bölüm sekiz: gözyaşlarıyla batan gemi

40 8 10
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⛵ ⛵ ⛵

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⛵ ⛵ ⛵

"Bence kavga ettiler."

"Daha yeni barışmamışlar mıydı?"

"O şerefsizi bilmiyor musun? Kesin yine bir yolunu bulup gerginlik çıkarmıştır."

Bir eli yanağında defterine rastgele bir şeyler karalayan Hendery, Jeno'nun söylediği son cümleyi yakaladığında çatılı kaşlarla arkadaşına döndü ve "Bilmeden konuşma Jeno." diye karşı çıktı.

"Haksız-"

"O hiçbir şey yapmadı. Bu sefer bendim. Gerçekten."

Dört gece önce paylaşılan öpücüğün izleri her geçen n daha da silinirken ne serviste ne okulda ne de gölün çevresinde karşılaşmıştı Dejun'la Kaptan.

Son dört gündür sularda öylece sallanan Kelebek, Kaptan'ın kendine gelmesini ve bu konuda bir şeyler yapmasını bekliyordu. Kaptan Hendery ise sanki her şey kendi kendine hallolacakmış gibi öylece oturmuş tüm sorunların çözülmesini bekliyordu.

"Özür dile o zaman."

Lucas'ın söylediği şeyle gözlerini büyüttü Hendery. Neden ilk adımı ben atıyorum ki, diye düşündü. Ancak içinde bir yerlerde bir ses en başından beri bunu söylüyordu zaten. 'Git ve konuş seni aptal!' diye kızıyordu ona.

"Olabilir..." diye mırıldandı Kaptan.

'Olabilir, neden olmasın?'

Öğle teneffüsünün bitmesine son 6 dakika vardı. Hendery anlık cesaretle ayağa kalktığında "Şimdi değil!" diye öne atıldı Lucas fakat Kaptan biliyordu ki şimdi gitmezse bir daha hiç gidemeyebilirdi.

"Daha fazla vakit kaybetmeye gerek yok." dedi ve hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Dejun'un sınıfı koridorun sonundaydı, kararlı adımlarla oraya yöneldi.

Sınıfa girmeden önce gözünü kapatıp derin bir nefes aldı. Kalbi her geçen saniye daha da şiddetli çarpıyordu. Nefesini verdi, gözünü araladı ve kapıya doğru adımını attı. Girişte durup sınıfta olup olmadığına bakarken arka taraflarda biricik arkadaşı, kalbinin kundakçısı Dejun'u görmüş ve heyecanla ilerlemeye başlamıştı.

Ancak birkaç adım sonra yanında başka birinin daha oturduğunu gördü. Bu bir kızdı. Üstelik Dejun'un kolu, kızın omzundaydı.

Kaşları çatıldı Kaptan'ın. Bu ne demekti şimdi?

Dejun'la Hendery göz göze geldiğinde Dejun'un kaşları havalandı, ağzı aralandı, bir şeyler diyecek oldu ancak demedi. Dejun, Hendery onu hayal kırıklığıyla izlerken tek kelime bile etmeden kafasını çevirdi.

'Kafasını çevirdi. Neden yaptı ki bunu?'

Arkasını dönüp çabucak erkekler tuvaletine doğru yürürken dolan sağ gözünü 3 adımda bir siliyordu. Zilin çalmasıyla çıkan öğrencilerin arasından sıyrılıp boş kabinlerden birine girdiğinde daha fazla tutamadı kendini.

O kadar mutsuzdu ki Kaptan... İhanete uğramış hissediyordu. O göz temasının kesilmesi en büyük ihanetti onun için.

'Batma Kelebek. Güçlü dur...' dese de biliyordu ki Kelebek böylesine güçlü bir darbeyi kaldıramazdı. Kaptan boğulmak istemiyordu. Neden böyle oldu ki, diye defalarca soruyordu kendine.

'Neden kandırdın beni? Neden o koru düşürdün en başta? Bilmiyor muydun yoksa? Bilmiyor muydun senin için yanacağımı? Bilmiyor muydun güzel kaşlarında içimin eriyip aktığını? Bilmiyor muydun Dejun?!'

Kontrole gelen öğretmen kapalı kabini görünce "Zil çaldı." diye uyardı Hendery'yi. Kaptan, gözyaşlarını silip de kapıyı araladığında öğretmenle en ufak bir göz teması dahi kurmadan tuvaleti terk etti.

Sınıfına gidecekken dersin çoktan başlamış olduğunu gördü. Girmek de istemiyordu zaten; arkadaşlarından gelecek soruları kaldıracak gücü bulamıyordu kendinde. Bu yüzden hızlı adımlarla yangın merdivenlerinin olduğu koridora ilerledi. Öğretmenlere yakalanmadan kaçmanın en uygun yollarından biriydi bu.

Ağır kapıyı açtığı gibi üste giden merdivenlerden birine oturmuş Dejun'u gördü. Tekrar göz göze geldiler. Ancak bu sefer kafasını çeviren Hendery oldu.

Aşağı inecekken okul üniformasının yakasından tutulduğu gibi sırtı duvara yapıştı. Kafası öne eğikti, o çok sevdiği kahvelerle yeniden göz göze gelmek istemiyordu. Ancak Dejun bu sefer kaçan taraf olmayıp Hendery'yi çenesinden tuttu ve kendisine bakmasını sağladı. İlk başta eli Kaptan'dan gelen darbeyle boşluğa düşse de ikinci denemesinde başarılı olmuş, kızarıklığı yavaş yavaş kaybolan sağ gözün odağını yakalayabilmişti.

İkisinden de çıt çıkmıyordu. Dejun, Hendery kaçmasın diye ellerini arkadaşının üzerinden ayırmıyorken Hendery kendini dizginlemek için bir süre konuşmamaya karar vermişti. Geçen seferki gibi bir tartışmanın ne yeri ne de zamanıydı. Yine de Kaptan, aklına takılan o can alıcı soruyu sormak için kararından birkaç saniye içinde vazgeçti.

"Madem böyle davranacaktın, neden karşılık verdin?"

Dejun gözlerini yumdu. Bu sorunun geleceğini en başından beri biliyordu. Yine de yapmıştı değil mi? Hendery onu öptüğünde karşılık vermişti. Üstelik sonrasında hiçbir şey olmamış gibi davranan da oydu. Soğuk nevale, her zaman olduğu gibi ne diyeceğini bilemiyordu.

Gözünü araladığında görüş açısına o gece nabzını bozan dudaklar girmişti. Bu, işleri olduğundan daha zor hale getiriyordu işte.

Kendini dizginlemesi zaman alsa da sonunda başardı. Hendery'nin gözüne bakıp sakince geri çekildikten sonra ~Bu gece göle gel.~ dedi. Hendery kafasını olumsuz anlamda salladığında Dejun'un kaşları çatılmıştı.

"Cevap ver."

~Burada olmaz.~ dedi Dejun. Hendery'nin daha fazla inat etmemesi için dua etmeye başlayacaktı ki Kaptan omzunu silkip itiraz etti.

Daha fazla uğraşmamak adına aniden Hendery'nin dudaklarına kısa süreli bir öpücük kondurduktan sonra ~Bekleyeceğim.~ dedi ve merdivenlerden aşağı indi Dejun. Şoka uğrayan Hendery ise Kelebek çarpmış gibi öylece dikilmeye devam etti.

⛵ ⛵ ⛵

geri geldimm ÇOK ÖZLEMİŞİM BUNLARI

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 18, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mutluluğa giden kağıttan gemiler ° XiaoderyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin