CİMRİLİĞİN YAĞMASI

3 0 0
                                    



Mars'ın eterik bedeni cehennemde yürürken üç boyutlu dünya yaşantısında askeri hastanenin doktorlarından Bilal soğuk ilaç dolabının başındaydı.Eğer evlerinde oturan ve hayatını kaybetmeyen insanlara aşı getirir de dünyayı aşıyla hayata döndürürse sonrasında kazanacağı servetin büyüklüğünü düşünüyordu... Yanında hastanede çalışan bir başka hemşire vardı.Bilal, hemşireye bakarak, "Hayatımda ilk defa tıbbın bu kadar yetersiz kaldığını gördüm.Fakat çalışmalara inanıyorum.Hastalar üzerinde kendimizce deneyler yapmanın faydası olacak."dedi.Kendince aşı geliştirme peşindeydi.Hastalara müdahaleler yaparken askeri hastanede aşıyı da tecrübe ederek denemeyi düşünüyordu...Hemşire kimi hastalara verilen vitaminlerin işe yaradığını görüyordu.Fakat bir süre sonra hastalar tekrar katran kusmaya devam ediyor ve ölümle buluşuyordu.Bilal'in geliştirmeye çalıştığı aşıda bu süre uzun bir sürece yayılıyordu ve olumlu etkilerini görmeye başlamıştı.Bilal Türk bir doktor olarak aşıyı geliştirirse yanlış aşıyla ölenlerin pek bir önemi kalmayacak ve kahraman olacaktı.Bunun yanı sıra büyük bir servet de eline geçecekti... Çalışmaları ve düşünceleri arasında telefonu çaldı.Arayan üst düzey bir askerdi.Yanında olduğunu söylediği bir işadamından bahsetti.Cihan adlı bu adam ellili yaşlarındaydı.Sanayi zenginiydi.Evden çıkmayan ve ordunun darbesine boyun eğen bir adamdı.Ailesi de onunla birlikteydi.Fakat oğlunun ani hastalık belirtileri ortaya çıkmıştı.Ortaya çıkan bu belirtiler doğrudan Koyote olarak adlandırılamasa da Bilal gibi önemli bir doktora evinde ihtiyacı vardı.Dışarı çıkmak istemeyen zengin iş adamı Bilal'in evine gelmesini teklif etti.Fakat Bilal onu hastaneye çağırarak görevinin başından ayrılamayacağını dile getirdi.Adam bir teklif daha yaptı; "Doktor, oğlum Koyote değil, bundan eminim.Fakat benim oğlum engelli.Dışarı çıkmam ve bu krizde onu oraya getirmem zor.Üstelik korkuyoruz da.Sizden ricam hastanedeki işlerinizi ve hastalarınızı bırakıp buraya gelmeniz.İki milyon dolar nakit param evdeki kasamda.Eğer buraya gelirseniz ve oğlumu iyi ederseniz bu parayı size peşinen sayacağım."

Bilal'in aldığı teklif gerçekten de iyiydi.Dünya sonuna yaklaşırken bu paranın değeri var mıydı? Bu bilinmez ama Bilal'in umudu hastalığa çare olacağıydı. Cihan gibi büyük bir iş adamından gelen teklif onun için anlamlıydı.Hastaneden çıkıp askeri araçların yardımıyla eve giderek müdahale edebilirdi.Sonra görev yerine döner ve aşı üzerinde çalışarak dünya nüfusu azalsa bile insanlığı ayakta tutabilirdi.Bu da yeni nesil kapital bir döngü olacağı gibi o döngüde 2 milyon dolar da büyük bir para olabilirdi.Nasıl olsa dünya batmayacaktı.Eninde sonunda tüm diğer virüsler gibi dünya bundan da kurtulacaktı.Nüfusun azalmış olmasının bir manası yoktu.2. Dünya savaşında da Avrupa'da nüfus azalmıştı ama savaş esnasında stratejisini doğru kullananlar zengin olmuştu.Bilal de cebini parayla doldurabilirdi...

Dünya hayatı ve madde insanı hep kapital bir döngüye sokarken yine dünya hayatında kahvecisini kapatarak işsiz kalmış Mars, askeri araçtan inmişti. Eve doğru ilerliyordu. Mars,Hektor'la birlikte apartmandan yukarı çıkarken evin içinde yaşanmış kaostan haberi yoktu.Bu kaos;Eda'nın annesi Zeynep'in hayatını kaybetmesiydi.Bununla birlikte Eda aniden evden çıkmıştı... Hande tek başına kalmıştı ama Mars eve gelmeden eve geri giren Eda, Mars'a bunu yapmak istemediğini yarı yolda fark etmişti.Mars'ı terk eder gibi evden kaçamazdı.Mars sevdiği adamdı.Onu da yanına alarak annesine gitmeye karar verdi.Biraz geç ve yarı yolda olsa da bu kararı nasıl verdiğini Mars bilmeyecekti.Hande'yi evde tek bırakıp aniden çıkan Eda sokağı terk ettikten sonra geri dönmüştü ama aklı hala annesindeydi.

Mars dairesinin kapısına gelince zili çaldı.Hande kapıyı açıp Mars'ı içeri aldı.Mars,Hektor'u içeri salarak kendisi de salona doğru geçti.Salonun ortasındaki koltukta oturan Eda'yı kıyafetleriyle ve ayakkabılarıyla görünce; "Nereye böyle?"diye sordu.Eda, "Annem" dedi ve ağlamaya başladı...Hande, Mars'a bakarak dudaklarıyla sessizce "Kaybettik" dedi.Mars hüzünle Eda'nın yanına oturdu... Ona sarılıp öpmeye başladı. "Çok üzgünüm." dedi.Gözünden birkaç damla yaş aktı..Onunla ağlıyordu.Eda hıçkırıklara boğulmuş sesiyle, "Onu görmeden öldüğüne inanmam.Eğer öldüyse ellerimle toprağa vereceğim."dedi.Mars, Eda'nın neden kıyafetlerini giyindiğini ve ayakkabılarını evin içinde giydiğini anlamıştı.Mars, Eda'nın dışarı çıkmak istediğini anlamıştı. Eda; "Mars beni anneme götür."dedi.Ses tonu öyle sert ve acılıydı ki; Mars, onu götürmezse Eda'nın kendisinin kararlılıkla gideceğini biliyordu.Hande araya girerek, "Mars dışarıda durum nasıl?"diye sordu.Mars, "Pek iyi değil."dedi.Eda beklemeyeceğini ve gideceğini söyleyerek Mars'a hazır olması gerektiğini anlatıyordu.Mars,Eda'ya sarıldı... "Peki."dedi. Dışarı çıkmayı göze almıştı. "Ama önce bir yere uğramamız lazım. Dışarısı pek de tekin değil."dedi.Aklında bir şeyler vardı.

Yaşam Yolundaki YalnızlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin