| 22 |

575 77 79
                                    

♬♩♪♩ before we drift away by nothing but thieves ♩♪♩♬

And as we sing this familiar song
I thought I'm gonna miss your love when it's gone
Will it flow into the river
Or will it go to waste?
Before we drift away

"Bu dağı geçtiğimiz an, Shiganshina bölgesi görüş alanımıza girecek."

Üst rütbeden bir askerin söylediği şey kulağına ulaştığında kalbinin hızlanmasına engel olamadın. Bu dağı geçtiğinizde, büyüdüğün topraklara eski bir dostla karşılaşırmış gibi yıllar sonra tekrar adım atacaktın.

El fenerini atının ayağına doğru tutmaya devam ettiğinde gecenin karanlığını aydınlatan tek şey elinizdeki yeni icattı. Bu zifiri karanlıkta koskoca bir orduyla ilerlemek yeterince zorlayıcıyken her an bir titanla karşılaşma olasılığınız bulunduğunuz durumu daha da ürkütücü kılıyordu.

Şimdiye kadar sadece bir tane titanla karşılaşmıştınız. O da derin bir uykuya dalmış olduğundan, hiçbir atakta bulunmamıştınız. Yine de, bu titanı fark edebilmek için neredeyse dibine girmiş olduğunuz gerçeği, sizi daha tedbirli bir şekilde ilerlemeye itmişti.

Tüm bu dezavantajlara rağmen, içinde büyüyen huzursuz hissin kaynağı olarak tanımlayamadığın bir şey vardı. O kadar can sıkıcı ve bir o kadar da tanıdık bir histi ki, boş bir çabayla gözlerini karanlığa dikiyor; düşündüğün şeyi bir şekilde görmek, algılamak istiyordun.

"Gözlerini dikmiş, neye bakıyorsun?"

Yanında beliren uzun figüre baktığında kapüşonunun altında parlayan kehribar gözleri ayırt edebilmiştin. Jean'a kısa bir bakış attıktan sonra temkinli bir şekilde ilerlemeye devam ettin.

"Bir şeyi... Görebilmeyi ummuştum."

Üstü kapalı bir cevap verdiğinde ne olur ne olmaz tedbirli davranmayı elden bırakmamıştın. Aklında dolaşan birtakım şüphelerin doğruluğu ya da yanlışlığı ortaya çıkana dek böyle davranmaya karar vermiştin. 'Düşmanlar... Bizi dinliyor olabilir.'

Jean bir süre sessiz kaldıktan sonra çekingen bir ses tonuyla konuştu. Haftalardır sıkı antrenmanlarla bugüne hazırlanmıştınız. Ve şimdi o gün gelmişti. "Peki... Nasıl hissediyorsun?"

"Topraklarını geri alma umuduyla sevinçle bizi uğurlayan halk kadar coşkulu değil." diye mırıldandın.

Operasyonda halkın bir parçası vardı. Bazılarının umutları, bazılarının ağıtları, bazılarının da yakınları. Fakat tüm bu farklı bileşenlerin etrafında toplandığı ana düşünce aynıydı: Düşmanları mağlup ederek bu insanlardan gözyaşı, terör ve oluk oluk kanla koparılmış olan toprakları geri almak.

Düşmanlar diye içinden geçirdin. Öyle güçlü bir kelimeydi ki sadece duymak bile insanın içinde kime karşı, neye karşı olduğu bilinmeyen büyük bir öfkeye sebep oluyor; etrafındaki her şey kül eden sönmez bir ateş gibi parlıyordu.

Bu ateş, adeta doyumsuz açlığını giderme güdüsüyle en acizleri, en korkakların bile etrafını sararak onları cezbediyor, dumanıyla zehirliyor ve de hiçbir acıma belirtisi göstermeden, ateşiyle yakmaya devam ediyordu. Ve olan, en sonunda, masum ya da suçlu diye ayırt etmeden, insana oluyordu.

Halkın gözünde düşman caniydi, merhametsizdi, kana susamıştı. Tüm kötü sıfatların birbirlerine eklemlerle bağlanarak, etten kemikten bir hâl almış şekliydi düşman. Sanki son üç yılınızı o düşmanlarla birlikte geçirmemişçesine...

𝒉𝒊𝒓𝒂𝒆𝒕𝒉 || reiner braun × okuyucu [ASKIDA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin