Mael'in gözünden
Tekrar ayılmıştım. Bayıldığım yerde kalmışım resmen. Ulan yüzbaşı! Demir parmaklıklara elektrik yüklemek güzel fikirmiş! Geçmişe bir gideyim! Bu fikri evimde deneyeceğim!
Neyse. Benim bunları düşünmeye vaktim yok. Vakit kısıtlı. Bunlar belki beni birkaç gün sonra öldürebilirler. Ama Ayaz'ın yerini söylemedim. Söylesem dostuma ihanet etmiş olacağım. Biz Fransızlar dosta önem veririz.
Acaba Ayaz ne yapıyordur ki? Beni aramaya başlamış mıdır ki? O hıyar kesin beni arıyordur :) Ayaz'ı özledim. Buradan bir kurtulsam aileme döneceğim direkt! Ailem! Sizi çok ama çok özledim!
Aile derken Lucia'yı kastetmiyorum. O kızdan hayır gelmez bana. Ben zaten evliyim. Ama neden çapkınlık yaptım ben evli olmama rağmen? Bilemiyorum. Belki de kafa dağıtmak için Lucia ile takıldım. Ama kızı üzmüş olabilirim. Umrumda mı? Değil ulan değil!
Lucia'yı boşver be Mael! Zaten gelecekten biriyle olmaz bu işler! Ben geçmişime döneceğim! Karımı, çocuklarımı sahipleneceğim.
Ama buradan kurtulmam lazım. Hapishane sağlam. Ama elbette zayıf yönleri vardır bu hapishanenin. Ama zayıf noktası yok bu hapishanenin. Duvarlar demirdendi. Hiçbir yerinde delik falan yoktu. Bir tek yatağımın altında cıvatalar gördüm. Dört taneydi. Bunları söksem mi ki? Sökersem başarılı olabilecek miyim? Ama denemekten zarar gelmez.
Ama nasıl sökeceğim bu cıvataları? Üstelik tornavidam yok. Demek ki buradan kurtulamayacağım. Ayaz'ın da dediği gibi: "Burada öleceğim!"
O anda bir anons duydum.
"Vakit gecedir! Mahkumlar uyusun! Nöbetçi robot askerler kontrole gelecek üç defa bir saat aralıklarla."
Duvardaki saate baktım. Elektronik kart üzerinde yazıyordu saati. Saat gece 10'du. En iyisi yatayım
Hemen yatağımı hazırladım. Yatağıma yattım. Uyur numarası yapayım dedim. Eskiden çoğu kez uyur numarası yapmışlığım var. Tecrübeliyim yani.
Ben soluksuz uyumaya başladım (?) O anda odaya iki nöbetçi robot asker girdi. Sanırsam bir şeyler konuşuyorlar.
Nöbetçi Asker 1: (telsizden binbaşıya seslenerek) Efendim! GFr. MaLe uyuyor. Burası tamam.
Telsizin sesi duyulmuyordu. Herhalde tamam gibi bir şeyler demiş olacak ki nöbetçi robot askerler odadan çıkıp gitti. Kapı kapanmıştı.
Gözlerimi açtığımda etraf siyaha bürünmüştü. Simsiyah! Hiçbir şey gözükmüyor! Ama yatağımın altındaydı cıvatalar.
Sessizce yatağın altına girdim. Bana bir ışık lazım. Neyse ki cıvatanın altından ışık geliyordu. Peki cıvatayı nasıl sökeceğim? Hasss! Doğru ya! Unuttum ben onu.
Kafamı yatağın altından kaldırdım. Saat 10.05 geçiyor. Demek ki elli beş dakika sonra nöbetçi askerler tekrar gelecek buraya. Benim ne yapıp edip bu cıvatayı sökmem lazım.
O sırada üstümdeki isim kartı yere düştü.
Aaa! Aklıma bir şey geldi! Bu elektronik kart ya. Bunla cıvatayı sökmem lazım.
Kartı cıvatayı sökmekte kullandım. Cıvata sökülmeye başlamıştı. Şansım müthiş! Elektronik kart işimi görmüştü resmen.
Diğer üç cıvatayı da söktüm. Kapağı kaldırdım. Aşağıya inmem lazım.
Aşağıya indim. İndiğim yer kanalizasyon geçidiydi! Hay aksi! Bok yoluna düştüm resmen! Bir insan neden buradan geçirir kanalizasyonu?
Kanalizasyonda ilerledim. Su görmemiş yerlerden gitmeye çalışıyordum. Ama ayaklarım illaki sulara değiyordu. Bu durumu umursamadan kanalizasyon geçidinin sonuna kadar gelmiştim. Aaa! Bir delik daha var burada!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geleceğin Sırrı...
Science FictionKapsülün içindeki insanlar nereye gidiyor olabilir? Belki de geleceğe ya da ölüme... Bilemiyoruz... Kapsülden kurtulan iki genç... Ayaz ve Mael... İki farklı insan... Bakalım gelecekten kurtulabilecekler mi?