1. Bölüm.
Dün, tanıtım bölümü attığım için şimdi esas bölümü atacağım.
Vote ve yorum atmayı unutmayın.
Başlama tarihi→
---
"Burak, sen dümdüz git! Emel, sen soldan git! Ben de sağdan gidiceğim! Okulun önünde buluşuyoruz, amip beyinliler!" Diyip nefes nefese sağa doğru atak yaptım. Hafif kafamı arkama çevirdiğimde amip beyinsizler söylediğim yolardan gidiyorlardı. Hemen önüme dönüp hızla koşmaya başladım. Anlık olarak nefes alışveriş seslerim ve arkamdan koşan bir kaç köpeğin havlama seslerini duyuyordum.
Tabi buraya kadar nasıl gelmişiz merak ediyor sunuzdur. Anlatayım hemen; Sıradan bir şekilde Burak, ilk beni almıştı evden, sonra ise ikimizde Emel'i aldık. Her şey buraya kadar normaldi, tabii Burak, yavru köpeğe takılıp düşmeseydi. Bir bakmışız 5-6 köpek bizi kovalıyor.
Ara sokaklara saptığımda arkama doğru saniyelik baktım, sadece 2 minnacık köpekcikler vardı. Bende şans olsaydı Mahmut Tuncer'le fotoğraf çekinirdim anasını satayım.
Neresi minnacık lan bunların?
Sus oğlum sus..
Koşmaya devam ettikçe para kokan yerlere gelmiştim. Tabii köpekler yüzden yine yönümü değiştirmek zorunda kaldığım için gelmiştim.
Yan tarafım hemen orman alanının girişleriyken diğer tarafım villaların arkasıydı.Anskm, köpekler bizi sikmeden birinin bahçesine atla çabuk!
Anskm...
Beyaz büyük, villa değil saray diyecek iki ev vardı, sondakine doğru koşup sağ elimi çitlere koyup bahçeye zıpladım, huhu uçuşuyorum...
Çalılıkları hesap etmediğim için çalılıklara amele sümüğü gibi yapıştım. Tabi sesli şekilde küfür etmeyi unutmadım. Kıymetlim!
Tabii kafamı çevirdiğimde yemek masında, yemek yiyen toplulukla karşılaştım.
Yok, ne masası? Sandayede mi yesinler odun!,
Sandayede yesinler banane ameke!
Anan! Biz Hint dizilerine taş çıkartacak şekilde bakışırken köpek sesleri uzaktan duyuldu, yaklaştı, yaklaştı, yanımda şuan, uzaklaşmaya başladı, uzaklaştı ve sesler kayboldu. Ne zaman farketmeden tuttuğum nefesimi rahatlığın verdiği hisle bıraktım. Bugün de götü kurtarmıştık anasını satayım...
Onu bunu bırakta , karşındaki topluluğa ne hesap vericen onu düşün. Diyip kahkaha attı. Pis şıllık!
Sana niye uyuyorum ki ameke..
Yutkunup şirin olduğunu düşündüğüm gülümsememle gözlerimi çekmeden düştüğüm yerden yavaşça kalktım.
Üstümü elimle silkerken dahada şirin şeklinde gülümsedim.
"Şey... Ben yani... Off... Yani rahatsızlık için özür dilerim! Vallahi köpekten kaçıyordum. Bu villayı, çarpılıcam saray aslında, neyse bu bahçeye girmek daha cazip geldi. Hakkınızı helal edin, ben atladığım gibi çıkıyorum. Çok boş konuştum. Ben, bence susayım..." Diyip el sallayıp atlarken görmediğim kapıya doğru aceleyle gitmeye başladım.
Mal...
"Dur bakalım orda." Diye sert bir ses duyduğumda elim ayağım birbirine dolandı. O nasıl sestir yiğidim, seninle tanışmak istiyorum.