Ve ansızın bir sancı saplanır kalbime
Tedavisi yoktur hekimlerde
Sanki bıçak saplamışlar göğsüme
Gözlerim dalar karanlık geceye
İhtiyacım var derin sessizliğe
Kapatıp gözlerimi daldım ruhumun derinliklerine
Bulamadım kendimi kendimde.
Şimdi daha da anlamlı geliyordu bu dizeler.Nereden bilebilirdim ki , bir gün...herhangi bir yerde... beğenerek okuduğum bu dizelerin bu kadar anlamlı , bu kadar içten ve bir o kadar da aşina olacağını...?
Düşüncelerim beynimi kemiriyordu adeta.Oktay Amca'nın söyledikleri ne kadar da canımı yakıyordu...Hani bağırırsın kimse duymaz ya, hani ağlarsın kimse bilmez ya ...tam da öyle bir acı.Yanarsın , kül olursun...Ama bir sen bilirsin.Bir sen yanarsın .Lanet olsun ki dayanamıyorum...Olmuyor..ölüyorum, eriyorum.Ama ne bilen, ne de bu acıları tadan başka biri daha var...
Etrafıma baktığımda herkesin sulu gözlerle beni izlediğini gördüm.Soğuk zemine çakılan dizlerimdeki müthiş acıyı umursamıyordum.Ayağa kalkmayı denedim ama tekrar yere çakıldım.Ìlke ve Caner yanıma gelip kollarımdan kaldırdılar ama dizlerim hala titriyordu.Biraz bekleyince ikisinin de kollarından ayrılıp tam karşımda vereceğim tepkiyi merak eden Oktay Amca'ya doğru yaklaştım.Sesimin çatlaklığını umursamadan
"Nerede...Neredeler şimdi ?"
"Ìzmir Devlet Hastahanesi 'nde kızım."
"Lütfen.Lütfen Oktay Amca...Onları son kez görmek istiyorum.Beni oraya götür."
"Tamam Asya.Ìlke , Caner!! Hadi sizde Asya ile birlikte gelin."
Yavaş adımlarla otoparka doğru ilerledik.Oktay Amca arabayı açıp koltuğa oturmamı sağladı.Ilke ve Caner de iki tarafımda oturuyordu.Anlaşılan onlarda benim kadar ağlamışlardı.Ama canları benimki kadar yanmamıştı değil mi ? Yanamazdı?
On beş dakika süren ama bana asırlar kadar gelen yolculuk sonunda bitmişti.Arabadan yavaş adımlarla inip danışmadaki görevlinin yanına gittik.Benim konuşamayacağımı anlayan Oktay Amca annemle babamın ismini söyleyince görevli bizi başhekime yönlendirdi.Asansöre binip "Başhekim Prof.Dr.Mehmet Güner" yazılı kapıdan içeriye girdik.Oktay Amca annemlerin nerede olduğunu sorunca Başhekim morga gitmemiz gerektiğini söyledi.Kurumuş gözyaşlarım yine yanaklarıma akın ediyordu.Bize eşlik eden Başhekim ile birlikte asansöre binip zemin katına bastı.Asonsörden çıkan tok sesle kapı açıldı.Zemin katta , topuklulularımdan çıkan seslerin yankısı etrafı dolduruyordu.Ta ki siyah "MORG" yazısını görene kadar...güçlükle yutkundum.Ìlke ve Caner koluma girip kapıdan içeriye girmemi sağladılar.Ne kadar da soğuktu...Acaba onlar da üşüyorlar mı benim gibi? Nasıl dayanıyorlar o içinde bulundukları kutularda?
Düşüncelerimin dağılmasını sağlayan görevli iki kapağı açmıştı.Annem...babam... beyaz örtü hiç de yakışmamıştı onlara...Elimi uzatıp yavaşca örtüyü aşağıya indirdim.Babam .Tam karşımda duruyordu.Uzun uzun babamı izledim.Son kez soğuk alnına dudaklarımı değdirdim.Yanağımdan süzülen yaş babamın alnından usulca yanaklarına kaydi.Diğer tarafıma döndüm .Annem...hala güzeldi.Ama dudaklarının rengi kırmızı değildi artık.Yavaşça uzanıp annemin de alnına öpücük kondurdum.Gözyaşım yine akmıştı işte... ìkisinin ortasına geçip dudaklarımı yavaşca aralayarak :
"Ìyi uyuyun ...Beni merak etmeyin.Ben..Ben iyi olacağım.Size yakışan Asya'nız olacağım.Huzurlu olun.Bir de...bir de beni unutmayın olur mu??"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyaha Tutulan Mavi
Romance"Siyaha tutulan mavinin hikayesi.. " Mezuniyet gecesi anne ve babasının kaza yaptığı haberini alan Asya'nın hayatı ,mezun olduğu gün dönüm noktasi olacakti.Anne ve babasının intikamı için hayali olan psikologluğu birakip daha önce hiç düşünmediği Hu...