Bu kimdi bilmiyorum ama arkama dönüp çakımı alsaydım onu
öldürmekten beter ederdim kendi cenazesini bile bulamazdı...
♤♤♤O an sanki dilim tutulmuştu.
Hiçbir şey söyleyemiyordum ama baştan belliydi bu oyunda yenilen ben olmayacaktım.O an yüzüme şeytani bir gülümseme yayıldı.Sanırım içimdeki Zehir uyanmıştı.
O an sırtıma doğrultulan silahı alt etmem için saniye hesaplaması yapmıştım.4 saniyeye ihtiyacım vardı.Şuan iyi ki ışık kapalı diye düşünüyorum.Ama Zehir'in her zaman bir B planı vardır.
Ceketimin ön cebindeki kelebek çakımı çıkardım ve yavaş yavaş
arkama döndüm.Karanlık olmasına rağmen gözlerindeki karanlık tonu görebiliyordum.
Ama o beni karanlıkta görse bile tanımamıştı.Oysaki ben 7 yıl kokusunu ezberlemiştim.Hala lanet silahını Zehir'e doğrultuyordu...Bana biraz daha yaklaştı.Yaklaştığı an tekmemle elindeki silahı düşürdüm.Ama silah ateşlenmişti.Neyse ki kurşun Zehir'e isabet etmemişti.
Yoksa Zehir kimi yaşatırdı?(!)Hemen afallamasıyla birlikte ben kaçmak için koşmaya çalışırken bileğimden tuttu.Beni kendisine çevirdi.
Kaçmak için bıçağı döndürerek şahdamarına doğru yaklaştırdım.Çok sinirlenmişti.
O an hareket etseydi ben istemeseydim bile şahdamarı kesilecekti.
O an anladım bu adamın bana mahkum olmayacağını...
Ölecek birisine göre hiç korkusu yoktu.Birden irkildim onunla yakın olmak istemedim.Bıçağı sadece yere atıp kaçmak istedim.
Şuan kimseyi öldürecek kadar enerjik değildim.Kaçmaya yeltenirken birden saçımı çekti ve beni yine kendisine yaklaştırdı kokusunu içime çekmek acı vericiydi.Saç diplerimdeki ağrıya katlanırcasına saçımı sertçe çekiştiren elimi eline götürdüm.
Elini sertçe tutup karnına tekme atmıştım.
Bu yaşadıklarıma inanamiyorum.Mutfakta saldırıya uğramanın hesabını Hülya'dan soracaktım.
Tam beni yere fırlatacakken ben iki elimle boğazına yapıştım.Anlaşılana göre Zehir bu aptal adama yeterince şans tanımıştı.Ben hamlemi ilerletmeye çalışırken birden mutfağın ışığı yanmıştı.Aynı anda bende başımı onunla birlikte mutfak kapısına çevirdim.Karşımda Hülya ve adını bilmediğim bir koruma daha vardı.Silahlarını bize doğrultuyorlardı.Hülya beni görünce "Zehir Hanım iyi misiniz?"
Bende sinirle başımı çevirip Akay'a baktım.Akay uzun süre bana bakıyordu bakışları anlamsızdı...
Hemen boğazını tutan iki elimi boğazından çektim.Adını bilmediğim koruma endişeyle Akay'a bakarak "Abi iyi misin?"diye sordu.Sonunda dayanamayıp Hülya'ya döndüm "Bir dakika...Bir dakika daha geç gelseydin sabaha selam okunurdu.Bu dört etti Hülya! " dedim.
Hülya bana şaşkınlıkla bakarken Akay bana yaklaşarak "Bu kadar mı eminsin seni öldüreceğime küçük kız?" dedi.Onu biraz iterek
"Emin değilim bugün kimseyi öldürecek kadar enerjik değilim,Je ne peux pas tuer l'homme que j'aime, mais toi...Vous tuez quelqu'un qui vous aime."dedim.Büyük ihtimalle ne dediğimi bilmeyeceğini tahmin ettiğim için gülümsemiştim.
Bana biraz daha yaklaştı biraz yüzüme eğilip gülümsedi "comment sais-tu que je ne t'aime pas?"dedi.
Ben kesinlikle bittim! Lan adam Fransızca öğrenmiş şu an yerin dibine girmek isterdim.
Hızla mutfaktan çıktım.Mutfaktan çıkmam ile birlikte tüm ev halkı uyanmış herkes beni gördüğüne şaşırmıştı.Yıllardır görmediğim babam,annem,kardeşlerimi gördüm.Babam merdivenleri inerek karşıma gelip durdu.
O an tuhaf bir şey vardı içimde...Bilinmeyen...Okyanusun en derunliklerine batan ve hazine kadar değerli bir gömü...
İşte şuan Zehir devreye girdi "Merhaba sevgili babacığım(!)."dedim.Babam bana hiçbir duygusunu yansıtmadan"Niye geldin?"dedi.
Beni gördüklerinde ne annem sarılmış ne babam sarılmıştı bana.O zaman anlamıştım bizim için umut,bir kıyamet alametiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE'NİN ZEHİR'İ
Ficção Adolescente"Sen benim için zehirsin çok alırsam ölürüm az da alırsam ölürüm."dedi .