"Kandırdım seni B."
Ah! Neden 'B' dediğini anlayamasam da bu cümlenin üzerine düşünememiştim. Şu an tam olarak eli belimdeyken kulağıma bu cümleyi fısıldamıştı. Beni öldürmek istiyordu sanırım. Aslında onun ağzından çıkan her cümle bende aynı etkiyi yaratabilirdi. Adımlarımız yavaşladı. Kaldırımın kenarına varınca durduk. Beni o yönlendiriyordu. Bundan şikayetçi değildim. Olduğumuz durumun farkına varınca yüzümü ondan tarafa çevirdim. Mükemmel yüz hatları gözümün önündeydi. Onu incelediğimi düşünmesin diye sol elindeki şemsiyeye atıldım. O da sol elindeki şemsiyeyi daha da havaya kaldırdı. Saçma hareketleri yapmadan önce değerlendirmem lazımdı. Yüzlerimiz o kadar yakındı ki dudaklarımızın arasında bir nefeslik mesafe kalmıştı. Yağmur bizi ıslatmaya başlamıştı. Gözlerimi dudaklarından çekip gözlerine çıkardığımda dudaklarımı mercek altına almıştı. Karnımda oluşan hissi yok saydım. Avuç içimi göğsüne bastırdım uzaklaşmak için fakat belimdeki eli daha da sıkılaşıp beni kendine bastırdı. Dudaklarımı istemsiz bir biçimde ıslattığımda gözlerindeki ifadenin karardığını gördüm. Aramızdaki mesafeyi ne kapattı ne de uzaklaştı.
Eğer şu an beni öpseydi bu kadar heyecanlanmazdım.
Beni öptüğü anı hatırladım. O zaman üstümdeki etkisi daha farklıydı. Şu an daha fazlasıydı.
Bu bizim sınırımızdı. İleri de gidemezdik, geri de çekilemezdik. Arkamı dönüp koşsam karşılacağım ilk kişi yine o olacaktı.
Birbirimize bu kadar çekilmemiz normal miydi?
Etrafımızdaki insanlar yok oldu. Hepsini görmezden geldim. Sadece o ve ben. Acaba o zaman farklı bir kaderimiz olabilir miydi?
Korna sesi ile irkilip kendimize geldik. Ağzımdan sadece "Pardon." kelimesi çıktı. Şemsiye onun elindeydi fakat artık diğer eli boştaydı. Kollarımı birbirine sardım. Adımlarını yakalamak için hızlandım. Kahve dükkanın önüne geldiğimizde başımı kaldırıp içerisini inceledim. Kalabalık gözükmüyordu. O sırada elime şemsiyeyi tutuşturdu. Yüzüne anlamsızca bakınca "Az önce şemsiye için çok istekliydin." dedi ciddi bir şekilde. Yüzümü başka bir yere çevirdim. O sırada "Bekle hemen geliyorum." dediğini duydum. Ardından içeri girdi. Camın ardından onu izlerken kahve sipariş ettiğini gördüm. Çalışan kızın onun yüzüne hayran hayran baktığını görebiliyordum. Kaşlarımı çattım. Camın yansımasından kendimi gördüm. İçimdeki bu tuhaf his nereden çıkmıştı böyle? Daha fazla uzun sürmeden bakışlarımı yine ona yönelttim. Göz göze geldik. Beni izlediğini farkettim. Bu çok da uzun sürmeyen bakışmada ne yapacağını bilemediğimden yüzümü başka yöne çevirdim. Tanıdık bir araba görünce gözlerimi kısıp arabayı inceledim. O sırada kahve dükkanın kapı açılıp yanıma geldiğini gördüm. Şemsiyeyi havalandırarak onu ıslanmaktan kurtardım. Fakat bu durumda çok yakınımda olmuştu. Teşekkür ederek bana uzattığı kahveyi aldım. Üşüyen avuç içimi ısıtmıştı. Şemsiyeyi benden almıştı. Bardağı dudaklarıma götürüp içtiğimde içim de ısınmıştı ama galiba içimin ısınması sadece kahveden değildi. "Mmmh." diye mırıldandım dudağımı ıslatırken. Gerçekten kahveye ihtiyacım varmış diye geçirmiştim içimden. Yüzüne baktığımda gözlerinin karardığını gördüm.
"Sadece kahve içiyor." diye mırıldandı ve kahvesinden bir yudum aldı. Ne dediğini anlamamıştım. Kendi kendine konuşuyor gibiydi.
İçerken dikkatimi kahvesinin üstündeki işaret dikkatimi çekmişti. İlk başta anlam veremesem de kendi kahvemin üzerine baktım.
'J.'
Aklıma gelenle yüzümü buruşturdum. Tabii ya, görmüştü! Ona baktığımda yüzümdeki ifadeyle keyiflendiğini gördüm. Rahat bir şekilde kahvesini yudumluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
not normal|johnny depp
Teen Fictionbu kadar büyük bir adama, bu kadar yoğun duygular beslemem normal değildi.