rei6- bugün senden biraz daha uzaklaşmak istedim
Kendimi bildim bileli bir şeylerle savaşıyordum, bu bazen karanlık, bazen bir korku ya da sadece kendim olabiliyordu. Gitmekten korkarken herkese kapıyı kapatmam, gitmeden birilerinden uzaklaşmam da bir savaştı, bu kısımda tam olarak kiminle ya da neyle savaştığımı anlayamıyordum fakat ortada devasa bir sorun vardı, savaşmayı bıraktım, artık savaşmıyorum dedikten hemen sonra buna devam etmiştim. Belki de mecbur bırakılmıştım, bilmiyordum. Sanki benim için bundan başka yol yoktu ve eninde sonunda kendimi burada yara bere içinde bulacaktım, bu benim için kaçış olmayan bir son gibiydi.
Ayrıca diğerlerine benzemiyordu, birden belirmişti, yapacak hiçbir şeyim yoktu ve ben de seve seve kabullenmiştim olanı biteni. Önce kapılarımı kapatmıştım, sonra o kapılara açılması zor kilitler vurmuştum. Anahtar bende olduğu sürece olacak hiçbir şeyden korkmuyordum. Başından beri olması gerekeni aklım başıma çok geç gelmişken gerçekleştirdiğim için öylesine pişmandım ki, bunu hangi kelimelerle tarif edebilirdim bilmiyordum.
Tüm bunlar olurken, yani kapılarıma kilit vururken Yixing ve Junmyeon'u da engellediğim için bir noktaya kadar yine pişmanlık duyuyordum fakat o noktadan sonrası kendime ayırdığım hayata denk geliyordu, ne yazık ki her şeyden kendimi sorumlu tutup aynı evin içinde Yixing ile iki yabancı olmamızın önünde duramamıştım, sözün özü buydu.
Fakat belli bir süreden sonra ona ihtiyaç duymaya başlamıştım, onun bundan haberi yoktu, olsun, bilmese de olurdu. Odamdan çıkmadığımda verdiğim izin kadar yanıma yaklaşıp benimle iletişim kurmaya çalıştığı zamanlarda ihtiyacım olanı almaya çalışıyordum, bunu bilmiyordu, bilseydi benim için benimle daha fazla savaşırdı. Adım kadar emindim, sırf bunun gerçekleşmemesi için elimden geleni yapıyordum. Bundan üç hafta öncesine kadar bununla ilgili bir sıkıntım yoktu ancak yaklaşık altı gün önce Yixing delirip böyle gitmemesi gerektiği hakkında balkon konuşması yaptığında artık onun önünde durmuyordum, onu engellemiyordum. Deli gibi özlemiştim onunla konuşmayı, sessizliğin içinde onunla birlikte kaybolmayı ve daha fazlasını, demem o ki üstüne kapattığım kapının kilidini onun inadı sayesinde açmıştım, benim için benimle savaşması harika derecesinde bir cesaret örneğiydi. Ondan başka kimsenin yapabileceği bir şey değildi.
Beni kendimden kurtarmıştı ve şimdi de aynı şeyi yapmasını istiyordum.
"Yixing!" diye bağırdım tüm gücümle. "Korkuyorum, kurtar beni!" Tepesinde beklediğim yatağımdan zemine ürkek bakışlar atarken can dostum, yoldaşım, hayat arkadaşım Yixingten nerede olduğunu bilmeden yardım dileniyor, sesim çatlayana kadar bağırıyordum fakat Yixing ortalarda görünmeyi bırakın, asla ses vermiyordu. Yaklaşık yirmi dakikadır da bu döngü aynen devam ediyordu, hangi deliğe girmişti de günler sonra beni bu denli bağırtmayı başarmıştı bilmiyordum fakat onu gördüğüm ilk yerde üzerine atlayacağıma neredeyse emindim. Belki de ona kapıları açmak iyi bir fikir değildi.
Bir kere daha, "Yixing!" diye bağırdıktan sonra hâlâ odamda gezinen ve bana dünyalar kadar büyük görünen böceğe baktım. Çoktan kaşınmaya başlamıştım, odadan çıkmaya bir türlü cesaret edemiyordum ve muhtemelen Yixing evde olduğu hâlde ses vermiyordu, dediğim gibi günler sonra sesim gür çıktığından bunun tadını sonuna kadar çıkarmak istiyor olabilirdi. Bu şekilde bir yere varamayacaktık çünkü şimdilik en büyük derdim odamda benimle samimiyet kurmaya çalışan siyah koca böceğin varlığıydı.
"Ben bunu unutmam seni lanet olası şerefsiz!" diye bağırdım yine tüm gücümle. "Korkuyorum ne demek! Gelsene buraya!"
Belki de sahiden evde değildi ve dakikalardır boşuna bağırıyordum, diye düşünmeye başladığım sırada banyonun kapısı açıldı, evin içinde biri adımladı ancak asla ses vermedi, muhtemelen götünü yırta yırta bağıran bana gülüyordu ve böyle düşünmek niyeyse kötü hissettirdi. Öylesine narin bir hâl almıştım ki artık kendime hayret bile edemiyordum. "Yixing! Ses versene paşam, belki imdat diyeceğim!" dediğim sırada odamın kapısı açıldı bir anda. Sonra, ""Yixing!"" derken sesini incelten bedene şaşkınlıkla bakarken ben, beden konuşmaya devam etti. "Diye bağırmak yerine gerilim filmlerinin aklı yerine götüyle hareket eden klişe aptalları gibi, "Kim var orada?" ya da, "Kimse yok mu?" diye bağırmayı tercih etseydin yemin ederim bu kadar beklemezdim." diyerek odanın içine tamamen girerek izini kaybettiğim böceği eline alıp dik duruşuna yeniden dönen Chanyeol'e bir kere daha şaşkınlıkla baktığımda kaşlarım havalandı, dudaklarım aralandı, bir kere daha bağıracak gibi oldum fakat bağırmadım, aniden evimde belirmelerine alışmaya çalışıyordum. "Fakat sen ikisiyle de hareket etmeyi sevmiyorsun, alabildiğine yaşıyorsun ve ben bunu hep unutuyorum, lütfen kusuruma bakma."