Sosyal medyada paylaşılan bir söz vardı. İnternette bir çok kişinin görüp, okuduğu belkide hayat felsefesi yaptığı bir söz. Okuduğunuzda, yani gerçekten okuduğunuzda sanki duvara çarpmış etkisi bırakıyordu. Diyor ki; hayat, durup bir mucize gerçekleşmesini bekleyecek kadar uzun değil.
Eğer bu sözü çocukken okusaydım bağıra çağıra mucizelerin gerçek olduğunu söylerdim. Eğer bu sözü ergenliğimde okusaydım köşeme çekilir ve buna inanırdım ama bu söze inanmam için elinden geleni yapan herkese küs kalacağımı da bilirdim. Kalbimin eskisi gibi olmayacağını ve ben bu sözü şimdi okuyordum, doğru olduğunu bilecek kadar büyümüşken. Hayatım ne zaman başladı emin değilim. 24 veya 25 yıl önce mi ? Farketmezdi çünkü benim ruhum hastane köşesinde ölmek üzere olan yaşlı bir kadına aitti.
Belkide yolculuğa çıkan ama asla dönmeyen birine aitti. Hayat bana öyle bir tarafını gösteriyordu ki bir gemi enkazında, ölen insanların eşyalarına bakıyor gibiydim. Ölen insanlar anılarım olurken onlardan geriye kalan eşyalar ise hislerim oluyordu ve ben gün geçtikçe hatırlayamadığım anıların kurbanı oluyordum.
Hissettiğiniz farklı duygulardan dolayı oradan oraya savruldunuz mu hiç ? Ben oldum, hemde öyle böyle değil, kasırgalar çıktı, şimşekler çaktı. Karabulutlar etrafımı kaplarken gözümden akan her yaş yağmura karıştı. Ben çocukluğumu hatırlamaya her çalıştığımda yüzümde oluşan gülümsemelere gül dikmek isterken birden dolan gözlerime lanetler okudum. Beni hem deliler gibi sevindiren hemde bir gece yarısı krize girmiş gibi ağlatan anılar bir gemi enkazındaki yolcularla beraber gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşin
ChickLitÖlümün ayak sesleri herzaman insanların ensesindeyken, senin yaşamını kim kesti ? Ah Akşin, isminin anlamını taşıyan, beyaz tenli kadın. Kim kanınla kirletti tenini ? Kim altından daha parlak saçlarını kızıla boyadı ? Ne zamandan beri masumların son...