Bölüm şarkısı: Rixton-Me and me broken heart
2 hafta sonra
İstanbul tuhaf bir şehirdi, istanbul karanlıktı ve istanbul üzgündü. Denizleri bile ölü olan bir şehirdi. İstanbul öyle bir şehirdi ki sevenler kavuşamıyorlardı. Celladın kurbana gülümsediği ve kurbanın ona güvendiği anda ipi boğazına geçirdiği bir şehirdi.
Oysa cellat sevdiğini kurban etmişti, bundandı martıların feryadı. Gök gürlüyor acısını haykırıyordu. Yağmur yağıyor, gökyüzü sevdiğinin hasretini çekiyordu.
Ellerimi üstümdeki ince hırkanın ceplerine sokarak, hafiften çiseleyen yağmurdan kaçınmak için denize yakın cafelerden birine yönelmişken iki binanın arasında kalan mavi tabelaya kaydı gözlerim. Aşıklar kütüphanesi adı altında işletilen yer tahminen 2 katlı eskimiş bir yerdi.
Devasa ve görkemli iki binanın arasında göze çarpmayan kütüphane hâlâ bir yeri olduğunu belli edercesine orada duruyordu. Beyaz, pembe ve mavi renklerin ev sahipliği yaptığı duvarlar ve içerideki atmosferin büyüsüne kapılmanızı sağlayacak kadar büyük camları olan bir mimarisi vardı. Adımlarım büyük bir istekle beni oraya götürürken, karıncalanan ellerimle pembe, mavi çizgili kapıyı açtım. Çan sesi içeriyi doldururken herhengi birini rahatsız edip etmediğimi anlamak için gözlerim etrafta gezindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşin
ChickLitÖlümün ayak sesleri herzaman insanların ensesindeyken, senin yaşamını kim kesti ? Ah Akşin, isminin anlamını taşıyan, beyaz tenli kadın. Kim kanınla kirletti tenini ? Kim altından daha parlak saçlarını kızıla boyadı ? Ne zamandan beri masumların son...