Wonwoo önceden alışık olduğu için zorluk çekmeden çok erken saatte kalkmış ve üzerini giyinmişti. Sabah aydınlandıktan hemen sonra evde ayak sesleri kendini belli etmeye başlamıştı.
Hizmetçilerden biri yanına gelip Bay Kim’in uyanmasına yarım saat kadar olduğu ve kahvaltı etmesini söylemişti. Dünki gibi siyah takım elbiseli adamlarla dolu bir masada ondan silah koymasını beklerlerken Yungjae burada olmadığı için içten içe sövdü kendine.
“Silahım yok.”
Bu sefer şaşırmadan bu komutu beklemişler gibi silahlarını masanın üzerine çıkarıp yemeye başlamışlardı. Kısa sürede kahvaltısını edip Kim Mingyu’nun uyanması için beklemesi gerekti. Hizmetçi odası önünde beklemesinin daha doğru olacağını söylemişti.
Bu bekleme anında bir yandan da sol kulağındaki kulaklığı dinliyor ve alışmaya çalışıyordu. Yungjae sabah teftişini yapar gibi tek tek isim sayıyordu ve karşılığında hazır oldukları cevabını alıyorladı. Ortak telsiz hattı gibiydi.
Beklediği kapı birden açılınca dikkatini kulaklıktaki seslerden odadan şık takım elbisesi ve havaslıyla çıkan Kim Mingyu’ya verdi. Onu gördüğü zaman yüzünde her zamanki alaylı bir sırıtma yer almıştı.
“İlk günden erkencisiniz Bay Wonwoo.”
İş ilişkileri artık bu anda beliriyordu. Onun peşinde sakin bir şekilde ilerlemeye başladı. Baş hizmetçi olduğunu yeni anladığı kadın geldi ve kahvaltısını hazır olduğunu söyledi.
“Birazdan geliyorum. Bayan Jiyo geldi mi?”
Wonwoo yemek yemeye harcayabileceği parası olması için tehlikeli işlere kalkışmıştı ve bu adam bi dünya parası olduğu halde rahat rahat yemek yemiyordu. Wonu burada olsa onun deli olduğunu düşünürdü.
Kalabalık masada yemek yediği için dikkat çekmemek adına doyuramıyordu bile karnını. Açlığa alışıktı ve bir süre en azından parası eline geçene kadar buna idare etmesi gerekiyordu.
“Evet efendim, salonda sizi bekliyor.”
Birlikte salona gittiklerinde elinde bi dünya evrağı ile duran gözlüklü biri onlara baktı. Şık giyinimli biriydi. Şirkette iyi bir yeri olabileceğini düşündü.
Çok geçmeden odaya biri daha girdi. Çok kısa saçlı ve korumalar gibi simsiyah bir kadın idi. İkisi de birbirinin tam zıttı iki kadın yan yana oturuyordu. Bay Kim ona baktı.
“Bay Wonwoo, işlerimin benden sonra en yetkili kişileriyle tanış. Ben de kahvaltı edeceğim.”
İki kadınla birlikte onu salonda yalnız bıraktı. Siyah takım elbiseli olan dik bakışlarıyla ona bakarken sessizliği bozdu.
“Sen de Bay Kim’in dipten çekip aldıklarından birisin değil mi?”
Kim Mingyu onun gibi bir çok insana iş mi vermişti? Hayır kurumu muydu bu adam? Sorduğu soruya cevap bile almadan devam etti.
“Çok fazla kavgalık olmuşsun ama ciddi bir sabıka kaydın yok. Paran da olmadığına eminim. Ancak Bay Kim seni şahsi koruması olarak getirdiğine göre iyi dövüşüyor olmalısın. Umarım yakın zamanda karşı karşıya geliriz.”
Adının Jiyo olduğunu bildiği gözlüklü olan diğerine göz devirip sözü devraldı.
“Onun kusuruna bakma biraz fazla delidir. Ben Jiyo, Bay Kim’in şirket işlerini idare ediyorum. Bu da Angie. Yani lakabı Angie, bilirsin işi durumundan adını kullanmıyorlar. Bay Kim’in diğer işlerini idare ediyor.”
Diğer işlerinden kastının ne olduğunu anlamak zor değildi ancak böyle bir ortamda bu kadar güçlü bir kadın görmek onun şaşırtmıştı. Kendisininde lakaba ihtiyacı olacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canavar | Meanie
Fanfictionİçindeki canavar onu gördüğünde ortaya çıkmak için ruhunun dört bir yanını adeta tırmalıyor, bir oyuncak misali istediğine kavuşmak için onunla oynuyordu. Jeon Wonwoo canavara yenik düşmekten feci halde korkuyordu.