"Sevincim kursağımda, sensiz hiç gülemem ki..."
Chanyeol'ü yapılacaklar listeme dâhil edişimin üzerinden tam dört gün geçmişti. Dile kolay fakat bana hiç bitmeyecekmiş gibi gelen dört ayrı gün.
O gece Chanyeol ile daha fazla konuşmamıştım, zaten onun da konuşmaya hiç niyeti yoktu. Kafasını koyduğu dizimde mışıl mışıl uyuyordu ve elbette ben de yumuşak saçlarını severek ona epey yardımcı oluyordum, bir yandan da aklımdan sürüyle suikast planı geçiyordu. Aklımdan geçen korkunç planlar o an öfkemin eseri olsa da ben bile birçoğunu kabul edememiştim fakat sonrasında bana destek veren kişi yine Yixing olmuştu.
"Beni nasıl yalnız bırakırsın?" demiştim sinirle. O gecenin sabahında eve geldiğinde benden duyduğu ilk kelimelerdi bunlar. "Ölüyorum sandım!"
Yüzüme alay dolu birkaç bakış atarak gülmek dışında hiçbir şey yapmamıştı. Bunun beni daha da sinirlendireceğini bildiği için benimle alay etmekten başka hiçbir şey yapmamıştı ve karşı takımda olduğunu düşüneceğim kadar soğuk davranmıştı o sabah.
"Az sonra bayılacak gibisin, Baekhyun," dediğinde öfkem daha da büyümüş, derince bir nefesi içime çekmiştim.
"Yixing," dediğimde sakin kalmaya çalışarak, beni gizlediğimi düşündüğüm o yerden çekinmeden vurmuştu.
"Daha ne kadar kaçacaksın?"
Her şey tam olarak bu sözün söylendiği an başlamıştı, tam olarak o an durmuş ve düşünmüştüm. Daha ne kadar kaçacaktım? Daha doğrusu, daha ne kadar kaçmaya çalışacaktım? Ne yaparsam yapayım günün sonunda Chanyeol ve ben yalnız kalıyor, yüzleşmek istemediğim her şeyle yüzleşmek zorunda kalıyordum, üstelik onların bana yol çizmesine de izin veriyordum. Bu bir his, bir olay ya da bir insan olsa bile önemi yoktu, sadece istemediğim her şey kucağıma bırakılıyordu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Kaçtım sanıyordum fakat bunun kıyısından bile geçemiyordum ve etrafımdaki herkes bunun farkındaydı.
Park Chanyeol ben ne dersem diyeyim, ne yaparsam yapayım kabullendiği, haklı olduğumu hiç çekinmeden söylediği ve bir türlü ondan beklediğim tepkileri vermediği için artık kaçacak bir yerim bile yoktu. Ona defalarca yenilmiştim, ölmeden önce yapılacaklar listemi onunla paylaşacak olmanın heyecanının yanında bu yenilginin üzüntüsünü de yaşıyordum ve tüm bunları Chanyeol'den sonra yalnızca Yixing'e yansıtabiliyordum.
"Yixing, anlamıyor musun? Beni diğerleriyle bir tutmuş."
"Öyle olmadığını söyleyebilir misin? Ben diğerleriyle bir değilim diyebilir misin?" dediğinde Yixing durmuştum, bildiğin kal gelmişti çünkü dostum, yoldaşım, evimin neşesi öfkeli bakışlarımı umursamadan, "Söyleyemezsin, Baekhyun. Eninde sonunda diğerleri gibi olacaktın fakat Chanyeol kendi yöntemleriyle bunun önüne geçti, aynen böyle durdun ve kendini sorguladın." diye devam ettiğinde, tam o an ne yaptığımı, ne yapacağımı hatırlamıştım. "Chanyeol'ün başarılı olduğunu ikimiz de görebiliyoruz, değil mi?"
"Kimin tarafındasın sen?" diye sorduğumda Nehir ve Bulut'u kollarına almış, oturma odasına doğru adımlamaya başlamıştı. Bu hareket bana kimin tarafında olduğunu açıkça gösterirken hırsla peşinden ilerlemiştim, ne yaparsam yapayım öfkem bir türlü dinmiyordu çünkü. "Niye cevap vermiyorsun bana? Ben bu aileden değil miyim?"
"Cevaba değer şeyler sormuyorsun çünkü Baekhyun," dediğinde odanın ortasına çökmüştü, kedilerimle gereğinden fazla samimi oluşu gözümden kaçmıyordu ve elbette beni peşinden koşturmaya bayılıyordu. Onun da son dört gündür bana uyguladığı işkence buydu. Bunu hak ettiğimi düşündüğüne neredeyse emindim, yüzüne kapattığım kapıların yeniden açılması onu başta mutlu etmişti fakat verdiğim tepkilerin gereksiz olduğunu savunuyordu ve evet, ben de bunu hak ettiğimi düşünüyordum. Devamlı birilerini ardımda bıraktığım, birbirinden farklı sayısız savaşın ortasında onları terk ettiğim için şimdi başıma gelen her şeyi hak ediyordum fakat Chanyeol'ün yaptıklarını hak etmemiştim. Bana bazı şeyleri ben farkında olmadan öğretmeye çalışması ikimizin de zararına olmuştu, bazen bazı şeyleri zorlamamak gerekiyordu.