisinin tatlılığına dayanamıyordu. Hızlıca yataktan kalkıp yine ve yine güzel kokulu boyna derin bir öpücük bıraktı. "Ne yiyelim?" diye sordu. Kahvaltıyı nasıl hazırlayacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu ama yine de sormuştu işte.
Jimin bir süre düşündü. Aklına gelenle, "Sosis. Dün poşetlerin içinde gördüm, onları kızartabiliriz," dedi heyecanla. Jungkook sırıtarak başını salladı. "Tamam," dedi.
İkili birlikte odadan çıkacağı sırada Jimin önündekini durdurdu. "Giyecek başka bir şey verir misin? Bu sarı pijamalarla evde dolaşmak istemiyorum," dedi kaşlarını çatarak. Jungkook gülerek tatlı çocuğun zaten dağınık olan saçlarını iyice karıştırdı. "Ama böyle çok tatlısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still With You |JIKOOK|
Short StoryJungkook oyun oynarken yan dairedeki çocuktan bir mesaj gelir "Bu gece çok bağırmasan ve ben sınavıma çalışsam olur mu?"