5. Kuleye Yapılan Haksızlık

26.4K 1.6K 2.5K
                                    


Bir gece ben uyurken, ansızın gel.
Uyanırsam, ne mutlu ki yaşarken cenneti görmüş olurum.
Uyuyorsam, koynuma gir. Gir ki ölüp de cennete gittiğimi sanayım.



*

2016 ARALIK

*



Yılbaşı gecesinin hemen öncesinde, Cuma günü, sabah erken kalkıp aheste aheste dışarı çıkmak için hazırlanmıştım. Başka zaman yataktan kalkmak ve odadan çıkmak arasında en fazla on beş dakikalık bir zaman dilimim olurdu. Bunun da yarısı tuvalette oturup ayılmaya çalışmak ve diş fırçalamakla geçerdi. Ama son birkaç gün böyle olmamıştı. Mesela önceki gün Kız Kulesine gitmiştim tek başıma. Kuleye çıkmamıştım, hatta yanına da gitmemiş sadece Üsküdar Sahilinde takılmıştım ama yine de "bir şey yapmak" iyi gelmişti. Aslında biraz hayal kırıklığı olmuştu Kız Kulesi. Neden derseniz, kule bütün ihtişamıyla denizin ortasında dururken, yanı başındaki sahilde insanların o orada değilmiş gibi sıradan yaşamlarını sürdürmeleri bana garip geldi. Ne yapsın insanlar, kuleye mi tapsın derseniz, haklısınız. Buna cevap veremem ama ben bir kenarda oturup uzun uzun kuleyi seyretmek istedim. Tapabilirim ona, benim için sorun değil çünkü çok güzel. Gelin görün ki sahilde oturmaya cesaret edemedim. Aslında oturacak yerler vardı, çaycılar vızır vızır dolanıyordu orada ama oturanların çoğu erkekti, yanaşmaya cesaret edemedim. Bir gün daha cesur bir halde oraya gidip kayıkla falan kuleye de geçeceğim, bunun sözünü vererek Beşiktaş'a geri döndüm.

Her neyse cuma boş günümdü. Yine de günü yatakta öldürmemek için erkenden uyanmıştım. Çok erken.

Alarmım çaldığında saat yediydi ve henüz hava aydınlanmamıştı. Buna rağmen erteleme çukuruna düşmeden kalkmış, Lale'nin uyuyor olmasına aldırmadan telefonumdan kısık sesle müzik bile açmıştım. Müzik listem elbette bana ait değildi.

Bu noktada İskeçelinin paylaştığı hikayelere değinmem gerek. Bunları da ikiye ayırmak lazım; evden paylaşılanlar ve diğerleri. Evden paylaştığı hikayeler genellikle Aşık ve Narin dediği bana, Cücü'yü anımsatan kuşlar üzerine oluyor. Arka fonda hep bir şarkı çalıyor. Radyoysa hangi radyo istasyonu olduğunu daha sonra ona sormalıyım. Çünkü genellikle hareketli ve pek duymadığım şarkılar çalıyor. Sonra onların peşine düşüp genel kültürümü genişlettiğimi düşünüyorum. Neyse, ev dışından attığı hikayeler Oktay ve parıltılı dünyasıyla ilgili oluyor, ben de ekran karşısında ateşe tutulan kaşar peyniri gibi eriyorum. Ama konumuz bu değil.

Cuma sabahı, önceki gece son yaptığım şeyin İskeçelinin hikayesinde çalan şarkıyı dinlemek olduğunu, dilime dolanan şarkının sebebinin de bu olduğunu bilerek ve Lale'ye aldırmadan o şarkı eşliğinde hazırlandım. Daha önce dinlemediğim şarkıyı aklımda kaldığınca mırıldanırken, MAC olmayan ucuz yollu rimelimi kirpiğimle beraber yanağıma kadar sürmeyi başarmak tam Bahar'lık bir işti ama bu bile beni sinirlendirmedi. Yaşar söyledi, ben yüzümü silip yeniden denedim. İstanbul turum hız kesmeden devam ediuordu.

Nasıl ki evlerin odaları varsa

Nasıl ki kuşların yuvaları varsa,

Gönlün mabedimdir

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin