gönlüm ateşine muhtaç

103 14 95
                                    

the pretty reckless- going to hell

3 gün sonra

🔥

Kimse geride kalanın koşmak için ne kadar hevesli olduğunu görmez ancak çoğu, gidenin hep daha fazla acı içinde olduğunu düşünür. Ben de bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum mesela, öylece dururken birinin yokluğuyla sınanmak istemem için hiçbir sebebim yok ve şu an aniden hayatıma giren, girdiği gibi de ortalıktan kaybolan ve kaybolmasına rağmen izlerini bile silemeyip beni aşırı saçma duyguların ortasına atan Chanyeol yüzünden o sınanmayı yaşıyorum.

Doğrusunu söylemek gerekirse, peşimi gerçekten bırakmayacağına inanmaya başlamıştım ancak Queen'in döndüğü gece o tuvalette yaralarına dokunduktan sonra bir daha ortalıkta görünmemişti. İnanamıyordum yani, basbaya gitmişti. Ne duyan vardı ne de gören. Jongdae'nin bile bazı noktalarda yetersiz kalıyor olması akıl alır gibi değildi. Bir şekilde o istenmeyen bilgi hep bir yerlerden girerdi aklımıza ancak bu sefer beklenen de olmamıştı. Chanyeol yoktu, ardında ise hiç iz bırakmamıştı. Bende kalanlar hariç tabii.

"Bazen diyorum ki, şehirden tamamen uzakta, sadece kendim olabileceğim bir memlekette yaşasaydım bunların hiçbiri olmazdı." Konuştuğumda yüzüme dönen dört çift göz aynı anda kaşlarını çattı. "Ne? Bence hepimiz bunda hemfikiriz, çoğu şeyi rayından ben çıkarıyorum. Hem de bile isteye."

"İlahi bir güç tarafından yönetiliyorsun ve yapabileceğin hiçbir şey yok." Minseok sözlerinin ardından elinde tuttuğu fincanı dudaklarına götürdü, o sırada Sehun alay edercesine gülümseyerek Minseok'a baktı ve oturduğu yerden kalkıp Bulut ve Nehir'in yanına, yere uzandı. "Ne değişti şimdi? Ha ilahi güç, ha Baekhyun, hiçbir farkı yok bence."

"Oğlum tövbe de lan, günaha sokma bizi sabah sabah." dediğimde Jongdae, "Onu bunu bırakın da ben hâlâ Sehun'un yaptıklarını unutamadım. Bir kere kafama otursan keşke." dedi Sehun'a bakarak ve resmen, sıfır şaka, buna içlendi. Bunu size gösteremiyordum ancak görseniz oturup karnınızı tuta tuta gülerdiniz, eminim.

"Konumuz bu mu şu an gerçekten? Ayrıca Jongdae, hiç güzel bir his değil." Kyungsoo Jongdae'ye cevap verip yerde uzanan Sehun'a gözlerinden kızıl ışınlar çıkararak baktığında aralarında geçen ufak çaplı tartışma az da olsa keyiflenmeme sebep oldu. "Şey gibi biraz, neredeyse kafana sıçacakmış gibi..." Kyungsoo sözlerine devam ettiğinde Jongdae, "Sıcak yani?" gibi saçma bir soru yöneltti ve çok ciddi bir şekilde cevap bekledi.

Ancak cevap gelmedi. Odada bulunan herkes, Sehun dâhil, yüzünü buruşturdu. "Konumuz bu değil!" diye dellenen Yixing'in yerime bunu yapmasına içimden teşekkürler edip sonunda yeniden tüm ilginin üzerime dönmesiyle bir miktar gerildim fakat bu çok da uzun sürmedi.

"Nasıl gören duyan olmaz? Jongdae emin misin, gerçekten bilmiyor musun hiçbir şey?" Yixing oturduğu yerde dikleşip sordu. Jongdae umutsuzca bin birinci defa dudaklarını büzerek kafasını olumsuz anlamda salladığında elimde tuttuğum kitaba iyice sarılıp koltukta yayıldım. Yapabileceğim daha iyi bir şey yoktu.

Nedenini anlayamadığım bir şekilde, üstelik peşimi bırakmayacağını da bas bas bağıran ve elini tuttuğumda bile içten içe delirip bundan mutlu olduğunu gördüğüm birinin ardından neredeyse oturup zırlayacaktım. Öğrendiğime göre kimsesi yoktu. Zaten olsaydı bile hepsi gayette saklanmayı, kendini gizlemeyi beceriyordu. Benim harcım değildi yani bu insanların peşine düşmek. Öyle oturduğum yerde kudurabilirdim ancak.

SAYDAM YUMRUKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin