Tek ayak üstünde bahçede dikilirken, yanımdan alay ederek geçen alt sınıflara dil çıkardım. Müdürümüz yine her zamanki inanılmaz yaratıcılığıyla bizim gruba ceza vermişti. Bu adam da canı sıkıldıkça bize ceza veriyor. Neymiş efendim okuldan kaçmaya çalışmışız. Allah aşkına siz söyleyin hak ettik mi biz bunu?
'' Ayaklarımı hissetmiyorum. Doğa bir kontrol etsene ayaklarım yerinde mi? Ben bakamam valla içim kaldırmaz.'' diye yakınan Merve'ye döndüm. Ciddi mi acaba diye bir kontrol ettim. Bu kız gerçekten salaktı.
'Sen çok akıllısın ya sanki.'
Ya sana yazıklar olsun. Sen benim iç sesimsin haddini bil.
''Kanka ayakların yerinde yok. Sen de havada uçuyorsun şu an ama üzülme. '' diyen Kaan ile birlikte iç sesimle kavgamı bitirip gülmeye başladım. Kahkahalarımız birbirine karışırken bir çift göze takıldı gözlerim. Bu da kimdi böyle? Okuldan çoğu kişiyi tanırdım ama böyle birine göz aşinalığım olduğunu bile hatırlamıyorum. Ben öküzün trene baktığı gibi çocuğu gözetlerken Merve beni kolumdan etmeye ant içmiş gibi dürtüyordu. Ne var be kızım, iki romantiklik yaptırmadın!
''He Merve? Ne var Merve? Senin canıma kastın mı var Merve?''
''Kanka Emre geliyor. Güzel miyim? Saçım iyi mi?''
''Sus, güzelsin. Doğal davran.''
Cezalıyken bile bana sorduğu şeye güldüm. Merve anlayacağınız üzere Emre'den çok hoşlanıyordu. Emre mi? O Merve'yi görmüyordu bile.
'Gösteririz anam!'
Sus sen her şeye karışma, arsız.
''Ya hatırlıyor musunuz Abdullah hocanın yüzüne 1 Nisan diye ketçap sıkmıştık. O zaman bile bahçede tek ayak üstünde durmadık ya bu adam Hababam Sınıfı Mahmut hocaya mı özeniyor acaba?''
Kaan'ın söylediği şeye cevap verecekken yere çam ağacı gibi devrilen bir Merve gördüm. Ulan iyi ki doğal davran dedim! Biz Kaan ile tam onu kaldıracakken Emre'nin ona uzattığı el ile olduğumuz yerde kaldık. Hadi canım! Öyle ya da böyle kendini fark ettirdi kıza bak, helal olsun valla.
*
*
*
Çıkış saati gelmişti. İnsafsız adam, okuldan çıkana kadar dikmişti bizi. Hem de tek ayak üstünde! Tabii ki biz kaçamaklar yapmıştık hatta 1 kez cezadan da kaçmaya çalışmıştık ama yakalanmıştık. E dolayısıyla 2 derslik cezamız 2'ye katlanmış ve 4 derse kadar hızlı bir artış göstermişti. Öğle arasında ne kadar sıkı yemiş olsam da bu iş beni çok yormuştu. Açlıktan asfalt kemirmeme ramak kaldı gerçekten!
'' Doğa hadi biz gidiyoruz, gelmiyor musun?''
Bağıran Merve'ydi. Eve gidip mutfaktaki her şeyi ağzıma doldurmak.. Var bir hayalimiz be.
''Geliyorum''
Gelemiyorum. Çünkü Doğa Özberk rezil olmadan bir gününü asla geçiremez. Bıktım ya, cidden. Bu arada şu an yerden konuşuyorum. Kalkayım bari. Yerden kalktığımda bana gülen birini gördüm. Aha, sabah gördüğüm çocuk. Köşeden kıs kıs gülüp yardım etmeye gelmediğine göre öküz olan ben değilmişim arkadaşlar. Bu da böyle kayıtlara geçsin.
'' Ne gülüyorsun arkadaşım? Komik mi?''
Aslında normalde düştüğümde herkesten çok ben gülerdim ama bu şekilde değil. Benim de bir gururum var, lütfen yani.
'' Komiksin gerçekten, sabahtan beri seni izliyorum bir tane normal hareketin yok. Okulun şaklabanı sen misin yoksa?''
Bir dakika.. O. Bana. Şaklaban mı dedi? Bana mı öyle geldi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Canım
Humor'' Göbeğimle aramıza girmezsen sevinirim canım, bak işine. '' ''Keşke işim sen olsan da hiç sıkılmasam ya, deli gibi bir şeysin zaten. Sana bakar bakar eğlenirim. '' Ben bunu parçalarım.