Gruplar 3

7.5K 368 32
                                    

Bölüm müziği Major Lazer - Lean On

"Canımın içi, böyle şeyler yalnızca romanlarda olur."

/Cüneyt Arkın
[Sıkı Dur Geliyorum 1964]








Havanın soğukluğu benimle alay edercesine tokat gibi çarpmıştı. Yüzüme soğukkanlı bir ifade takınmaya çalıştım.

Heyecanlandığımı kimsenin görmesini veya bilmesini istemediğimden yapıyordum bunu. Gözümü kıpıştırarak Binanın önündeki kalabalığa doğru başımı çevirdim. Çoğu kişi çoktan sıraya girmişti.

Babam ve kardeşim ile vedalaştım. Kardeşim Poyraz kendi dilince bana şans dilemişti.
"Göyüşüyüz Miyena."

Onu kızarmış küçük burnundan öptükten sonra kalabağı yararak ilerlemeye devam ettim. Yarışma yıllardır bu binada yapılır.
Binanın dışı metal büyük bir ayna gibi.

Cam kapıyı iterek açtığımda büyük cüsseli bir görevli gülümseyerek kimliğimi istedi. Çantam çok dolu olduğundan bulmakta zorlanmıştım.

Anahtarlar, defterler, kitaplar, makyaj malzemeleri, parfüm...

Nerde bu lanet kimlik! Sonunda onu çantamın en dibinde bulunca utanarak görevliye uzattım.

 Nerde bu lanet kimlik! Sonunda onu çantamın en dibinde bulunca utanarak görevliye uzattım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kaydımı yaptırdığım sırada  arkadaşlarıma rastlamıştım.
Oturdukları yerden ne kadar neşeli görünseler de yüzlerindeki gizli endişe dalgalarını şimdiden seçebiliyordum.

Çisel, Seren ve Rena ayakta , Enis ve bir kaç tanımadığım erkek de yayılmış , rahat bir tavırla otuyordu . Ne kadar da küstahca diye mırıldandım. Bayanlara biraz kibarlık yapıp,  onlar ayakta duramaz mıydı? 


Ben onları süzerken suç üstünde yakalanmış gibi hissettim birden. Çünkü tam bu sırada hepsinin gözleri benimle buluşmuştu ve beni yanlarına çağıran bir işaret yaptılar.

Kaydımı alıp, bozuntuya vermeyeye çalışarak yanlarına gittim. Erkekler sanki beni duymuşlar gibi ben yanlarına gidince, aralarında yer açtılar ve yumuşak deri koltuğa ben de oturdum. Hepsi büyük bir tartışma içerisindeydi.

"Haydi ama Enis büyücülükte yapamazsın. Orası sana göre değil, ahbap."

"Birde huysuzun fikrini alalım. Sen ne dersin huysuz?"

"Bana bu şekilde seslenmekten vazgeç."

Bana tanıştığımız andan beri böyle hitap etmesinden nefret ediyordum. Tek amacı dikkatimi çekmek olmalı, diye düşündüm.
Öyle değilse bile neden Çisel, Rena veya Seren'e de bu şekilde hitap etmiyordu?

Enis bana hem iyi hem de kötü gelebilen tek insandı.

Beni hem sinirlendirir hem de en ufak bir sözüyle güldürebilirdi . Normal şartlarda iyi biri gibi gelebilirdi ama ne zaman ne yapacağı hiç bir zaman belli olmuyordu. Özellikle de bana karşı.

Tanımış olduğum çoğu kız onu yakışıklı bulurdu . Bense onun için , beni sinir etmesinden başka bir şey düşünemiyordum.

Onunla göz göze gelince ela gözleri beni her seferinde delip geçerdi sanki. Renkli ve ela gözlere karşı bir zaafım olduğunu ise zaten uzun zamandır biliyordum. Bu da kaçamadığım diğer  gerçeklerden biriydi.

Bu yüzden onunla konuşurken çoğu zaman bakışlarımı kaçırmaya özen gösterirdim . Bunun aptal gibi görünmeme sebep olduğunun farkındaydım ama konuşabilmemizin tek yolu buydu. Derken yarışmamızın başlamasını bildiren anonsu duymuştuk.

Sırasıyla  arkadaşlarıma sarılıp, merdivenlerin olduğu yöne doğru yürümeye başladım.

Arkamdan bir ses duyunca durdum  ve topuklarımın üzerinde geriye doğru yavaşça döndüm.

Enis bana yetişmek için var gücüyle koşuyordu.

Kaydımı dikkatsizliğimden  oturduğumuz yerde unutmuştum.

"Çok teşekkür ederim. Böyle bir günde nasıl bu kadar dikkatsiz olabiliyorum , bilmiyorum."

"Rica ederim huysuz. İyi şanslar."

Bunu söylerken yarım gülümsedi ve inci gibi beyaz dişlerini  o anda gördüm .Tam arkasına dönüp giderken "Enis!" 
diye seslendim.



"İyi şanslar."




* * *

Düşmüş Melek  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin