3. BÖLÜM

29 10 5
                                    

Sene 1970 Kuşadası

"Sevmek böyle çaresizce çırpınmakmıydı gerçekten? Yüreğinde esen sert lodoslara direnirken tenindeki ağustos sıcağını taşımakmıydı? Ben onundum o benim, ilk defa teni tenime karışmıştı dudaklarının dudaklarımda bıraktığı tadı yüzyıl geçse unutamazdım. Hiç pişmanlık yoktu olmayacaktı, zaten bunu bekleyip istemiyor muydum? Tamamen teslimiyet! Aşk oydu, yaşam tüm amacını yitirmiş onunla yaşlanma ihtimaline sığınıyordu. Sevdiğim adam canım canımın yarısı çırılçıpak yanımda yatıyor sınırsız dokunulma anlarını paylaşıyordu benimle. Sadece yüzüme bakıyor sanki sussamda anlar gibi herşeyi masum bir şefkatle izliyordu. İlginç ağlamak da gülmekte aynı anda geliyor içimden. "diye düşüyordu Esme 

_Ne oldu kadınım 
_Hiç çok mutluyum 
_Bende, askerlik biter bitmez evlenelim 
_Sadece 1 ay kaldı çok şükür 
_Artık çalışmazsın evimizde bebeklerimize bakarsın 
_Sonra konuşalım bunları bu an hiç bozulmasın istiyorum 
_Bu gece bizim sabaha kadar bizim 
_Biliyorum 
Sabaha kadar onların olan bir an esmenin ömrünün sonuna kadar isteyeceği ama sadece bu sabaha kadar olan bir an sabahın olmasıyla Can esmeyi evine bıraktı, kendide ailesinin yanına geçti.
_Oğlum aslanım annesinin kuzusu 
_Annem 
_Ne zaman geldin? Gelmez dedilerdi ya 
_Çok olmadı geleli babam dükkanda mı?
_Yok yatıyor odada kefi yok pek 
_Nesi var anne hasta mı?
_Yaşlı olum artık genç değil, gelde geçiver dükkanın başına artık seni bekleyoz 
_Az kaldı anam merak etme sen 
_Açmın, ne katam sana gel bi sıcak su dökün çamaşırlarını dök yıkayıverem garı 
_Tamam anam, sen gel yaparsın ben babama bakayım.

Can odaya sessizce yaklaştı o dev gibi babasından eser yoktu, küçük bir çocuk kıvrılmıştı sanki yatağın içinde benzi bembeyaz her nefes alışında göğsünden hırıltı geliyordu. Biraz daha yaklaştı ama yerdeki eski tahta döşeme o can alıcı sesini çoktan çıkarmıştı, babası başını hafifçe kaldırıp oğlunu gördüğünde yüzünde tebessüm belirdi.
_ Hoşgeldin oğlum
_ Geldim babam sen yat yemekte görüşürüz 
Odadan çıkarken hüzün sardı canın ruhunu ne kadar çökmüştü babası.
Akşam sofra başında toplandıklarında babasının cana söylemesi gereken önemli şeyler vardı, can askerlikten anlatıp ortamı neşelendirmeye çalışsada babası söze girdi: _oğlum 
Efendim diyesi geldi ama sustu Can. Bu oğlum deyişi çok iyi tanıyordu 
_Sayılı günler kaldı, gelir gelmez geçersin dükkanın başına elin ekmek tutar, yuva kurduğunuda göreyim.
Yutkundu adam söyleyeceği sözler ağırdı tam 2 evlat kaybetmişti gencecik, canın ablası daha küçükken su çiçeğinden vefat etmiş abisini Kuşadası girişteki büyük yokuşta freni patlayan bir kamyon ezmişti. Herşeyi baştan hatırlar gibi gözleri dolarken tekrar gücünü toplayıp" yuva kurduğunu göreyim" dedi 

