21|şimdi ben bağlasam mı kollarından geceyi

1.3K 154 129
                                    

iyi okumalar <3

ve bir sey soylemek istiyorum bolume gecmeden evvel, finale az kaldi -10 bolum falan- bu surecte guncel okuyucularimin yanimda olmasi benim icin cok onemli ve lutfen yorumlarinizi eksik etmeyin

saatlerimi ayirip kafa patlattigim her sahnesini en ince detayina kadar dusundugum bi kurgu ve kurgudan daha fazlasi rp benim icin, kimseyi oy konusunda zorlamam boyle seyleri takan biri degilimdir fakat yapacaginiz her yorumu hevesle okuyorum. rp en azindan bolum sonunda fikrinizi belirtmenize deger bi kurgu, haksiz miyim?

o halde bolume gecelim <3

-

"Sonra da onu bırakıp geldim. Çok zordu, çok fazla zordu Yugyeom. Yol boyu boğazımdaki yumruyla baş etmeye çalışıp onu düşündüm. Onu ardımda bırakınca ne hissetmiştir? Ağlamış mıdır?"

Sözlerim, zihnimin kurmacalarına kanıp böyle bir anı resmedince bedenimden geçen titremeye engel olamadım. İçim yandı ve gözlerim doluverdi oracıkta. Tüm bu yaşadıklarım, Yugyeom'a öylece anlatıyor olmam ağır gelmemişçesine bunun sızısı apayrı yaktı beni.

Sahi, diye söyleniverdi içimden iflah olmayan bir ses, ne haldedir Taehyung şimdi?

Yağmurları da sevmezdi o, gökyüzüne de küsmüş müydü?

"Bunları düşünmenin sırası değil," dedi dakikalardır sessizce beni dinleyen Yugyeom, "hem, nasıl olursa olsun, senin kadar kırılmış olamaz ya? Bir dön bak, Taehyung sadece arkada kalan oldu, sen ise tüm acılarını da kendine katıp gitmek zorunda olansın. Jeongguk, inan zor olan gitmektir. Bırakıp gidebilmektir."

Elime tutuşturduğu, dakikalardır öylece duran soğumuş kahve kupasını alıp odamdaki masaya bıraktı ve bir süre söylediklerini ölçüp tartmamı bekledi.

"Ya bir gün," dedim kötüyü düşünmeyi bırakamazcasına, "Ya ben olursam öylece kalan. Dayanabilir miyim ki ben buna?"

"Jeongguk, bebeğim dinlesen ya beni," dedi hayıflanır bir tonda azarlamaya kıyamazcasına, "Düşünme bunları lütfen. Hayat bu, ne getireceğini nereden bilelim. Hem, hadi tamam," dedi ipleri bırakmış gibi bir tavır takınırken, "Oldu diyelim, asla yalnız değilsin ki sen. Biz varız, biz hep olacağız. Ayrıca tanıyorum ben Taehyung'u, kendinden çok senin ne hissettiğini umursar. Gitse bile senin için gider. Olacaklar seni daha çok yıpratmasın diye. İnan bana."

Dudaklarım büzülüp gözlerim bu sefer sahiden de dolarken nefesimi ne kadar vakittir tuttuğumu hesaplayamamıştım. Ellerim şakaklarıma çıkıp ovarken gözlerimi yumdum ve gözlerim ıslaklığa bulanırken elinde öylece tuttuğu kutuyu anımsadım. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve bir süre öyle kaldım. İçime titrek bir soluk çektim ve "Neden," diye mırıldandım, "Neden geç kaldı Taehyung? Ne yaşadı da unuttu beni, gelmeyecekse ne diye bekletti saatlerce?"

"Bilmiyorum," diye mırıldandı o da. Bir eli sırtıma çıkıp sıvazlarken kısık sesli konuşmaya devam etti tıpkı benim gibi, "Ama dinleseydin keşke. İlla ki vardır ya bir sebebi."

"Ama affederdim ki," dedim omuz silkip, "Ne dese inanırdım ona o an. Yalan dahi söylese kanardım. Bunu istemiyorum," dedim, "Artık devamlı kırılamam. Bu döngüden çok sıkıldım."

"O halde bir süre bekle. O da şu an senin gibidir, ne düşündüğünü bilemiyordur ve çok da pişmandır. Nasıl olsa tüm bunlar konuşulacak. O yüzden bir süre her şeyden uzak kal. Birkaç gün kafa dinle bende. Olmaz mı?"

"Olur mu?"

"Olur tabii," dedi sıcacık bir gülüşle. "Sen toparlan. Çık önceden. İşlerim var benim, senden sonra geleceğim. Jiminlere de haber veririm. Taksi çağırmamı da ister misin?"

reformic pains // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin