Karanlık, dünyaya yayılırken Mars kahvecideki son dakikalarını geçiriyordu. İçerisi hala daha yoğundu. Mars için güzel bir şeydi bu. Borçlarını ödeyecek kadar para kazanmak onu evlenmeye de yaklaştıracaktı. Kasanın başındaydı. Doğu ve Mert ise önlükleriyle kahve yapıyorlardı. Kasaya yaklaşan kırklı yaşlarında bir adam, "Cold brew istiyorum. Yanında da laktozsuz süt olursa sevinirim." dedi. Mars siparişi geçti. Bar sonuna doğru içeceğini teslim almaya giden müşterinin yerine bu sefer de yirmili yaşlarında genç bir kız geldi. Kış çayı istiyordu. Soğuk yapıp yapamayacaklarını sordu. Hemen arkasına başka bir müşteri daha gelmişti. O da ikinci adam, üçüncü müşteri olarak sıradaydı ama genç kızın çantasından parasını çıkarmasını beklemeden önüne geçmeye çalışıp sipariş vermeye çalıştı. "O çantasından par çıkarana kadar ben sipariş vereyim."diyerek araya giren adama Mars, "Hanımefendiden ödemeyi alayım, hemen yardımcı olacağım."dedi. Kibarca söylediği bu söze karşılık adam, "Al araya işte... Ne uzatıyorsun? Kız bir saattir çantasından para çıkaramadı."dedi. Genç kız adama şaşkınlıkla bakınca adam, "Ne var? Sıranı mı vereceksin?"diye kıza da saldırdı. Genç kız, Mars'a, "Siz beyefendiye yardımcı olun. Ben vazgeçtim." dedi. Fakat Mars, kızın içeceğinin bar sonunda hazır olacağını söyleyerek para almaktan vazgeçti... Adama odaklanmıştı. Adam ise, "Zaten aş evi gibi kalabalık. Alt tarafı boktan bir kahve vereceksiniz."dedi. Mars yumruğunu sıktı. Müşteri de olsa dayanmakta zorluk çekiyordu. Mert durumun farkına vardı. Hemen müşteriyi hem de Mars'ı korumak için araya girerek, "Ben yardımcı olayım beyefendi."dedi. Mars geri plana geçmişti. Eğer mevzu uzasaydı Mert'in daha önce şahit olduğu kötü bir olay meydana gelebilirdi. Tıpkı buna benzer bir müşteriyi döverek dışarı atan Mars yumruklarına güveniyordu. Bir de güvendiği başka bir şey vardı. O şey; Kasanın altında duran dokuz milimetrelik Glock silahtı. Mert'in araya girmesi iyi olmuştu. Çünkü Mars'ın yenemediği tek şey sinirleriydi. Her ne kadar duygusal bir adam da olsa sinirlerine hâkim olmakta zorluk çekiyordu. Zaten tüm duygusallığı da hassas sinir yapısından geliyordu. Aşırı romantik olabildiği gibi aşırı sinirli de oluyordu.
Mars'ın romantikliği ve hızlı öfkelenmesi onu şiddete çekebilecek ince bir çizgi üzerinde dururken, artık işi bırakıp çiçekçiye gitme zamanı geldiğini düşünüyordu. Çünkü Eda'yla olan yemeğe eli boş gidemezdi. Fakat Eda hastanenin acil odasındaydı. Gelen ambulansla birlikte kendi hastanesine transfer ettiği küçük kızın probleminin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sefiller kitabından çıkmış kız acil odasında doktorlar tarafından müdahale edilirken Eda sadece gördüklerini anlatmış, bir köşede Hale'yle sohbete başlamıştı. Kızın durumu daha iyiydi. Kolunda serum vardı ve kısa sürede yapılan müdahalelerle birlikte kriz anından çıkmıştı. Ama yine de kendinde değildi. Kan testlerinin sonuçları bekleniyordu. Eda gördükleri karşısında meraklıydı. Katran gibi kusma safra kesesi değilse neydi? Hale, "Katran renginin sebebi çok yoğun kan kusması değil mi?"diye sordu. Eda kan kusan insanları görmüştü. Fakat bu başka bir şeydi. Çok siyahtı. "Mavi siyah gibi bir şeydi. Trafikte beklerken gördüm. Gıda zehirlenmesi ya da safra kesesi değil. Enteresan bir durum."dedi Eda. Kan ve dışkı tahlillerinin neticelerinden ne olup bittiğini anlamlandırmaya çalışacaktı. Bu esnada cebinde titreşim hissetti. Telefonu çalıyordu. Arayan Mars'tı. İşten çıktığını ve nerede buluşacaklarını sordu. Eda yaşadıklarını anlattı. Hastanede olduğunu söyledikten sonra tek araba gitmek için Mars'ın onu hastaneden almasını istedi. Telefonunu kapattığında Mars zaten gece için planlarını hazır hale getirmiş ama ufak bir değişiklikten ötürü zaman kazanmıştı... Rengârenk çiçeklerin içinde kaybolmuş bir dükkândaydı.21.yüzyılda herkes oraya "Çiçekçi" dese de içeride çiçeklerin ve yeşilin yaymış olduğu yoğun frekans ve titreşim orayı bir Hadron çarpıştırıcısına dönüştürmüştü. Proton ve Elektronların çarpışmasından kara delik açılacak miktarda enerji akımı çiçeklerden yayılıyordu. Mars, "Bir saat içinde eve çiçekleri yollarsanız, gündelikçi hanım Fatma ilgilenecek. Çiçeklerin nereye konulacağını biliyor. Bir demet gülü de ben elimde götüreceğim."dedi. Çiçekçi, Mars'ın isteklerini yerine getirmek için hazırlığına başlamıştı. Mars'a on iki boyutlu evreni sembolize edecek on iki adet gül verdi. Gülün her bir yaprağı adeta boyutları anlatıyordu. Bu boyutların tam ortasında yaprakların sebebi... Kâinatın yaratıcısı yaprakları, yapraklar da kâinatı var ederken, bir demet gül çoklu evren gibiydi. Her birinin kökeninde yaprakların sebebi vardı... Mars çoklu evrene benzer gül demetini kaptığı gibi hastanenin yolunu tuttu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam Yolundaki Yalnızlık
FantasyKaranlık bir gece kendisini balta girmemiş ormanda bulan Mars adlı genç, korkularıyla yüzleşirken cehennemin hemen yakınına geldiğini anlar... Ölüp ölmediği sorusu aklındadır... Cehennemin girişinde onu bir pars, bir aslan ve bir dişi kurt karşılar...