_Baba bende size uzun zamandır söylemek istiyorum ama askerden dönmeyi bekledim, benim bir 
_Sözü tekrar ele aldı babası 
_Annen senin için ortağımın kızı şerifeyi uygun bulmuş. Yıllardır tanıyoruz, hanım hanımcıkta bir kız yarın istemeye gidelim söz takalım dönüncede düğün yaparız.
Canın sinirden gözü seyiriyor, bağırıp çağırmamak için yumruğunu sıkıyordu.
_"Benim sevdiğim var" diyebildi tiz bir sesle.
Annesi gözlerini dikti cana bir yaraya bakar gibi bakıyordu oğluna.
_Kimmiş senin sevdiğin? 
_Esme 
_Esme kim babası otelden atlayan mı?
_Düştü 
_Ne olduysa oldu kapılarının yolunu geçmeyen adam kalmadı onların, kız otelin sahibiyle düşüp kalkıyor her gün orda.
_Sus,
_Sus dedim 
_Almam ben elin yosmasını evime 
_Canın söyleyecek hiçbir sözü kalmamıştı, bundan sonrası küfür kavga cinayetti onun için çıktı dışarı, yürüdü zifir karanlıktı hava soğuktu ama imkanı yoktu dönmezdi eve. 
Babası ne hakla, nasıl kurardı o cümleleri daha dün gece tüm temizliğiyle gençliğiyle bekaretiyle koynunda yatıyordu. Sevdiği kokusu tenininden silinmemişti daha, yok kimse esmeye iftira atamazdı, kimse ona dokunamazdı, dolup dolup taşıyordu öfkesi tüm gücünü toplayıp bağırdı "aaaaaahhh" hiç bir azalma olmadı yüreğindeki acıda. Severdi babasını ama o bile Esme'ye olan aşkının önünde duramazdı.
"Deniz gözlüm o benim ruhum, yaşama sevincim evim, yuvam adım, herşeyim" diye mırıldandı kendi kendine. Sabahın ilk ışıkları sökene kadar yürümüştü, yol sonunda Esme'nin evinin yolunda bitti oturdu bir taşın üzerine, bekledi kaç saat geçti bilmiyordu. Esme çıktı kapıdan üzerine iş kıyafetleri, sarı saçlarını sarmış geceden lüle lüle canı fark eder etmez koştu yanına,
_Sevdiğim 
_Esme'm 
_Ne oldu aşkım neden burdasın?
_Sana ihtiyacım var, bu gün işe gitmesen olmaz mı?
_Gidip söyleyelim izin verir Nihat abi sen yokken hiç izin almadım. Birşey demez bana.
_Tamam gidelim 
Dediği gibi oldu Esmen'in hemen izin aldı.
Sahile gidip birer boyoz yediler, tek fırın vardı adada erken gitmeseler ekmekten başka birşey bulamazlardı.
_Hala anlatmadın neyin var?
_Senim var kadınım, başka hiçbirşeyim yok 
_Sormuyorum anlatırsın nasıl olsa zamanı gelince 
Kumların üzerine uzandı Esme, Can'da oturdu dizinin tekini esmenin başının altına koydu. Küçük bir tutam yakaladı saçlarından doladı parmağına
_Esme 
_Söyle aşkım 
_Bir gün olurda bir gün bana birşey olursa 
_Sus 
_Olursa eğer ben bu hayatta senden çok kimseyi sevmedim bunu hiç unutma.
İçine bir ürperti girmiş neredeyse titreyecekti Esme bu sözler ne kadar acıydı. ihtimaline bile dayanmak çok zordu.
_Sana birşey olursa ben kalmaz ki geriye 
_Kalacaksın dimdik duracaksın bana söz ver,
_Sende söz veriyormusun beni hiç unutmayacaksın 
_Söz peki söz o zaman 
_Şuan bunları konuşmasak öyle hasretim ki sana, daha çok seyretmek istiyorum tenini, gözlerini öyle zordu ki yokluğun, bu hikayede kalan olmak herşey aynı ama sensiz 
_Giden olmak daha zor ama mecburdum vatan görevi 
_Birşeyler yiyelim sonrada bir delilik yapalım mı?
_Olur ne yapacağız 
_Arkadaşlar denetmişti biraz alkol alıcaz herşeyi herkesi unutcaz.
Esme canın bu halini daha önce hiç görmemişti, alkol bildiği birşey değildi ama canı üzmeye tahammül edemezdi.
_"olur" dedi çekingen bir tavırla. Birşeyler yedikten sonra kadınlar denizine döndüler, denize çok yakın uzansa dalgalara denebilecek kadar bir mesafeye oturdular. Hava sıcaktı ağustos gecelerini aratmıyordu yada Esme Can'ın varlığıyla yanıyordu. Daha dün kollarında kadınlığı tatmış, hiç bilmediği bir Esme'yle tanışmıştı. Delice arzuluyordu canı Can plastik bardaklara biraz bira biraz votka doldurdu, asker arkadaşının biri Moskova'da öğrenmişti, hoşuna gitmişti canın. Esme küçük bir yudum aldı yüzünü alabildiğine buruşturarak, "bu gerçekten içiliyor mu diye sordu" ?
_Aşkım biraz sonra sen devamını isteyeceksin.
Öyle tatlı bir sohbet başlamıştı ki aralarında Can'ında dediği gibi esme arka arkaya bitirmeye başlamıştı bardağına konan votka birayı, kafası iyice çakır oluyor tatlı tatlı gülüp şakalar yapıyordu. Ayağa kalktı, ayaklarını suya soktu deniz ılık geldi önce sonra vücudunun ateşini aldığını hissetti biraz daha ilerledi artık su bacaklarını geçiyordu.
_Ne yapıyorsun deli kız?
"Yüzüyorum" dedi ve kahkaha artı Esme 
"Boğulursun gel buraya" diye seslendiysede Can, suya çoktan girmişti arkasından. Kısa sürede yakaladı esmeyi, sıkıca sarılıp dudaklarını dudaklarına değdirdi içinde yanan ateşe uydu esme bıraktı kendini Can'a. Dakikalarca oynaştılar, Esme üşüdüğünü hisssedip uzaklaştı sahile doğru. Can gelmedi, biraz daha suda kalmak istiyordu iyice açıldı korkmuyordu çünkü çocukluğu geçmişti bu suda nefesinin yetmediğini hissettiği an durdu geriye doğru döndü ama öyle karanlık bir geceydi ki sahil görünmüyor, sadece cılız bir iki ışık seçiliyordu dönmek istediysede hareket edemiyor, belinden aşağıya yayılan uyuşmaya teslim oluyordu. Bir iki batıp çıktı sırt üstü uzanabilmek için çabaladı her çabasında su yutuyor bağırmasına bile imkan vermiyordu kramplar sıkıca tutmuş açılacak gibi değildi, battı çıktı ve sonunda suyun içinde gözden kayboldu sahilden kısık bir ses yankılandı
_Can 
_Cannnn...
Cevap alamadı yüzdüğünü düşünerek beklemek istedi ama yüreğine saplanan sıkıntı boğuluyormuş gibi hissettiriyordu. Tekrar gücünü topladı ayakları suya girecek kadar yaklaştı,
_Can,
_Ne olur şaka kaldıramam beni korkutma 
_Hadi gel 
Ufak dalga sesleri dışında kocaman bir sessizlik...
Çırpınırcasına yola koştu esme yardım edin, yardım edin boğuluyor.
Gecenin o saatinde kimseyi bulamazdı, denizden ilerleyen bir balıkçı kayığı olduğunu fark etti tuttukları el fenerinden son nefesiyle bağırdı yardım edin suda kayboldu, boğuldu, bütün vücudu titriyordu sesin geldiği yöne doğru yaklaşan balıkçılar denizin üzerinde hareketsiz yatan birini fark ettiler hemen yaklaşıp sudan çıkardılar.
_Bulduk!
_Yaşıyor mu?
_Bilmiyorum,
_Ne olur kurtarın yalvarırım kurtarın.
Yalvarmaktan ağlamaktan başka birşey gelmiyordu elinden, yüzüp gitmek istedi yanına ama kolunu kaldıracak gücü kalmamıştı düştü dizlerinin üzerine kuma sadece baktı. Balıkçılardan biri teknenin zeminine yatırdığı gence kalp masajı yapmaya başlamıştı diyeri olabildiğince güçlü sahile yaklaşıyordu.
_Git araba çevir, gitt
Yola koştu esme bekledi bekledi, sanki saniyeler saat olmuştu. Bir zaman sonra bir aracın ışıkları göründü, esme attı kendini arabanın önüne araba ani bir fren yaptı asfalttan ıslık sesine benzeyen bir ses duyuldu.
_Ne yapıyorsun sen?
_Yardım edin,
