Jungkook tükenmişlik hissiyle elindeki kalemi notalarla ve sözlerle kaplı defterin üzerine attı. Yaklaşık bir-iki ay önce Jimin'e sözünü verdiği şarkı üzerinde son çalışmalarını yapıyordu. Ancak hala eksik gibiydi. Sözler... Sözler Jimin'i anlatsın istiyordu ama yapamıyormuş gibi hissediyordu.
"Ah!" diye bir iç çekerken saçlarını karıştırıp masaya doğru eğildi. Başını elleri arasına alıp gözlerini kağıtta yazan sözlerde gezdirirken açılan kapının sesiyle o tarafa döndü.
"Oğlum telefonun yanında değil mi senin? Jimin ulaşamamış merak etmiş," diyerek yanında Jimin'le birlikte odasına giren annesini görünce telaşla koluyla önündeki defteri kapatmaya çalıştı. "Ça-çalışıyordum anne. Sessizdeydi telefon. Ah, Jimin hoşgeldin, gelsene," diye aceleyle konuştu.
Jimin yüzünden düşmeyen güzel gülümsemesinin arasına merakı sığdırırken Jungkook'a bakarak odaya adımladı. İkili kısa bir bakışma yaşarken Bayan Jeon, "Tamam bakalım. Ben salondayım. Jimin istersen akşam yemeğine kalabilirsin tatlım," dediğinde Jimin gözlerini Jungkook'tan ayırıp Bayan Jeon'a baktı. "Çok isterdim ama kardeşimle dışarı çıkmamız gerekiyor. Zaten ben de Jungkook'la konuştuktan sonra gidecektim."
Bayan Jeon gülümseyerek onaylayıp odadan çıkacağı sırada Jimin asıl söylemesi gereken şeyi unuttuğu için hemen seslendi. "Ah bu arada, yarın doğum günüm. Normalde aile arasında kutlayacaktık ama ben sizi de davet etmek istedim. Gelirseniz çok sevinirim."
"Öyle mi? Tabii ki geliriz, değil mi Jungkook?"
Jungkook annesinin onun ismini söylemesi üzerine gözlerini diktiği yerden annesine çevirdi. Hızlıca başını sallayıp, "Geliriz tabii," diye onayladı. Bayan Jeon ikilinin konuşması için odadan çıktığında Jungkook döner sandalyesini yatakta oturan Jimin'e doğru döndürdü. Geçen gece sokakta dans etmeleri ve Jungkook'un söylediği şeylerden sonra ikisi de utangaç davranıyordu.
"A-aslında doğum günüme davet etmek için aramıştım seni ama açmayınca.. gelip söylemek mantıklı geldi.."
Jungkook hemen onu mırıltılarla onaylarken ortamda sıcak bir utanç hissinin olduğu bariz belliydi.
"Eh az önce söylediğime göre gitsem iyi olacak." Jimin tekrar ayaklandığında Jungkook da hemen ardından sandalyesinden kalkmıştı. Gitmesini istemiyordu aslında ama ne söyleyip de kalmasını sağlayacağını bilmiyordu. Bu yüzden susmak ve kabullenmek zorunda kaldı.
"Peki madem. Seni geçireyim," deyip eliyle kapıyı gösterdi. Beraber aşağı kata inip kapıya ulaştıklarında Jimin terliklerini ayağına geçirdi.
"Gideyim o zaman," dedi Jimin elini sallarken. Jungkook mutsuz ifadesini dışarıya vurmaktan çekinmezken, "Git o zaman," dedi, onun gibi üzgünce el sallayarak.
Jimin kafasını sallayıp arkasını döndüğünde Jungkook hızlıca onu durdurdu. "Jimin!"
Heyecanla arkasını dönüp uzun olana bakındı. "Efendim?"
"Yarın gece benimle çatıya gelir misin?" Yüzündeki masum ifadeye ufak bir gülümseme bulaşmışken Jimin istese de onu reddedemeyeceğini hissetmişti. Dişlerini göstererek kocaman gülüp başını salladı hemen. "Gelirim."
Jungkook aldığı cevap karşısında memnuniyetle sırıttı. Tekrar ufak bir vedalaşma yaptıktan sonra evlerine girdiler. Jungkook koşarak odasına çıkıp masasına yerleşti. Bu işi bugün bitirmesi gerekiyordu. Saate baktı. 16.34.
Çoğu şeyi tamamlamıştı zaten. Sadece son kısım için söz yazmak ve birkaç pratik yapmak kalmıştı geriye. Jungkook yazdığı satırlarda gezdirdi gözlerini. Kısa sürede Jimin'le o kadar çok şey yapmışlardı ki... Sözleri okudukça hepsi gözünün önünden geçiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still With You |JIKOOK|
Short StoryJungkook oyun oynarken yan dairedeki çocuktan bir mesaj gelir "Bu gece çok bağırmasan ve ben sınavıma çalışsam olur mu?"