BÖLÜM ÜÇ : ÇÖZÜM ⚜️

38 9 22
                                    


Gözlerimi açtığımda siyah ve grinin en güzel tonlarının donatıldığı bir odada yataktaydım.

Bryant camın önünde durmuş dışarıya bakıyordu. Sabah olmasına az kalmış, fakat güneş daha ışıklarını bize sunmamıştı.

Bryant bu karanlıkta neye bakıyordu? Veya bakmıyor düşünüyor da olabilirdi.

Nasıl buraya geldiğimi ve dün bana neler olduğunu hatırlamak için düşünmeye çalıştığım da başıma giren ani bir aciyla gözlerimi sıkıca yumdum.

Sesimi duymuş olacakki benim bulunduğum tarafa bakmadan konuşmaya başladı.

"Uyuyabilirsen uyu. Sabah olmasına iki saat kaldı." dedi. Sesi yine ifadesiz ama yumuşaktı. Özel gücü mü vardı nereden anlamıştı kalktığımı? Sesden dedin ya Lina.

"Ben seni yerinden ettim kusura bakma. Sen yat istersen iki saat sonra ben giderim." dedim. Sesim mahcup çıkmıştı.

Ay ışığının aydınlattığı odada yüzünü bana çevirdi. Sıkıntısı vardı veya çekiniyordu. Bana öyle bakıyordu ki kendimi bisikletten düşmüş annesine bakan küçük çocuk gibi hissediyordum. Kafasını tekrar cama çevirip derin bir nefes aldı. Üç saniye cama baktıktan sonra yatağa doğru adımlar atmaya başladı. Yatacağını anlayıp kalkacağım sırada, "Dur konuşacağız sadece uyumayacağım." dedi. Korkutmak istemiyordu anlaşılan.

Kafamla onaylayıp oturdum. Yatağın kenarında varlığını yeni fark ettiğim siyah koltuğu yanıma kadar getirdi ve oturdu.

On yedi saniye yüzümü 'nasıl başlasam? ' der gibi inceledikten sonra arkasına yaslandı.

Konuşmasına fırsat vermeden söze karıştım. " Ben nasıl buraya geldim?" Kısa bir süre düşündükten sonra anlatmaya başladı.

" Dün nedenini anlamadığım bir şekilde sinir krizi geçirdin,sakinleştirmek için iğne yaptık ve uyudun. Bende kimse seni rahatsız etmesin diye odama getirdim."
Sakin ifadesiyle söylediklerinden sonra dünü hatırlayıp moralimin bozulmasına neden oldum.

Kısa sessizlikten sonra bu sefer Bryant sormaya başladı.
" Sen ormanda ne arıyordun?" dedi  ben hâla ona dümdüz bakarken o tek kaşını oynatarak 'evet?' anlamında bir işaret yapmıştı.
Anlatıp anlatmamak arasında kararsız kaldığım anda ,bir tarafımın baskın bir şekilde anlat demesine uyarak anlatmaya başladım.

Başımı yere eğerek "Ben.... Babamdan kaçıyordum." dedikten sonra boğazımı temizledim. Bryant koltukta öne doğru eğilmişti.

"Lina sana herşeyi teker teker soracakmıyım? Anlatırmısın herşeyi? Eğer sana yardımcı olabileceksem nasıl bir yardım olacağını da bilmem gerekir." dedi yumuşacık sesiyle. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Güven vermek istercesine kafasını salladı.

"Babam beni pek seven birisi değil. Dıştan çok anlayışlı gösterir kendini. Kendine güvendirir. On iki yaşıma kadar babam benim kahramanımdı."dedim histerik bir şekilde gülerek. Bryant beni dikkatle dinliyordu. Gözleri kısık hikayenin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu aynı zamanda da.

" On sekiz yaşıma kadar sürekli kızardı. On sekizime geldiğim gün, ilk kez bana şiddet uyguladı babam. İki yıldır aralıksız hergün şiddet görüyorum. Ortağının oğlu var. David. Babam işi kazanma işini kolaylaştırmak için David'i yanıma gönderdi. İlk yarım saat David iyiydi. Sonrasında.... Beni öpmeye kalktı. " dedim. Bryant gözlerini sımsıkı yummuş sabır dileniyordu.

Kısık sesli bir küfür mırıldandı.
Gözlerini açıp gözlerimle buluşturdu.
Gözlerinde gördüğüm acı, tokat gibi gelmişti. Bu tokat babamın bütün işkencelerinden daha büyüktü.
Bana acıyordu. Acınmasından nefret ederdim!

EVANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin