Bölüm 7

209 9 0
                                    

Bilerek ağırdan alıyordum adımlarımı, çünkü biraz sonra hafızamın en dibine çiviyle kazınacak olan sözcüklere cesaretim yoktu…
Evet 18 yıldır bu günü bekliyordum, fakat benim beklediğim şey sadece bir babamın olduğunu bilmek, onu bulabilmek, onunla kaldığım yaştan devam etmekti.
Zile bastığımda kapıyı Esma abla yerine annem açtı. Beklediğim bir şeydi bu şaşırdığım söylenemez. Annemde normal bir gündeymişiz gibi davranıyordu, aynı çaba bende de vardı. Fakat onunki çok kısa sürdü…  naptığımı sordu, tam ona Nefes’i anlatacaktım ki annemle hiç aşk hakkında konuşmadığımızı fark ettim. Annemin Uğur abiyle evliliği de tamamen mantık üzerine kurulu bir evlilikti. Acaba annem hiç aşık olmuşmuydu ki. Sanmıyorum. Olsaydı babama olurdu, o zamanda babamdan böylesine nefret etmezdi. Yani kısacası annem aşk nedir bilmezdi, ona Nefes’i anlatmam aptallık olurdu. Kısaca ne yaptığımı anlattım. Yorum yapmasını beklemiştim, fakat doğum günümü kutladı. Sonra kalktı gitti. Şaşırmıştım, kocaman salonun ortasında öylece kalmıştım. Salonu hiç sevmezdim, büyüktü ve bizim aramızdaki sevgi,samimiyet,sıcaklık bu salonu doldurabilecek kadar büyük değildi,maalesef.
Kış bahçesine yöneldim bende. Orası minicikti, ısıtması daha kolaydı. Annem kapıda göründüğünde elinde küçücük bir kutu vardı, çok sıradanlaşmış bir hikayemi duyacağım kutuda resimler falan diye bekliyordum. Annem sadece kutudan minicik bir bileklik çıkardı, avucumun içine koydu. Minicik diyorum çünkü minicik diyorum çünkü bu bileklik sadece minicik bir çocuğun bileklerine ait olabilirdi.
İncecik zincirin üstüne yazılmış harfler şaşırttı beni açıkçası Deniz yazmasını bekliyordum, fakat Derin yazıyordu. Sonuna da minik bir nazar boncuğu işlenmişti. Anlamadığımı göstereceğim bir bakışla baktım annemin kömür karası gözlerine.
Suratına büyük bir özenle yerleştirilmiş gamzelerini çıkarmamaya gayret ederek gülümsedi bana. İlk defa gözlerinin içi gülüyordu annemin. Öyle mutlu oldum ki… Annem ile anlaşamıyor olabilirdim, ama o benim her şeyimdi. Ve sahip olduğum tek şeyim.
-Anne, Derin kim ?
Kırmızı ojeli parmaklarıyla saçlarını havalandırdı, bacak bacak üstüne attı.
Ben babanı çok sevdim Deniz. Öyle çok sevdim ki ağzımdan çıkan söz dua oldu, içtiğim su zehir. Babanı ilk defa dedenin dükkanın da görmüştüm, babam çırak diye almıştı yanına. O zaman nerde sizinki gibi özgürlük… Aylarca babama yemek getirip götürürken izledim ben Savaş’ı…
O bana hiç bakmazdı. İşinden kafasını kaldırmazdı. Dükkana giderken kıpır kıpır olan kalbim dönerken paramparça olurdu…  Beni beğenmediğini, başkasını sevdiğini düşünürdüm. O zaman Savaş’ın küçük kardeşiyle arkadaştım. Aynı sınıftaydık biz Ali’yle.  Hep abim aşık, yemeden içmeden kesildi derdi. O öyle dedikçe mahvolurdum ben, sus Ali derdim, bu yaşta ne aşkı, dersine bak sen…
Savaşla aramızda bir üç yaş kadar fark vardı. Ben o zaman liseye yeni başlamıştım, o liseyi çoktan bitirmişti. Askere gitmeyi beklediğinden işe girmemiş babama çıraklık ediyordu. Gel zaman git zaman Savaş’ın askere gitme zamanı  geldi. Tebligat gelmişti dükkana da koşa koşa babamı çağırmıştım camiden. Savaşım hayırlı olsun demiş, anneme akşama misafir geleceğini söylememi tembih edip eve yollamıştı beni. Beni eve yollamasına sinirlenip söylene söylene evin yolunu tutmuştum. Annem akşama binbir çeşit yemek yapmıştı, akşama kutlama oldu. Asker gecesi yapıldı Savaş’ın. Herkes pek mutlu eğleniyor, ben hiç çıkmamıştım odamdan. Annemde herkese hasta demişti, oda anlamamıştı bana ne olduğunu…
Aylar sonra cesaret edip mektup atmıştım Savaş’a, adresi de Aliden zorla almıştım. Ufak ufak konuşmaya başladık sonra, arkadaş olduk. Sonra geldi askerden Savaş, evlenme çağı gelmişti.
Bende liseyi bitirmiş, serpilmiş, güzelleşmiştim. O zaman askerlik iki yıldan uzun sürerdi, iki yılda daha bir büyümüştü sanki baban, sakalları daha gürleşmişti. En çok sakallarını severdim babanın, öyle yakışırdı ki o sakallar ona.
Hemen işe girdi, sonra kız aramaya başladılar babana. Tabi benim yüreğim ağzımda evlenecek diye. Bir gün yemek yerlerken Ali ağzından kaçırmış babanı sevdiğimi… sonra haber geldi ki babamın rızası olursa Savaş’a beni isteyeceklermiş. Sabaha kadar ağlamıştım sevincimden Deniz, sabaha kadar…
Annem ağladım derken farkında değildi belki ama zaten hıçkırarak ağlıyordu şu an. Canım annem benim…
Kıyamadım, git uyu annem yarın konuşuruz dedim. Yok demeye yeltenecek oldu, ama sonra yılların yorgunluğuyla kalktı, beni yanağımdan öptü, iyi geceler kızım dedi ve mutfaktan çıktı. Annemin ayak sesleri kesilene kadar kalkmadım masadan. Sonra bende odama gittim. Duş alacaktım fakat uykumun kaçıp sabaha kadar babam ve annemin aşkını, Nefes’i düşünüp kafayı yemekten korktum. Yatağa girmemle uykuya dalabilmiştim, hayret.
Canım okuyucularım, kusura bakmayın hikayeme bölümü düzenli ve sık paylaşamıyorum ama inanın telafi etmeyi deniyorum. Vote ve yorumlar için çok kocaman teşekkürler.
Not: hmmm eğer okuyosan seni seviyorum.

nefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin