keyifli okumalar♡
Zamanın kafasına göre ilerleyip bizleri, olur olmadık yerde en olmadık şeye denk getirmesi, her daim sinirimi en çok hoplatan şeylerden biri olmuştu. O an zamana sövmekten başka bir düşünemez olmuştum. Gözlerim bir çift kehribar irise adeta saplanmış vaziyetteydi ve hâlâ içimde dizlerini döven eyvahlarım vardı.
Al işte, diye hayıflandım içimden. Rezil oldun, güzel görünmek için çırpınacağın herife rezil oldun.
Ne yapacaktım şimdi? Saçım başım dağınıktı. Kırk yıl tepinmiş gibi dağınık halimle nasıl olur da Taehyung'un karşısına çıkabilmiştim? Bu hangi lanet olası k-dramanın kesilmiş yahut yasaklanmış sahnesiydi, sorgulamak gerekirdi o an için. Dediğim gibiydi çünkü ve Taehyung herifi ne diye tek başına, böyle erken gelirdi bizim evimize?
"T-taehyung," dedim kekelememe engel olamayarak. Gözleri hâlâ kocamandı, dudakları aralıktı ve bir insan nasıl olurdu da şaşkın bir vaziyette böylesine nefes kesici durabilirdi? Başkalarına da şaşırırken böyle miydi yoksa?
"Jeonnguk," dedi o da, zihnimdeki sesler de kesildi ve kapı kolunu sımsıkı tutan ellerim terlemeye başladı. Kalbim almış başını gidiyor, bir maratondaymışçasına coşkuyla atıyordu. Taehyung gözlerini gözlerimden ayırdı ve bir güzel süzdü bedenimi baştan aşağı. Bakışlarının değdiği her yer karıncalandı, ansızın uyuşuverdi.
Onun yaptığını yapıp ben de kendimi şöyle bir süzdüm ve sessizce bir küfür savuruverdim. Dizimin üzerinde biten şortum kırış kırıştı. Ayağımda kocaman kaplan –evet, çünkü Taehyung çiçek olduğu kadar da kaplan gibiydi- pandüfleri vardı ve şapşal gibiydim o an işte.
"Dur," dedim daha fazla süzmesini aciz kalbim kaldıramazken. "Dur Taehyung bakma öyle!" Bunun üzerine bakışları şaşkınlıkla bana tırmandı ve garip bir ifadeyle bakmaya başladı bana. "Erken gelmişsin." Dedim gerçekten –ama gerçekten- ne diyeceğimi bilemezken. O an en büyük fantezisini sorsam daha az abes kaçardı çünkü afallamıştı.
"Gelmese miydim?" deyiverdi öylece. İçim kıyılacak sandım o an. Biricik aşkım, öküzlüğümden muzdaripti ve elindeki pastayla bana bakıp bir cevap bekliyordu. Gerçekten, son derece ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu ve sanki vereceğim cevap onun için çok önemliymiş gibi bir tavır takınıyordu.
Kafamı salladım iki yana hızlı hızlı. "Hayır," dedim. "Hayır, öyle bir şey ima etmedim ki ben. Sadece diğer çocuklarla her zamanki saatte beraber gelirsiniz diye bekliyordum." Dedim anında kafasındaki saçma düşünceleri sözlerimle kovup.
"O zaman," dedi güzelim dudaklarını yeniden aralayıp, "Sorun yok, değil mi?"
"Hayır," dedim. "Hiçbir sorun yok Taehyung."
"O zaman," dedi kelimeleri yaylana yaylana söyleyip kalın sesiyle canıma okurken. "İçeriye girmemde de bir sorun yok değil mi?"
Dudaklarıma aptalca bir gülüş kondurup geriye bir adım attım ve kapıyı tam açtım geçsin diye. Bu esnada da kendime sayıp sövmeyi ihmal etmemiştim. "Kusura bakma, bir haller var bende bugün. Ayım mı doldu ne?" dedim mırıldanır gibi. Sözlerime karşın gözlerimin içine baktı ve nefesimi kesecek kadar güzel –ama ima dolu- gülüverdi o an.
"Belli o zaten," dedi elindeki pastayı bana uzatıp. "Bir haller var sende." Sonrasında gülüşü anında soldu ve bakışlarını kaçırdı benden. Bu ani değişimi ile ne yapacağımı bilemezken gözlerine bakmaya çalıştım fakat ısrarla bir yere sabitlediği bakışlarını asla ama asla bana çevirmiyordu. Öylece yere bakarken devam etti. "Kapının ardındayken duydum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reformic pains // taekook
Fanfiction"bizim gibilerin en sevdiği şarkıları olmaz jeongguk." -151220, pazartesi