_Yaralımız var, hastaneye yetiştirmemiz gerek! Lütfenn yardım edin. Kısa göbekli bir adam indi araçtan kayıkçılar beraber tutarak yetiştirdi arabaya, esme mosmor olan yüzünü canın dizlerine koydu. Hastane yakındı 3 dakikaya vardılar hemen, müşadeye alınıp müdahale edilmeye başlandı sırılsıklamdı esme ama farkında bile değildi. Nefesi kesilmişti, "bilerek mi, intihar mı etti beni bırakmak için mi söz verdirdi" diye bir sürü şey geçiyordu kafasının içinden. "Yapmaz, yok can beni bırakmaz, gitmez gidemez kurtarın" diye bir inilti tekrar etti dilinde. Sabah oldu güneş kendini gösterdi, hastanenin ön kapısından içeri bir adamla kadın koşarak girdi,
_Can Demirhan nerede, oğlum nerde? dedi yaşlı kadın gözyaşları içinde.
_Yoğun bakıma alındı bilinci yerine değil ayrıntılı bilgiyi doktoru birazdan verecek. Beyaz sürgülü bir kapı açıldı, esme hızlıca doktora koştu "iyi deyin ne olur" annesi ve babası doktora gözlerini dikti.
_Buraya getirildiğinde kalbi durmuştu, yapılan müdahale ile hayata döndürdük ancak kendine gelir mi gelirse beyinde ne kadar hasar oluştu bunu ancak zaman gösterecek. Doktor arkasını dönüp aynı kapıdan uzaklaştı. Can'ın babası Esme'ye yöneldi,
_Ne yaptın oğluma?
_Ben birşey yapmadım 
_Öldürdün oğlumu senin yüzünden 
yosma defol burdan.
_Gitmem! Canı görmeden öldürün gitmem.
Üzerine atıldı Esme'nin ama hiçbirşey yapabilecek gücü yoktu yaşlı adamın, bir daha evlat acısı kaldıramazdı yüreği. Buna dayanmazdı , çöktü dizlerinin üzerine hanımı koştu girdi koluna, kaldırdı koridordaki banka oturdular. Esme doktorun girdiği kapıdan içeri girdi hızlıca koştu camın kenarına öylece yatıyordu.
_can,
_Ben burdayım, ben burdayım 
_Uyan iyiyim de beni bırakma, bensiz gitme 
Can'ın komadaki 1. ayı sonunda Esme artık umudunu yitiriyordu, Esmen'in annesi bu geçen sürede iyice rahatsızlanmış çalışamaz hale gelmişti. Bir iş, bir ev, bir hastane delice çırpınıyordu yorgundu tükenmişti tek umudu Can'ın gözlerini açabilmesiydi, açmıyordu. Sanki uyanmak istemiyordu orda mutluydu, halsizliğini koşuşturmasına versede mide bulantıları da iyice artmış artık doktora görünmeye zorluyordu, "zamanım yok diye düşündü Esme" işe geri dönerken artık yazın en hareketli zamanıydı ve otel tıklım tıklım doluydu biran bile işin başından ayrılamıyordu. Adı uğursuza çıkmış, bütün ada günlerce konuşmuştu onu "katil" diyende oldu, oğlan istemiyordu diye boğdu diyende. Annesi de hep bu sözler yüzünden hasta yatmıyormuydu evde? Kardeşi de okuldaki arkadaşlarının sözlerine dayanamadı, bıraktı okulu bir iki serseri arkadaşın peşinde. Bütün gün tek dayanağı işiydi.
_Esme nası oldu gı yavuklun gelmicemi bu tarafa durup durumu hala öyle?
Ne patavasızdı bu Fatoş 
_İyi değil Fatoş, ay oldu aynı hala tek bir hareket yok umudum yok, dedi ve bir öğürtü daha sardı bedenini kendini bahçeye zor attı.
_Dur bi Esme ne oluverdi şimcik sana?
Tekrar bir öğürtü içi söküldü Esme'nin küçücük kalmış bedeninin.
_Amanin sen gebe olmayasın? Esme nettin sen, dizlerine vura vura konuşuyordu Fatoş. O ana kadar Esme hiç hamile olabileceğini düşünmemişti, ya hamileydiyse daha Can uyanmamıştı ada küçücük yerdi herkes duyacak dışlayacak belkide süreceklerdi buradan.
_Yok öyle birşey Fatoş saçmalama açım günlerdir, ondan oluyor vakit bulamadım ki bir kaşık yemek yiyeyim. Ağzından dökülen sözler ezberlenmiş bir şiir gibiydi beyninden fırtınalar kopuyordu "bizim bebeğimiz" dedi aklından geçen son söz 

Bir Ada Bir Adam         B. A. B. AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin