eight

286 45 2
                                    

Wonu fedai olmak için tüm hayatı boyunca hazırlanmış ve duyurulacağı gün heyecandan bekleyemez olmuştu. Tüm samuraylar önünde efendinin ilk samurayı ilan edildiğinde kendi adını duyması onun için en büyük onur kaynağı olmuştu.

Genç efendinin önünde diz çökerek kılıcını ona uzattığında elinin eline değmesi onu daha çok heyecanlandırmıştı. Samuraylar için tören bittiğinde ilk görevini almak için efendisinin odasına gitmişti ancak kendi yaşlarındaki efendinin odasına olması gereken kimse yoktu.

Efendi ile baş başa kalmak içinde gizli tuttuğu hisleri zapt etmesinde zorlanıyordu. Artık bir fedai olduğu için durumun daha zor olduğunu biliyordu. Her dakika onu kışkırtan efendisine karşı dirayetli olması gerektiğini biliyordu.

“Başarılarını kutlarım fedaim. Ayağa kalk.”

Önünde diz çökmüş bir halde başı yere bakıyordu. Ayakta olduğunda karşı karşıya geliyorlardı ve Wonu onun gözlerine bakmaması gerektiğini biliyordu. 

“Eğer bu kadar başarılı olmasaydın seni fedai seçmemekte kararlıydım.”

Arkasından dönüp önüne gelen efendinin amacını çözemiyordu. 

“Bana karşı koymakta bu kadar kararlı olman kalbimi kırıyor.”

Neyden bahsettiği bariz belliydi ancak anlamamazlıktan gelmek onun kaçış yoluydu. 

“Efendi istediği sürece her görevi yapmak ile yükümlüyüm.” 

Daha yeni kavuştuğu kılıcını tutup çekti ve çenesinin ucuna değdirdi. 

“O zaman ne diye benden kaçıyorsun? Benden uzak durman emrini verdiğimi hatırlamıyorum.”

Kendisini attığı tehlikenin farkında değil miydi efendi? Çenesine dayanan kılıcın iyice yerleşmesi için bir adım ileri attı ve kılıç boğazının sol tarafına dayandı. Şah damar her attığında kılıcın varlığını iyice hissetti. 

“Varlığınızı, itibarınızı, onurunuzu ve yaşamanızı tehlikeye atacak hiçbir emre itaat etmem. Emrinize itaat etmediğim an canım ellerinizin ucundadır.”

Onun yaklaşmasından ürken efendisi korkuyla geri çekilip kılıcı geri çekmişti. Bu hareketine kızmıştı. Kılıcı bir kenara savurdu. 

“Varlığımı veya diğerlerini tehlikeye atmazsın ancak hislerimi tehlikeye atarsın!”

Efendinin gözünde bir değeri olduğu fikri onu heyecanlandırıyordu yine de kendi hisleri öncelikli olarak onun hayatını düşünüyordu. Önünde tekrar diz çöktü. 

“Sizden herhangi bir değer görmek benim için paha biçilemez ancak hayatınız hissettiklerinizden daha önemli.”

Bu sefer ona karşı gelmeyi başarmıştı ancak efendisi bu kadar kolay pes edecek gibi gözükmüyordu. İlk görevini gerçekleştirmesi çok uzun zaman almıştı ve döndüğünde efendinin konağında şenlik vardı.

Şenlikten sonra efendiyi ziyarete gittiğinde gördüğü manzara ona nefesini tutturdu. Efendi onun için hazırlanan özel geniş tahtadan su oluğu içerisinde yıkanıyordu. Oluk ağzına kadar su dolduğu için yansımasından yüzünü görebiliyordu. Wonu bunu bilerek yaptığının farkındaydı.

“Yerdeki kovayı uzat bana.”

Tahtadan oluğun kenarında duran kovaya uzanmak için eğildiğinde efendi kolundan tutup onu kendine çekti. Wonu oluğun içine düşmemek için kenarlarından sıkıca tutundu. Gözleri onun yüzünün sadece bir parmak uzaklığındaydı. 

“Daha fazla karşı gelemeyeceğini biliyorum Wonu. Beni reddettiğin sürece hislerimin bitmeyeceğini bilmelisin.”

Wonu dediğinde haklı olduğunu biliyordu. Efendi nasıl ona karşı hisler besliyorsa aynı şeyleri kendisi de hissediyordu ve onun iyiliği için karşı koyabilmek hayatında yaşadığı en büyük zorlu görevdi. Daha fazlasına dayanabilmesine mümkün olmadığını da biliyordu.

Bu yolda çoktan canını ortaya koymuştu ancak korktuğu şey efendisinin hayatıydı. Efendisini istediği gibi daha fazla karşı koyamadı. Yedinci fedai gelene kadar efendisini düşünerek her şeye dikkat etmiş ve büyük bir titizlikle gizlemişti her şeyi. Ancak yedinci fedainin ölümü ile her şeyin sonuna geldiğini biliyordu. Efendisine bir daha kavuşamayacağını biliyordu. 

Kendi ölüm emrini veren efendisine karşı hiçbir zaman kızgınlık hissetmedi aksine işlediği suçun başkasına kalmasından dolayı kendisini zaten suçlu hissediyordu. Son nefesini verirken bile yüzüne bakmamayı kendine en büyük ceza bildi. Ancak ardında bıraktığı kalbin onsuz nasıl yaşayacağını hiç düşünmedi.

Trajik yedi fedainin ölümü her yere yayılmış ve herkes efendinin doğru karar verdiği için onu kutlamıştı. Ancak efendi tüm olanların dışında verdiği kararın onu sonu olacağını da biliyordu.

Yedi fedainin hazin sonu beş fedainin ölüm emri ile son bulmamıştı. Fedailerin ölümünden sonra efendinin düşmanları tarafından suikaste uğrayıp ölmesi ve büyük bir kasabanın yok oluşu ile bitiyordu. 

İlk fedaisini yitiren efendi Kim Mingyu yaşadığı buhran sebebiyle tüm başarısını ve gücünü yitirerek düşmanları tarafından katledildi.

Canavar | MeanieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin