41. Aşk Çocuğu

33.4K 1.2K 1K
                                    


"Kalimera Nazike

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







"Kalimera Nazike. (Bu kadarını biliyorsundur, değil mi? (: )

Kızma hemen. Ya da kız, annen kızınca saçlarının daha kıvırcık olduğunu iddia etmişti, deneyelim bunu.

Yanından kalkıp gitmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Zira göğsümdeki Âşık kanatlarını sana dolamış. Ayrılmak istemedi bir türlü, zor kandırdım kitapsızı.

Lütfen uyanmak için acele etme, bugün kanatları uçmayı unutmuş Narin için yorucu bir gün olabilir. İskeçe Hanedanlığının semalarında uçuracağım onu. Ama önce halletmem gereken birkaç iş var.

Kahvaltın hazır. Çay arama, boza iç. Süt komşudan. Bir Nazlı olmasa bile İskeçe ineklerinin memelerine güvenim tam.

Öğleden önce gelmeye çalışacağım.

Âşıkgillerden Ozan."

Güzel bir gün nasıl başlar? Yüz kişilik bir örneklem grubuna bu soruyu sorsalar kim ne cevap verir acaba? Bana sorsalar, dün nasıl cevap verirdim bilmiyorum. Ama bugün hiç tereddüt etmeden cevap verebilirim. Gelin yastığına bırakılmış bir doktor reçetesi... Dünyanın en tesirli ilacı. Derman olmadığı dert yok. Kabuklu kabuklu yaralar, vadesi geçmiş pişmanlıkların izleri, keder yatakları, gözyaşından türemiş tuz gölleri, mavi boyanın bile örtemediği utanç duvarı seneler...

Hepsine yarayan bir doktor reçetesiyle gözümü güne açtığımda güneş çoktan yükselmişti. Saate baktım, 08.46. Karnımda kesif bir ağrı; regl sancısı. 

Ozan yanımda olsa daha mutlu olurdum. Ya da emin değilim, hangi defterden özenle kopardığını bilmediğim o kareli sayfa beni öyle çok mutlu etti ki, belki kısıtlı bir zaman için Ozan'ın yokluğunu unutabilirim. Birkaç saat kadar, daha fazlası değil. Belki karımdaki ağrı da beni terk eder diye umarak yumdum gözlerimi. Bir daha açtığımda saat 09.32'ydi. Baktım yastığım da reçetem de yanı başımda. Geçmek bir yana karnıma saplanmış ağrıma karşın bir daha keyiflendim. Havaya kaldırdım bacaklarımı. Narin'e baktım. "Hazır mısın kız zilli?" dedim ona. "Uçacakmışız bugün." Ayak parmaklarım heyecanla kıpırdandı. Ne de çirkin ayak parmaklarım var, dil çıkardım onlara ve sonra yatakta dönendim durdum. Kalimera deyişini kanlı canlı duydum sanki. Ama benim kur atlamış Yunancamla dalga geçmesi... Eh deplasmandayım, ne yapayım, sürsün sefasını.

Hele bir Ozan'la Artvin'e gidelim... Ben de Nazike'ysem onu itin götüne sokuyor muyum, sokmuyor muyum?

Artvin'de Ozan, Şavşat'ta ikimiz... Yutkundum. Korku girdabına kapılmamak için bir sıçrayışta yataktan çıktım. Eve sessizlik hakimdi. Yüzümü yıkayıp aşağı inerken mutfaktan gelen sesleri duydum.

Aslında duyduklarım mutfağa adım atan herkesin çıkarabileceği seslerdi. Ama bana kalırsa o seslerin adını "içeride bir anne var" koyardım. Nitekim yanılmamıştım. Ozan'ın büyük annesi, babaannesi, yayası işte... Seslenmek benim için biraz zor, neden bilmem. Henüz o yakınlığa erişememekle utanmak arasında bir yerdeyim. Her neyse, Ozan'ın babaannesi kolunun altına sıkıştırdığı emaye kapta bir şey çırpıp duruyordu. Müzik de vardı ama sesi pek alçaktı. Eski tip çırpıcının sesi müziği anlaşılmaz kılıyordu. Yaya beni fark etmemişti ve ben onun ayakta dans eder adımlarla dolana dolana şarkı söyleyişini izlerken gülümsüyordum. Evet, eminim, gülümsüyordum.

Uyumadan Önce Tuttuğum DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin