2

6.8K 284 16
                                    


Annemin vefatının üzerinden 4 gün geçmişti ve bütün komşular bize toplanıp kuran okuyorlardı. O kadın da gelmişti utanmadan. Ben ise bi köşede yere boş boş bakıp oturuyordum sadece. 4 gündür ağlamaktan göz yaşım bitmişti artık.
Bide herkese helva yapmamı istediler ya ben burda acılıyım annemi meleğimi kaybetmişim bide obanın midesini düşünmemi istiyorlar benden.
Hala sanki kapı açılcak da gelcekmiş gibi hissediyordum. Artık bu şehirde gerçekten de yapayalnız kalmıştım etrafım kalabalık olsa da..

Son komşu olan Hatice teyzeyide yolladıktan sonra o kadınla evde yalnız kalmıştık.

Bide üzülüyormuş gibi yapması yok mu beni benden alıyordu resmen. Oscarlık performans gösterdi bu 4 günde.
"artık rol yapmana gerek yok bi ben bi sen kaldık evde herkes gitti merak etme" dedim kalktığım yere geri otururken.
"yapma kızım bak bende çok üzgünüm çok pişmanım. Hadi gel seni de memlekete götürim he. İsten mi benimle gelmek? Burda tek başına naparsın needersin sarı cülüğüm"
"bana bir daha sakın sarı cülüğüm deme yakışmıyor ağzına. Sadece anneme yakışıyordu"
"tamam kızım demem bi daha. Hadi hazırlan götüreyim senide"
"nere götürüyon ya sen?.. 17 yıl önce bizi kapı dışarı ettiğiniz yere mi? Kalsın istemem" dedim.
"ama sen bi an önce gitsen iyi olur kocan mazallah sinirlenir. Ayriyeten benide rahat bırak artık !" deyip odama girip hışımla kapattım kapıyı.

Sadece uyumak istiyordum. Hepsi sanki uyuyunca geçicek ve annem yine beni sarı cülüğüm diye uyandırcakmış gibi geliyordu.

Sıcak bi duş alıp pijamalarımı giyip yatağıma kuruldum. İnşallah her zaman ki gibi buda uyuyunca geçer umuduyla kendimi uykunun sıcak kollarına bıraktım.

...

Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda hava kararmış gece olmuştu bile çoktan. Saat ise gece üç buçuktu. Neredeyse on saattir uyuyordum. Dilim damağım kurumuş.
Su içmek için mutfağa gittiğimde ise buzdolabında bi notla karşılaştım.

"yavrumun yavrusu, Eylül'üm ben şimdi memlekete gidiyorum ama seni bu koca İstanbul'da başı boş bırakamam. 17 yıl yavrumu bıraktım ama yavrusunu bırakamam. 0536***** bu numarayı her zaman arayabilirsin. Ayrıca 'Cihan Toraman' bu ismi unutma kızım. Bu adam senin baban ve onun yanına git yardım edecektir sana.
Ben yine geleceğim yanına dikkat et kuzum"

O biyolojiğin yardımı da kendi de batsın. Onun edeceği yardımdan ne hayır gelir ayriyeten ondan yardım isteyen mi var? Başı boş bırakamazmışmış siktir ordan. Notu yırtıp çöpe attım.

Suyumu alıp odama yorganımın altına geri girdim.

....

Güneşin ilk ışıklarında uyanıp annemin yaptığı gibi ilk iş olarak evi toplamaya temizlemeye başladım. Ondan geriye sadece birlikte olan anılarımız ve bu 2 odalı ev kalmıştı.
Ben bu düşüncelere dalmışken kapı alacaklı gibi çalmaya başlandı.
"kim bu be. İnsanı ne rahat bıraktıkları ne huzur verdikleri var"

Kapıyı açtığımda ev sahibiyle burun burunaydık.
"ne var Süleyman amca noldu ne istiyon?"
"Eylül üç aydır beleşe oturuyonuz evimde sustum sustum bi yere kadar verin artık kiramı" diye kükredi resmen bana. Evet annemin çalıştığı firma küçülmeye gittiği için son giren ilk çıkan hesap annemi işten çıkarmışkardı.
"bey amca sen insafsız mısın hiç mi insanlığın yok annemi kaybettim ben annemi. Daha 1 hafta olmadı ne bu hal."
"ben bilmem ya paramı verirsin ya da evimi boşaltıp siktir olup gidersin burdan"
"iyi veririm paranı bana zaman tanı"
"3 ay verdim ben size zaman boşalt çabuk evimi 1 hafta içinde evimi bana teslim edeceksin" dedi tehditkarca işaret parmağını sallarken.
"eehh yeter be al evinide başına çal. Boşaltırım tamam. İnsanlık minsanlık kalmamış " diye gürledim apartmanın içinde ve yüzüne kapattım kapıyı.
Kapatır kapatmaz da zaten kapıya çöktüğüm gibi kaldım orda.
Şimdi evimizde gitmişti. Nereye gitcektim ben ne yapardım sokakta?
Bu düşünceleri sonra düşünmek üzere erteledim ve iş aramak için çıktım evden. Hayat zor ve acımasız.

...

Neredeyse akşam olacak ve ben nerden iş istersem isteyeyim kimse 17 yaşında ki bi lise öğrencisine iş vermek istemiyordu. Oh mis gibi hem bi başıma hem de evsiz kaldım. Daha 5 gün önce tek derdim uyumaktı şimdi ise boyumdan büyük dertlere sahibim.

Hava kararmadan varabilmek içim kabristanın yolunu tuttum.

...

Annemin mezarına doğru adım adım yaklaştıkça gözlerim daha fazla dolmaya başlıyordu.
Ayriyeten mezarın başında tanımadığım takım elbiseli 3 adam vardı. Bunlar kim ya? Allam nolur yeni bi dert güncellemesi gönderme daha fazlasını kaldıramam pls.

Arkaları dönüktü bana ve geldiğimi farketmemişlerdi.

"siz kimsiniz?" dedim soran gözlerle.
Hepsi aynı anda bana dönmüştü.
"İsmin ne senin kızım?" dedi orta yaşlarda ki ve daha şık giyimli olan.
"Eylül. Peki siz kimsiniz?" dediğimde sanki adam beyninden vurulmuşa döndü.
Bi anda kendimi onun kolları arasında bulmuş neye uğradığımı şaşırdım.
"bir dakika beyfendi siz kimsiniz ne yaptığınızı zannediyorsunuz?!?" diye carladım adama. Oda kollarını bedenimden çekip dolu gözlerle bana bakmaya başladı bi elini omzuma alıp gel otur dercesine yanını gösterdi.
"kızım ben.." dedi gözlerini yere dikip.
"ee siz?" dedim sorarcasına.
"kızım ben senin babanım" dedi gözlerini gözlerime dikip.
Bu 'babanım' kelimesini duyunca gülme krizine girdim. Bu yaşıma kadar babamı araştırmamış merak etmemiştim. Ama elbette bir gün karşıma çıkacağını bok gibi biliyordum ne kadar o andan kaçsam da o günün bugün olması sinirlerimi bozdu. Gülmelerimin arasından sadece "s- sen şi- şimdi benim babam mısın?" diyebildim. Cihan Toraman. Karşımdasın işte. Kendimi toplayıp ciddi bi hal takınıp "annemin mezarında ne işin var senin?!" dedim.

"anneannen aradı dün akşam. Annenin vefat ettiğini söyleyince aklımdan vuruldum. Onu bir kez daha kaybetmek canımı çok acımıştı" bu son dediğiyle tekrardan gülmeye başladım ve "bizi 'sen' terketmemiş miydin ya ben mi yanlış biliyorum Cihan Bey?" dedim
Pişman pişman bakarken tam ağzını açtığında onu konuşturmadan "annemin mezarından da benden de uzak dur. Bi daha karşıma çıkma" dedim ve evin yolunututtum arkamdan "kızım!" diye bağırsa da beni ağlarken görmemesi için kendimi zor tutsam da ona bakmamaya çalıştım.

...

Eve gelir gelmez kendimi duşa attım. O kadar iyi gelmişti ki bugünden sonra.
Yatağımın altından annemle olan albümlerimizi çıkardım.
Ne güzel gülüyormuş. Bu fotoğraflara her gece bakmazsam onun gül yüzünü unutacakmış gibi hissetmem normal miydi? Daha 5 gün oldu ama üzerimde ki yük, her şey daha da artıyordu.
Daha 5 gün önce kahlahaların yükseldiği bu evde artık sadece benim hıçkırık seslerim duyuluyor. Ne kadar zormuş yapayalnız olmak.

Ben kendimle bu düşünceler içindeyken biri yine kapıya vurmaya başladı."tamam Süleyman amca boşaltcam evini kalmadım senin evine" diye carlayarak açtım ama karşımda ki Süleyman amca değildi.
"Kızım!"
Baba..

                               🍒

Çok mu yavaş gidiyoruz ya bilemedim. Düşüncelerinizi bekliyorum :)

EYLÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin