Bölüm 5

306 13 2
                                    

O sabah biraz daha erken kalkmıştım çünkü fizik sınavım 3. Dersti. Kahvaltı yapmam gerekiyordu ve uyanır uyanmaz da bir şey yiyemeyeceğim için uyandım, kahvaltı için Nefes’in bana sözü vardı. Bildiği iyi bir mekan olduğunu , ve bana çayı sevdireceğini söylemişti. Bence bunun imkanı yoktu çünkü ben çay sevmezdim, çayı herkes severdi. Herkesin sevdiği bir şey de kendimi bulamazdım ben. Telefonuma gelen mesaj sesiyle ayakkabılarımı da ayağıma geçirdiğim gibi çıktım kapıdan. Acele de etmiştim aslında Nefes’i bekletmemek için ama ben daha bahçe kapısına gelmeden kornaya basmıştı orangutan yavrusu. Bu çocuk  ayıp nedir bilmiyor muydu, kesinlikle bilmiyordu.
Arabaya yaklaştığımda kalkıp kapıyı açacak mı diye düşünmeden edemedim. Ama beni şaşırtmadı kapıyı açmaması. Bindiğimiz de nereye gideceğimizi sormadım çünkü güzeldi gideceğimiz yer, sebepsiz de olsa güveniyordum bu çocuğa.
“İkimize de kahvaltı tabağı ve demli çay istedi, ince belli bardakta.”
Tam itiraz edecektim ki aklıma iddiamız geldi. O bana çayı sevdirecekti. Ama nasıl yapacağını henüz konuşmamıştık. Ucunda bir kazancım olmadan ağzıma çay sürmeyeceğimi bilmesi gerekirdi.
Siparişlerimiz gelene kadar gıkı çıkmadı çocuğun. İnsan iki çift laf eder bari , hal hatır sorar. Yok ama sigarasının dumanını izlemekten başka bir yaşama belirtisi göstermedi çocuk. Bende bu sürede etrafı, onu inceledim.
Güzel bir mekana getirmişti beni, ahşap tonlarının  hakiim olduğu sıcak bir yerdi. Masalarda ki insanlar gülümsüyorlardı, çoğunluğunu üniversite mezunları oluşturmuştu.
Gözüm insanlardan uzaklaşıp geniş omuzlarda son buldu... Oldukça yapılı bir vücudu yoktu, ama koruyucu gözüküyordu işte. “Ben varken sana bir şey olmaz” diye bağıran kollar vardır ya hani, o kolları yaratan oydu sanki. Köprücük kemiklerine geldiğimde kızardığımı hissettim. İnsanı baştan çıkaracak kadar albenisi vardı o kemiklerin...
O kemiklere dudaklarımı bastırmak istedim, neden istedim bilmiyorum ama istedim. Garsonun tabakları getirmesiyle onu incelemeye son verdim, şimdilik.
Tabaklarında ki zeytinleri ayıklıyordu. Bundan zeytin sevmediğini anladım. Ve o an idrak ettim onun hakkında hiçbir şey bilmediğimi. Kardeşi var mı, nereli, ne olmak istiyor, neden bizim okula geldi hiçbirini bilmiyordum. Ne ben sormuştum, ne o açıklama gereği duymuştu.
Tabağına hala dokunmadın, ne o beni izlemek doyurdu mu seni ? deyip pis pis sırıttı.

Bu çocuk kendini fazla beğenmişti, fazla. Görende onu padişahın oğlu sanırdı. Tamam şimdi yiğidi öldür hakkını ver demişler, güzel çocuktu. Ama bu kadar ego fazlaydı. Ben kendi kendime ona laf sokarken çay istemesiyle kendi dünyamdan sıyrıldım. Ben daha kendi çayımdan bir yudum almıştım, o ikinci bardağı istiyordu. Ayrıca  çaya şeker attırmamıştı. Tuhaf bir tadı vardı çayın. Acı, ama sızlatacak kadar değil dilini. Alışırsam sevebilirdim bence, ama zaman alırdı. Ve kendim alışmayacaktım, Nefes alıştıracaktı.
-Alo, yap şu kahvaltını. Sınava geç kalacaksın, ve bu beni  sinirlendirir . Çünkü sana saatlerimi harcadım, o sınavdan yüksek alacaksın.
Ne sanıyordu bu salak kendini, emir verme hakkını nerden buluyordu. Hemen yapıştırdım cevabını sümsüğe.
-Harcamasaydın o zaman, salağa bak. Yaptığı da iş olsa içim acımayacak.
-Sana ne dedim ben, ağzını topla dedim. Anladın mı küçük cadı. Hadi güzel güzel yap kahvaltını.
-Susuyorum Nefes. Sende sus bence. Küçük cadıymış.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra kalktık. Çay güzeldi itiraf etmeliyim. Ama gene de tiryakisi olabilir miydim,sanmıyorum.  Nefes hesabı öderken ben onu izliyordum. Hesabı ödemeyi teklif etmek için yanına gitmemiştim, kabalık mıydı bu yaptığım. Sanmıyorum ya ne olacak yani benim ödeyecek halim yoktu.
-Bu sefer ben ödedim. Kitledin bana hesabı, bidahakine sen ödersin ona göre.
Kulaklarım doğrumu duymuştu, bu çocuk cidden hayvandı.
-Ay ay  paşamıza çok mu gelmiş bir hesap ödemek, gelmeseydin o zaman gerizekalı. Diye bağırdıktan sonra kendimi yola attım, Nefes gelmeden gitmek istiyordum, şans ya taksi geliyordu. Hemen durdurup bindim, Uğur kolejine lütfen dedikten sonra olanları düşünmeye başladım. Bu çocuğu anlayamıyordum. Saniyesi saniyesini tutmuyordu. Benden nefret mi ediyordu, hoşlanıyor muydu, kardeş olarak mı görüyordu.
Taksiden alel acele inince birine çarpmıştım. Kafamı kaldırdığımda Nefes’i gördüm. Ve bir kez daha çarparak yolumdan çekilmesini sağladım. Sessizce peşimden geliyordu, bu iyi bir şey değildi. Kaynayan volkanik dağ her an patlayabilirdi.  Sola döndükten sonra kalabalığı gördüğümde sınav listelerinin asıldığını anladım. O ara Pınar 11/G 15 diye seslendi. Benim yerimi söylediğini anlamıştım. Doğru merdivenlerle yöneldim, asansörle gitmek istemiyordum çünkü Nefes peşimden geliyordu. Sınıfa girdiğimde sıraları saymaya başladım, en arkanın bir önünde koridor tarafında oturuyordum. İlerlemeye başladım. O ara Nefes önüme geçip durmamı sağladı.
-O sınavdan yüksek alacaksın, anladın mı Deniz?
-Tamam diyebilmiştim sadece. Çünkü gözleri çok sertti, geri çekilmeme neden olmuştu. Bu çocuk Deniz Uğur’un dengesini bozabiliyordu. Daha neler!
Hoca sınav kağıtlarını dağıtmaya başladığında yerime oturdum.
Sınav bittiğinde gülümsüyordum, çok iyi geçmişti. Nefes’in çalıştırdığı yerden çıkmıştı gerçekten sorular. Demek ki doğru çalıştığında işler yolunda gidebiliyordu. Sınıfa girdiğimde Nefes çoktan gelip oturmuştu cam kenarına. Bende oturdum yanına hemen. Sınavımın nasıl geçtiğini sormasını bekledim, sormadı. Bende ortaya laf attım.
Nasıl geçti sınavın Nefes hazretleri, geçiyor musunuz bari fizikten diye sordum. Ters ters baktı bana. Bende ısrarla devam ettim.
- Benim sınavımı sormayacak mısın, o kadar mı eminsin berbat geçtiğinden?
-Hayır Deniz. Aksine fizikten geçtiğine eminim, çünkü ben çalıştırdım. Şimdi sus, bugün çok konuştun.
-Al işte. Ne demiştim şimdi ben. Neyeydi bu tavrı. Ben çalıştırdım ondan geçtin demeye getiriyordu bide lafı. Salak!


                                         &&&&&&&

Pınar hafta sonu ne yapacağımızı sormuştu. Önce anlamayıp ne var hafta sonu diye sormuştum. Mal mal baktı yüzüme, doğum günün Deniz! Diye kükredi sonra da. Tamamen aklımdan çıkmıştı bu…
Ben seni ararım Pınar deyip koşmaya başladım. Eve vardığımda nefes nefese kalmıştım. Doğru odama çıkıp banyoya attım kendimi. Soğuk su iyi gelmişti. Üç gün sonra ‘’BABAM’’ hakkında ne varsa öğrenecektim…

nefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin