7.

4.1K 330 114
                                    

Medya: Bulut 🥵🥵  Beğenmezseniz değiştiririm.

Anca geceye bitirebildiğim için bu kadar geç bölüm atıyorum :')

Almanca bölümünde olmam hayatımda yaptığım en büyük hatalardan biri...

Neyseeee güzel gözlerinizle güzelce okuyun 🖤

****************************

Şimdi kantinde oturmuş ilk dersin başlamasını bekliyorduk. İlginç bir şekilde sabaha göre fazlasıyla iyi hissediyordum. Bu gerçekten tuhaftı.  İçimde sürünen ve normalde olsa beni bütün gün boğan acı şimdi yok olmuştu.

 Bakışlarımı masanın üstünde duran çikolataya indirdim. Ambalajının üstünde yazan "Sadece gülümse." yazısını kaçıncı kere okuduğumu umursamadan bir kere daha okudum. 

Aklıma bu çikolatayı özellikle bana aldığı düşüncesi geliyor fakat içimdeki sesin "Ne alaka." demesiyle bu düşünceyi kafamdan çıkarmaya çalışıyordum. Neden bir çikolatanın üstüne bu kadar düşündüğümü asla anlayamıyordum.

"...mutluluk hormonlarının salınımını arttırıyor..."

"...ye..."

Hafif ve baskın ses kulaklarımda yankılanıyordu. 

"Şhht! Aloo?"

Düşüncelerimden Ahmet'in sesiyle ayrıldım.

"Hı?" 

"Kardeşim neden çikolataya içli içli bakıyorsun?"

"N-ne?" dedim şaşkın bir sesle. Vücudumdaki bütün kan yüzüme hücum etmeye başlamıştı.

"İki saattir çikolatayla bakışıyorsun diyorum."

"N-ne alakası var?" 

"Tamam oğlum, neden kızarıyorsun? Yemeyeceksen ver ben yerim. Çok açım." dedi eliyle önümdeki çikolataya doğru bir hamle yaparken. O daha değemeden eline vurdum.

"Ah! Cimri köpek." 

Onu umursamadan çikolatayı cebime koydum.

"Benim bu." dedim tıslar gibi çıkan sesimle.

"Bir çikolata için neredeyse birbirinize  gireceksiniz amk." dedi Onur boş bir ifadeyle bizi izlerken.

"Çok tatlı kavga ediyorlar! Fotoğrafınızı çekebilir miyim?" dedi heyecanlı bir sesle Cihan.

" Aynen, bayağı tatlılar gerçekten." dedi Selçuk.

"Tatlıyız tabi be! Yani ben tatlıyım. Aras için aynısını söyleyemeyeceğim." dedi Ahmet.

"Evet Ahmet. Sana baktıkça şeker komasına giriyoruz." dedi Selçuk alaylı bir sesle.

"Kıskanma Selçuk. Herkes benim gibi yaratılacak diye bir şey yok."

Onların tartışmasına gülerken gözüm kantinin girişinde birbirleriyle samimi bir şekilde konuşan Bulut ve Ela'yı buldu. Yüzümdeki gülümse donarken içimde yavaş yavaş artan öfke o an düşünme yetimi tamamen kapatmıştı. Hiç düşünmeden büyük bir hırsla ayaklandım.

Cebimde hissettiğim ağırlıkla elimi tereddüt etmeden cebime sokup paketinin üstünde "Sadece gülümse." yazan çikolatayı çıkardım. Çikolatayı Ahmet'in önüne sertçe koydum. Hareketimle irkilen Ahmet'e bakmadan "Yiyebilirsin." dedim sert bir sesle. Masada şaşkınlıkla bana dönmüş arkadaşlarımı umursamadan sinirli adımlarımı kantinin girişinde gülerek konuşan ikiliye çevirdim. 

Ela genişçe gülümsüyor arada eliyle onun omzuna dokunarak bir şeyler anlatıyordu. O ise bazen başını sallıyor bazense ağzını oynatarak cevap veriyordu. Ve ben içimdeki anlamsız ama bir yandan da  rahatsız edici hisle onlara doğru ilerliyordum.

Tam karşılarında durunca ikisi de susup bana döndüler. Öfkeden kuduran gözlerimi ona diktim. Boş bir ifadeyle yüzümü izliyordu. Ardından durumu toparlamak için Ela'ya döndüm.

"Konuşacağız." dedim sert bir sesle.

"Konuşacak bir şey yok." dedi beni umursamadan tekrar Bulut'a dönerken. Yaptığı hareketle şaşkınlıkla ona bakmıştım. Sevgilisi olan kişi bendim. O değil.

"Dalga mı geçiyorsun sen?!" dedim tıslayarak.

"Neyini anlamıyorsun Aras? Konuşacak bir şey yok. Ayrıldık." dedi gözünün üstüne gelen kızıl tutamlardan birini kulağının arkasına götürürken.

"Öyle mi? Sağ ol haber verdiğin için." dedim alay dolu bir sesle. Gözüm bir anlığına sabahın aksine sadece bir düğmesi açık bırakılmış gömleğe kaydı. Bunu görünce nedensiz bir şekilde gülesim gelmişti. Ama karşımdaki manzarayla neden buraya geldiğimi hatırlamıştım. 

Yüzüm yine ciddi halini alırken bakışlarımı tekrardan Ela'ya çevirdim.

"Bana bir açıklama yapmak zorundasın." dedim soğuk bir sesle.

"Canım ayrılmak istedi ve ayrılıyorum." 

"Ne saçmalı-" 

"Eros hadi gel." diyen Cihan'la sözüm yarıda kesilmişti. Daha önce de bahsettiğim gibi Cihan akıllı bir çocuktu ve etrafında olan şeyleri hemen kavrayabiliyordu. Bunun yanında benim en yakın arkadaşımdı ve beni iyi tanıyordu. Bir olay çıkmaması için beni kolumdan çekiyor ve onların yanından uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"Bırak Aristo." dedim kolumu ondan kurtarmaya çalışırken. 

"Aras lütfen. Herkes size bakıyor." 

Söylediği şeyle bıkkınlıkla ona çevirdim gözlerimi. O aramızdaki en nazik kişiydi. Biz de çoğu zaman onu kırmamaya çalışıyorduk. Sessizce kafamı salladım. Ardından bakışlarımı son kez karşımdaki bedene çevirdim. 

Gözlerinde anlamlandıramadığım bir ifadeyle Cihan'a baktığını görünce kaşlarım çatıldı. 

"Önüne bak." dedim koruma iç güdüsüyle. Elimde olan bir şey değildi bu. Yılların getirdiği bir alışkanlıktı.

Mavi yeşil gözler bana döndü. Ve ben ilk kez birinin gözlerinde bu kadar derin bir öfke gördüm. Dilini yanağının içinde gezdirdi. Öfkeden koyulaşmış gözleri Cihan'ın kolumu tutan eline indi. Ardından tekrar Cihan'a baktı tekrar.

"Arkadaşını elimden bir kaza çıkmadan götür." dedi buz gibi bir sesle. Böyle konuşmasıyla içten içe kırıldığımı hissetmiştim. Sinirle güldüm.

"Çok korkutu-"

"Aras, lütfen." dedi Cihan tekrar yalvaran bir sesle. Sıkıntılı bir nefes verip Cihan'ın beni peşinden sürüklemesine izin verdim.

 Arkamı dönerken Ela'nın olanlardan memnun bir ifadeyle bizi izlediğini gördüm. 

*************************

Lütfen OY verin sizden bir tepki alamayınca beğenmediğinizi düşünüyorum. Hevesim kaçıyor.

Öpüldünüz >﹏<














EROS (b×b)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin