| 5 |

1.1K 133 57
                                    

♬♩♪♩ bloom by the paper kites ♩♪♩♬

Can I take it to a morning
Where the fields are painted gold
And the trees are filled with memories
Of the feelings never told?

Trost'a döneli birkaç gün olmuştu. Beklenen saldırının gerçekleşmemesi seni her ne kadar rahatlamış olsa da ne zaman olacağını kestiremediğin bir vakitte bu duvarların tekrar yıkılacağını biliyordun. Bu sebeple antrenman olmayan günlerde bile zinde kalmaya özen gösteriyor, kendi başına veya çoğu zaman olduğu gibi Eren ile antrenman yapıyordun. İkinizin de birbirinizi daha iyi bir asker olması için motive etmesi, antrenmanda birlikte geçirdiğiniz vakitlerin daha verimli olmasına yol açıyordu.

Eren'le hırslarınızın neredeyse aynı olmasına rağmen motivasyon kaynaklarınız farklıydı. O, tek bir tane kalmayıncaya kadar tüm titanları öldürmek, onları yeryüzünden silmek istiyordu. Sen ise mutlaka dış dünyayı keşfetmek istiyordun ve bunun gerçekleşmesi için titanların ortadan kalkması gerekiyordu. Eren, Mikasa ve Armin'le verdiğiniz söz de cabasıydı. Ne olursa olsun her zaman beraber olacağınıza dair olan söz... Bu sözünüzü tutmanız için hayatta kalmalıydınız ve senin, aileni tekrar kaybetmemek için yapamayacağın bir şey yoktu.

Sabah saatlerinde Eren'le yorucu bir antrenman yaptıktan sonra yemek yiyip ılık bir duş alarak haftanın yorgunluğunu biraz da olsa üzerinden atmak istedin. Duştan sonra saçlarını kurulayıp bazı eşyalarının bulunduğu sandığı karıştırmaya başladın. Ta da! Ne zamandır okumak istediğin kitaplardan biriydi bu. Kapağı birazcık buruşmuş olan kitabı eline aldın. Son zamanlarda bitmek bilmeyen antrenmanlar yüzünden kendine pek bir vakit ayıramamıştın. Bugün dinlenmeyi hak ediyorum diye düşündün.

Kitap okumak için sessiz bir yere ihtiyacın vardı. Tam olarak nereye gitmen gerektiğini çok iyi biliyordun. Hayır, o büyük ağacın olduğu yer değildi. Oraya gitmenin senin üzerinde şu sıralar pek iyi bir etkisi olmuyordu. Bu yüzden genelde Armin veya Marco'yla sakin bir şekilde vakit geçirmek istediğinizde gittiğiniz, askerlerin pek dolaşmadığı ama yine de göle yakın olan bir ağaçlığa gidecektin. Tanıdığın askerlere selam vererek göle doğru ilerlemeye başladığında havanın çok güzel olduğunu fark ettin. Sonbaharı seviyordun. Yağmurlu günlerde eğitiminiz aksasa veya daha pis bir hâle gelse bile - ki öyle günlerde Yüzbaşı Levi'yla karşılaşmamak için katbekat daha dikkatli oluyordun - yağmurdan sonraki dinginliği, havanın kokusunu çok seviyordun.

Kitap okuma yerine gittiğinde Marco'yla karşılaşmana sevinmiştin. O da senin gibi aynı sebeple buraya, elinde bir kitapla gelmişti. Biraz muhabbet ettikten sonra ikiniz de ağacın büyük gövdesine dayanarak kitaplarınızı okumaya başladınız. Yaklaşık bir saat sonra gelen adım seslerine kafanızı çevirdğinizde Jean'ın olduğunuz yere hızlı adımlarla yaklaştığını fark ettin. Jean gelmeden önce hemen Marco'ya fısıldadın. "Trip yemeye hazır ol. İşte geliyor. Üç, iki, bir..."

"Bana karşı dürüst olun. Beni dışlıyor musunuz?"

Marco'yla birbirinize gülerek baktığınızda Jean yüzünde alaycı olmaya çalışan ama yine de gerginliğini pek gizleyememiş bir ifadeyle size bakıyordu. "Ah, demek anladın. Bugünün geleceğini biliyordum..." Üzülmüş bir şekilde Jean'a baktığında Marco oyununu devam ettirdi. "Kusura bakma, Jean. Sana karşı dürüst olmamız gerekirdi." Jean'ın yüzündeki alaycı ifade hızla silinip yerini endişe dolu gözlere bırakırken daha fazla dayanamayarak kahkaha atmaya başladığında Marco da yüzünde gergin bir ifadeyle gülmeye başladı. Bu küçük şaka için bile onun vicdan azabı çektiğinden emindin. 'Seni iyi kalpli Marco...' Jean düz bir ifadeyle bakışlarını sana çevirdi. "Yüzünü görmeliydin! O kadar komikti ki. Ah, o yüz ifadeni asla unutmayacağım..." Jean homurdandı. "Bu kadar komik olmanı neye borçluyuz Carter? Ayrıca sana hiç inanmamıştım zaten. Hem benim arkadaşlığımı kaybetmeniz size daha çok zarar verirdi, malum, bu kadar popüler biriyle arkadaş olduğunuz için kendinizi çok şanslı saymalısınız. " Onu kolundan çekerek Marco'yla aranıza oturmasını sağladın. "Evet, büyük bir şöhretin var Jean, ama iyi bir şöhret olduğunu söyleyemeyeceğim. Tamam tamam, kızma, şaka yaptım. Zaten bizim yerimizi hemen doldururdun değil mi, Jean? Artık Sasha ve Connie'yle oldukça iyi arkadaşsınız diyebilirim, ha ne dersin?" Marco söze girdi. "O gün yarışmadan sonraki davranışının... beklenmedik olduğunu söyleyebilirim. Ama yeni arkadaşlar edinmene sevindim Jean." Jean utanarak başını kaşıyıp "Ben de..." deyince onun saçlarını karıştırdın. "AAAA, sen utandın mı?! Ne kadar tatlısın Jean-bo!" Jean gözlerini büyüterek sana baktıktan sonra sesli bir nefes verip bir kolunu senin, diğer kolunu Marco'nun omzuna atarak sizi biraz kendisine çekti. "Bunu sadece bir kez söyleyeceğim, o yüzden kulaklarınızı iyice açıp beni dinleyin. Size... size gerçekten değer veriyorum. Kimlerle arkadaşlık kurarsan kurayım, sizin yeriniz bende hep ayrı olacak." Aww dermiş gibi bir ses çıkarıp başını Jean'ın omzuna koydun.

𝒉𝒊𝒓𝒂𝒆𝒕𝒉 || reiner braun × okuyucu [ASKIDA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin