1 Eylül sabahı King's Cross istasyonu sabah saatleri olmasına rağmen her zamankinden çok daha kalabalıktı ama asıl insanların dikkatini çeken bu kalabalığı oluşturanlardı.
Bir kaçı uzun sivri şapkalar takarken hepsinin üzerinde istisnasız uzun yerleri süpüren cübbeler vardı. Dışarıdan gören bir insan büyük ihtimal tiyatro için giyindiklerini ya da bir kostüm partisi olduğunu düşünürdü ama olay bundan çok daha farklıydı tabi.
Bu insanlar arasından buraya adım atmayı utanç verici bulanlar da vardı. Onlar için cisimlenmek ya da şömine kullanmak hem daha basit hem de aptal *Muggle'lardan uzak olmak demekti.
(*Doğru yazılmamış olabilir. Lütfen yanlışsa düzeltin.)
Bu ailelerden biri de Lestrange ailesiydi. Alexis Lestrange yanında benzi soluk ve yorgunluktan ölmüş gibi gözüken bir kadınla şömineden çıktı.
Alex şömineden çıkar çıkmaz kadına döndü "Sandığımı aşağı indir. Kalanını ben hallederim." emretti
Kadına beklentiyle baktı fakat o anında itiraz ederek konuşmaya başladı "Ama küçük hanım anneniz ve babanız sizi binene kadar yalnız bırakmamam gerektiğini söyledi." ona yalvararak baktı "Lütfen yardımcı olmama izin verin."
Alex ona sadece baktı ve gözlerini devirdi "Sandığımı aşağı indir, bir kere daha tekrarlamayacağım. Annem ve babama benim seni şikayet ettiğim bir mektubun gitmesini istemezsin sanırım ha?"
Kadının soluk benzi daha da soldu "Hayır efendim." hızla cevap verdi ve asasıyla havalandırdığı sandığı aşağı indirdi.
Alex ona yapay bir şekilde gülümsedi ve sandığı çekip ilerlemeye başladı. Evdeki çalışanları hiç sevmezdi, hepsi ona dokunsa kırılacak gibi davranırdı. Başta sevgi diye düşünebilirdi insan ama tek nedeni anne ve babasından korkmalarıydı.
Huysuzca sandığını çekerek boş bir kompartımana girdi. Bugün erken gelmişti ama yine de kalabalıktı hem de çok.
Gerçi evdeki gerginliği düşününce erken gelmek daha mantıklıydı. Annesi ve babası Ruh emici haberi çıktığından beri aşırı gergindi başta onun için endişelendiklerini düşünmüştü ama o zaman onu göndermezlerdi ki. Sonuçta daha önce evde eğitim vermişlerdi şimdi neden yapamasınlardı.
Yaklaşık bir saat kafasını cama yaslayarak koşuşturan insanları izledi ve herkesi şoka sokan o olayı düşündü.
Herkes şok olmuştu, Hogwarts'da ruh emiciler! Hadi ama daha neler! Ama işin asıl garip kısmı koyulmalarının nedeniydi.
Çok nadir olan bir durumdu sonuçta, cesaret ve zeka gerektirirdi ama onu diğer insanların aksine en çok şaşırtan şey ailesinin tepkisiydi.
Şaşırmamışlardı hem de hiç aksine çok sinirlenmiş ve streslenmişlerdi, bir ay önceki ilk tepkilerini hatırlarken rahatsızca yerinde kıpırdandı.
Geçmiş
Havanın bütün maviliğini yavaşça laciverte bıraktığı akşam saatlerinde Malfoy Malikhanesindeki sessizlik ve sakinlik ortadan kalktı.
Rodolphus Lestrange gürleyerek ana salona giriş yaptı, bu karısının bakışlarını ona döndürdü fakat baldızının yerinden sıçramasına neden oldu.
Gözlerindeki hiddet ifadesi sarışın kadının korkuyla bakmasına neden olurken, Bellatrix kalkıp kocasının yanına geldi.
"Sorun ne?" sordu adamın kulağına doğru.