Wonwoo nöbetinin üçüncü geçesinde işleyişi iyice anlamıştı. Gece sıklıkla mal almaya veya bırakmaya gelen arabaların geliş saatlerini ve plakalarını yazıp telefon ile ilk gün adamın verdiği numaraya bildiriyordu ve telefonun diğer tarafındaki adam onay verirse depoya girmelerine izin veriyordu.
Bahçe girişinde küçük sıcak bir klube içerisinde geçiyordu tüm gecesi. Ayrıca kenarda kahve ve atıştırmalık gibi şeylerlerle dolu ufak bir dolabı vardı. Su ısıtıcısı ve kocaman sebili bile vardı. Sabaha kadar gelen giden kamyonlar için onay alıyor ve sürekli tıkınıyordu.
Gelen kamyonların ardında dışarıda özel araçlar bekliyor olması ve yüklenip indirilen malların çok iyi paketlenmiş olması Wonwoo’nun bu harika işinde duran garip çıkıntılar oluyordu. Elinden geldiğince görmezden gelmeye çalışıyordu.
Parasını alıp keyfine bakıp gerisine karışmamayı ilke edinmişti kendine. Üçüncü gecesinin ortalarına doğru her zamanki gibi peşinde bir araç olan büyük bir kamyon durdu. Mal bırakmak istediğini söyledi.
Wonwoo şimdiye kadar gelen araçlardan bir farkı olmamasına rağmen durumdan işkillendi.
Gecenin başında hiç mal bırakmaya gelmeyeceklerini söylemişlerdi aksine bu gece sadece iki farklı araç yük yüklemeye gelecekti.Plakaya baktığında başka şehrin plakası olduğunu gördü. Depoya hep aynı şehrin plakasındaki kamyonlar gelirdi. Sanırım karşısındakiler dolandırıcı veya hırsız vardı.
Depoyu soymak istemeleri şu an onun için çokta da önemli değildi çünkü şoförün yanında oturan kişi silahını belli etmekten çekinmiyordu. Bir şekilde çaktırmadan bunu bildirmesi gerektiğini biliyordu. Burayı bilmemelerini ümit ederek aklına gelen ilk yalanı büyük soğuk kanlılıkla söyledi.
“Bekleyin, içerideki görevliye geldiğinizi haber edeyim de kapıyı açsın.”
Ufak kulübesine girip hemen sürekli rapor etmek için aradığı numarayı çevirdi. Telefon açıldığı an bir ses beklemeden söyledi.
“Depoya girmek isteyenler var. Mal bırakmaya geldiklerini söylediler. Plaka yabancı. Silahlılar.”
Karşısındaki ses sanki çok normal bir şey söylemiş gibi tepki vermeden düz bir şekilde cevap verdi.
“Onları içeri al sonrasına karışma ve eve git. Bu gece izinlisin.”
Sanırım işlerin kötüleştiği nokta buydu. Telefondaki sesin dediği gibi içeri girmeleri için kapıyı sonuna kadar açtı. Ancak kamyon ile gelen özel araç içeri girmek yerine dışarıda durdu.
Araba buradayken gitmesi mümkün değildi. Gitmeye kalkarsa bir şeyler olduğundan işkilleneceklerdi. O sırada gözüne çöp kovası ilişti. Kovaya takılı poşeti çıkarıp içine bulduğu her şeyi attı ve ağzını bağladı. Çöp atma bahanesiyle uzaklaşabilirse buradan gidebilirdi.
Poşetle birlikte kulübeden çıktı ve arabanın içinden ona bakan bir grup adamı takmamaya çalıştı. Deponun ve kulübenin her yerinde kamera vardı ve arabanın plakasının rahatça gözükmesi birazcık olsun içini rahat ediyordu. Arabanın yanından sakince geçeceği sırada arkasından biri seslendi.
“Görevli! İçeride dediğin görevli yok.”
Kamyon ile içeri giren beli silahlı adam dönmüştü. Onun gelmesi ile arabanın içindeki adamlar da çıktı. Hepsi silahlıydı. Wonwoo içinden isyan etti. Yine de son kez kaçmak için şansını denemek istedi.
“Orada olması gerek. Şu poşeti bırakıp hemen geliyorum.”
Daha arkasını dönemeden arabadan inen kafile yolunu engellediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canavar | Meanie
Fanfictionİçindeki canavar onu gördüğünde ortaya çıkmak için ruhunun dört bir yanını adeta tırmalıyor, bir oyuncak misali istediğine kavuşmak için onunla oynuyordu. Jeon Wonwoo canavara yenik düşmekten feci halde korkuyordu.