Buraya yazılanlar zaten okunmuyor o yüzden iyi eğlenceleer..
💬
Mart ayýnýn son günü güneş yavaş yavaş inine çekilerek sahneyi ay için boşaltıyordu. Gökyüzü ala bula bir karanlığın içine süzülürken hava ilkbahar mevsimine inat ikindi ayazı ile bir kaç derece soğumuştu. Mesai bitim saati trafik vızır vızır akıyordu. Otobüs durağı hınca hınç doluydu zira otobüsler geldiğinde bile büyük ihtimalle bütün yolcuları alamadan dolacak, şanssız insanlar bir sonraki otobüs için beklemeye devam edeceklerdi.
Durakta evine gitmek için otobüs bekleyen genç adamın tek dileği gelen otobüsün önünde durması ve itiş kakış olmadan kendini koltuklardan birine atarak ineceği durağa kadar kestirmekti. Sabahtan akşama kadar oradan oraya koşturup dükkanın işlerini halletmişti. İşe başladı başlayalı babası en zor işleri oğluna yığıyor, iki çalışanın ortak yaptıkları işin iki katını oğluna veriyordu. Tabii bu durum şüphesiz en çok çalışanlarının hoşuna gidiyordu. İş yükleri azalmıştı.
Genç adam bileğinde takılı saatten zamanı kontrol etti. Otobüsün gelmesine en az 5 dakika vardı. Annesini arayıp eve lazım bir şeyler varsa durağın yanındaki bakkaldan almayı düşündü. Bu sayede bir durak önce olan markette inmek yerine direk evinin oradaki durakta iner boşuna yürümezdi. İki eliyle ceplerinden telefonunu yokladı. Sol cebindeki telefonu hızlıca çıkarıp annesinin numarasını buldu. Üç kere gelen sinyal sesinden sonra telefon açılmış annesi "Oğlum" diye seslenmişti fakat cümlenin devamı gelemedi. Bozuk telefonu şarjı %100 dahi gösterse bir anda kapanıyor, bir dahaki şarj etmesine kadar açılmıyordu. Şimdi de 37 olan şarjına inat telefon kapanmıştı.
Miraç sinirle dişlerini sıktı. Bir durak ötede inmeye üşenirken şimdi eve gidip eksikleri öğrenip tekrar markete gitmesi gerekiyordu. İyi günümdeysem annem yollamaz diye düşündü.
Annesi yaşının getirisiyle biraz unutkandı ve eve asla bir şeyler tam olarak alınamazdı. Her gün ne yemek yapacaksa o yemeğin malzemelerinde illaki bir eksik olur markete gün aşırı uğranırdı. Bu nedenle babası ya da Miraç her gün eve gitmeden arayıp eksik olup olmadığını öğrenirlerdi.
Tekrar saatine baktı miraç. En az üç dakika diye geçirdi içinden. Utanmasa yere bağdaş kurup oturabilirdi, iki dakika ayakta kalmaya dahi tahamülü yoktu. Zamanın hızlı geçmesini umarak durakta bekleyen insanlara çevirdi başını. Durak, şehrin göbeğinde olduğunu belli eder gibi git gide kalabalıklaşıyordu. Gözlerini insanlar üzerinde gezdirirken bir kişide duraksadı. İstemsizce incelemeye başladı.
Kararmaya adım adım yaklaşan ama hala sisli bir ışık veren gökyüzünün ve yanmaya başlayan sokak lambalarının aydınlattığı kadarıyla açık renk ama tam olarak sarı mı emin olamadığı omuzları hizasında dalgalı saçları olan kızın sol profilini görüyordu. Kız ortalama bir boya, zayıf bir vücuda sahipti. Loş ortama rağmen floresan gibi parlak görünen cildi kaydırak gibi inen burnu ve aralarındaki mesafeye rağmen rahatlıkla gördüğü kıvrık uzun kirpikleri hoş duruyordu. Altında bol bileklerinde biten yüksek bel bir kot, üzerinde beyaz bir tişört, ayaklarında ise turuncu converseler vardı. Tek omzuna astığı sırt çantasında da turuncu tonlarının ağırlıklı olduğu batik desen bir kumaş kullanılmıştı. Sol eli sol omzuna taktığı çantanın sapına tutunuyordu. Bileğinde küçük boncuklardan ve renkli iplerden bileklikler vardı. Kulaklarından yine renkli iplerle sarılmış bir kulaklık sarkıyor kablosu sağ tarafından arkaya doğru dolanıyordu. Sağ arka cebinde olan telefonuna bağlı olduğunu düşündü genç adam.
Genç kız tek ayağı üzerine topladığı ağırlığıyla, yoldan geçen arabaları ilgisizce izliyordu. Miraç kızdan etkilendiğini hissetti. Tüm yüzünü göremese de gördükleri kadarıyla güzel olduğuna emindi. Üzerindeki kıyafetler moda başlığı altında her kızın giydiği parçalar olsa bile ruhu var diye düşündü Miraç. Renkliydi ve bunu bir boyama kitabı gibi değil, sanat eseri gibi taşıyordu. Bir bakışta sıradan duran şeylerin onda nasıl böyle bir etki bıraktığını anlamasa da kızın ona bakması için içten içe dua ettiğini farketti.
Miraç açık kumral saçları, beyaz teni, kirli sakallarıyla gideri olan bir çocuktu ve bunu kendisi de çok iyi biliyordu. Üniversite okurken okulundan çok fitness salonlarında vakit harcadığı için iyi bir fiziğe sahipti. Kız eğer ona bakarsa etkilenme olasılığı yüksekti. Belki de aynı otobüse binip bakışırlardı ve eğer şanslı olurlarsa tekrar karşılaşabilirlerdi. İşini şansa bırakmak istemediğini fark etti genç adam.
Tekrar saatine baktı. En az 2 dakika diye geçirdi içinden. Gidip tanışabilmesi ya da en azından dikkatini çekecek bir şeyler yapabilmesi için en az iki dakikası vardı.
Ve o an aklına gelen fikirle dudağını ısırdı. Yapacağı şey için kendi kendine güldü. "Hadi oğlum belki de bir daha görmeyeceksin." diye telkinlerde bulundu ve adımladı. Beş adımda kızın yanında buldu kendini.
Genç kız kulaklığından son ses yayılan müziğin etkisiyle farklı dünyayalara dalmıştı ama yanına yaklaşan karartıyı fark etmesi uzun sürmedi. Gözleri yanında durup ona bakan genç adama kaydı. Güzel yüzlü bir adamdı ve gözlerini kırpmadan kendisine bakıyordu. Bir müddet, 5-10 saniye, bakıştıktan sonra karşısındaki adam eliyle kulaklarını işaret etti. Kız utançla kulağındaki kulaklığı çıkarıp "pardon dalmışım. Buyrun?" dedi. Ardından dalmışım kelimesini ona daldığını düşündürmemesi için açıklama yapmayı düşündü. Ne diyeceğini bilemeden adamın sesi duyuldu.
"Telefonumun şarjı bitti. Eğer izin verirseniz telefonunuzu kullanabilir miyim?"
Nazik sesi ve cümlesi kızın düşünmeden kafasını sallamasına sebep oldu.
"Tabii"
Hızlı bir şekilde arka cebindeki telefonu çıkarıp kulaklıkla bağlantısını kesti. Ekran kilidini açıp arama ekranına tıklayarak telefonu karşısındaki adama uzattı. Karşılığında güzel bir gülümseme ve ardından teşekkür içerikli cümleler işittiği vakit yalnızca gülümsemekle yetindi. Kulaklığının kablosunu ilk üç parmağına dolayarak vakit geçirdi.
O sırada Miraç annesini mi aramalı yoksa kendisine çağrı mı bırakmalı bilemedi. Telefonu kapalı olduğundan belki çağrı numarası görünmez diye kararı annesini aramak oldu. Az önce annesine evde bir ihtiyaç var mı diye yapması gereken konuşmayı yaptı. Bu sırada kızın bunu duyup, böyle gereksiz bir konu yüzünden onu rahatsız ettiğini düşünmesinden korktuğu için bir iki adım uzaklaştı.
Annesi başta kimin numarası olduğunu sorgulasa da Miraç geçiştirdi. Eve sadece limon alması gerektiğini öğrendikten sonra aramayı sonlandırdı. 39 saniye konuşmuşlardı. Kızın dakikasını harcamak istemediğinden ekstra hızlı konuşmuştu.
Tekrar kızın yanına yürüdü. Güzel bir gülümseme eşliğinde teşekkürünü etti. Bu süre zarfında kızın saçlarının açık tonlardaki kızıllığını, makyajsız yüzündeki çillerini, ince sayılabilecek küçük dudaklarını, biçimli kaşlarını inceledi. Kesinlikle saf bir güzelliğe sahipti.
Kız da ona gülümseyerek önemli olmadığını belirtti. İstemsizce ikisinin de dudaklarından "Görüşürüz" lafı döküldü. Ve tekrar gülümsediler. Adını dahi bilmediğin birine görüşürüz demek pek de akıllıca değildi kıza göre. Boş bir anında söylediği için utandı. Miraç tarafında ise durumlar farklıydı. Tekrar görüşeceklerine emindi.
İlk mesaj olarak ne atacağını düşünerek durağın yanındaki bakkala gitti. Bakkalın önündeki kaldırımda kasaların içinde duran limonlardan yedi sekiz tanesini poşete doldurarak içeri girdi. Bakkalda duran 17-18 yaşlarındaki genç, limonu tartarak fiyatını söyledi. Miraç yanında hiç bozuk para olmamasından dolayı cebinden bir ellilik çıkarıp uzattı. Kasadaki çocuk bozabilecek kadar bozuk para olmadığını söyleyerek parayı aldı ve diğer esnaflardan birine bozdurmak amacıyla koşar adım dükkandan ayrıldı. Tam o sırada gelen otobüsle küçük bir küfür mırıldandı Miraç. Aksi gibi kızın da evine giden otobüse bindiğini görünce kendi kendine daha çok sinirlendi. Bir durak ötede inmemek uğruna hem kızla aynı ortamda olma fırsatını, hem de otobüsünü kaçırmıştı. Otobüsün gitmesiyle eş zamanlı olarak elinde iki yirmilik bir onlukla gelen genç, geç kaldığı için özürlerini iletti. Miraç sinirini çocuktan çıkarmamaya çaba göstererek para üstünü alıp bakkaldan çıktı.
Tüm yorgunluğuna rağmen yarım saat sonra gelecek otobüsü beklemek yerine yavaş hareketlerle evine adımladı. Binemediği otobüsü boşuna beklediğini düşünse bile pişman değildi. Çünkü içten içe boşuna olmadığını biliyordu.
💬
Tanıtımımsı bir bölümün sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dur Durak Bilmez |Yarı Texting|
ChickLitGizem okul, iş ve ev üçlüsünden oluşan hayatında sıradan bir gün yaşıyordur. Eve gitmek için durakta otobüs bekleyen genç kız yanına bir adamın gelip telefonunu kullanmayı rica etmesiyle telefonunu kullanmasına izin verir. Bir dakika dahi sürmeyen t...