18 - Baskın

748 3 0
                                    

Mael'in Gözünden

Ayaz belki de fark etmedi ama adamın sağ kolunda kırmızı renkte bir yazı vardı. Yazıda: "Jason" yazıyordu. Demek ki adamın adı Jason'du. Ben de bu adamdan şüphelenmiştim. Belki de bu adam, Elsa'nın katili olabilirdi. İt herif!

Ben bunları düşünürken adam ise bizi umursamadan dükkana girdi ve silah satıcısı ile bir şeyler konuştu. Onların ne konuştuklarını anlamamıştık ancak Jason'un şüpheli tavırları, doğru yolda olduğumuzu gösteriyordu.

Nihayet Jason dükkandan ağır ağır çıktı. İçimde bir şüphe oluşmuştu bir kere. Biz de silah satıcısını umursamadan gizli gizli adamı takip etmeye başladık. Aynı zamanda kendi aramızda sesimiz kısık kısık olacak şekilde konuşuyorduk.

Mael: Bu adam Elsa'nın katili olabilir mi dostum?

Ayaz: Emin misin?

Mael: Oğlum adam keskin nişancı. Hem tüfeği de var. Elsa'yı vuran tüfeğe benziyor.

Ayaz: Şuan burada, yakından nişancı tüfeğini iyi kullanamaz

Mael: Ayaz, kötüler hep kötüdür. Yakından kullanamıyorsa b planı vardır mutlaka.

Ayaz: Ne gibi?

Mael: Anlarsın ya. Bıçak, hançer, elektronik şeyler vs... Konumuz bu değil! Bu adamı takip edeceğiz! Bakalım Jason nereye gidiyor?

Ayaz: Pekala.. Takip edelim o halde

Ayaz'ın da fikrini aldıktan sonra adamı takip etmeye başladık. Adam gayet kendinden emin ve ağır adımlarla caddede ilerliyordu. Biz ise arkasında dikkat çekmemeye çalışarak onu takibe devam ediyorduk.

Jason nihayet İngiltere'nin o meşhur kırmızı kulübelerinin birinin önünde durdu. Biz ise yakınımızdaki kafeteryada onu izliyorduk. Yaklaşık iki üç dakika telefonla konuştuktan sonra sağa saparak yoluna devam etti. Biz de yerimizden kalkarak onu takibe devam ettik...

Adam hala yürüyordu. Anladığım kadarıyla şehir dışına çıkıyordu. Kalabalık azalmış, bir sessizlik olmuştu. Adam bir ses üzerine yavaşladı. Ayaz'ın ayağı kola şişesine takılmıştı. Bizi gördü herhalde diyip çöp konteynerının yanında duran iki dilenci elbisesini çabucak giydik. Adam bizim yanımıza geldi. Ama dilenci olduğumuz için adam bizimle konuşmak istemedi. Ama patavatsız arkadaşım Ayaz araya girdi.

Ayaz: Beyefendi.. Dilenci değiliz varsa bi 1 tl'niz alabilir miyiz?

Jason: Oh hayır! Bir de siz eksiktiniz! (bir sterlin çıkararak) Alın şunu! Benim gitmem lazım!

Ayaz: Bir sterlin mi? Ah be.. Sen bizden fakirsin! (İki sterlin verir)

Mael: Ne yapıyorsun? Sterlin senden değerli mi? Sen bize en iyisi beş yüz sterlin ver!

Jason: Oldu olacak canımı da vereyim! Seni de vurmadan buradan toz olun! Yoksa kötü olur!

***

Ayaz: Aman be.. Gidiyoruz işte aybalam, bu da pek memnuniyetsizmiş anam..

Mael: Gidiyoruz işte! Halla halla! (söylenerek uzaklaşırlar)

Jason: Bu dilenciler de amma paragöz! Neyse ben işimi halledeyim bir an önce!

Jason yoluna devam ediyordu. Biz biraz uzaklaşıp gerisin geriye onu takibe devam ediyorduk. Dilenci kıyafetlerini çıkarmayı ihmal etmemiştik tabi ki de.

Geleceğin Sırrı...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin