bak burdayım deyip de saramam

22.2K 1.3K 350
                                    

Beş yıl önce

/İlahi bakış açısı/

Kafetaryanın boğucu havasından iyiden iyiye sıkılmış olan çocuk oflayıp, ilk derse geç kaldığı için buraya tıkılan diğer kişilere göz gezdirmeye başladı.

Daha başlayalı iki hafta olmuş olmasına rağmen şimdiden sevmemişti devlet okulunu. Eski okulunda sırf ders başladıktan beş dakika sonra geldi diye sınıfa alınmama gibi bir şey yaşaması mümkün değildi. Babasının onun liseyi devlet okulunda okuması konusundaki ısrarını asla anlayamacaktı.

Sol kolundaki saati kontrol edince teneffüse on dakika kaldığını gördü.

Bir an önce geçsin diye başını masaya yaslayacaktı ki kafeteryanın demir kapısı gürültüyle aralandı ve kafasını o tarafa yönlendirdi.

Demek o da geç kalmıştı.

Hafiften sarıyı andıran saçları dışarıdaki yağmurun etkisiyle sırılsıklam olup koyuya boyanmıştı, kıyafetlerinin de onlardan çok bir farkı yoktu. Pantolonu ve üzerindeki tişörtü üzerine yapışmış, yere su damlatıyordu.

Cihan, onun neden hiç otobüse binmediğini sordu kendine. Okul ile mahallenin arası çok yoktu, yine de kimse sabahın altısında yürümek istemezdi. O ise her gün yürürdü. Bari bugün binseydi, dışarıda son zamanların en büyük fırtınası kopuyordu.

Aslında o zayıflıkla uçmadığına dua etmeliydi. Hep zayıf bir çocuk olmuştu ama şimdi daha da cılız geliyordu gözüne.

Gözleriyle takip ettiği çocuk saçlarını karıştırıp yere su damlacıkları fırlattı ve en akılsızca seçimi yapıp açık pencerenin hemen önüne oturdu. Orada kimse oturmuyordu, herkes Cihan gibi kalorifer tarafına tünemişti. O ise kendisini büyük topluluktan ayırmış gibi görünüyordu.

Bunun sebebini anlamamıştı Cihan. Herkesten uzak duruyor ve çekiniyor gibi kendi köşesine çekilmişti. Gözlerini bu tarafa çevirmemişti bile.

Sanıyordu ki okulda çok anlaştığı kişi bulamamıştı. Farklı sınıflarda oldukları için tahmin yürütmekten fazlasını yapamıyordu. Zaten küçükken de bu konuda iyi olduğu söylenemezdi. Yine de daha dokuzuncu sınıfın ilk haftalarındaydılar, elbet o da birilerini bulacaktı.

Onun böyle bir derdi yoktu, abisi sayesinde okulda daha şimdiden bir çevresi oluşmaya başlamıştı Cihan'ın. Özellikle on ikinci sınıftakilerden epey tanıdığı vardı. Çoğu Tolga'nın arkadaşlarının kardeşleriydi. Ama o abisi gibi çevre yapmayı seven biri değildi. Aslına bakarsanız popülerlik umurunda bile değildi ancak bir kere Tolga'nın kardeşi olduğunuz an şöhret peşinde geliyordu.

Bu tarafa dönmeyeceğinden emin olduğu için rahatça izledi onu.

Ayaklarını yere çarpıyor, ürkek bir şekilde dışarıdaki yağmuru izliyordu. Pencereye çok yakın olduğu için dışarıdan gelen damlalar hızla ona çarpıyordu. Belki farkında değildi ama soğuktan dudakları morarmıştı. Fakat yüzündeki tek morluk orada değildi, elmacık kemiğinde bariz bir iz görünüyordu ve Cihan, buna kimin sebep olduğunu biliyordu.

Demek görüşmedikleri süre boyunca babasında hiçbir değişiklik olmamıştı. Böyle bir adamdan sözünü tutmasını elbette bekleyemezdiniz ancak Cihan, ondan uzak durmayı ancak onu dövmeyi bırakırsa kabul edeceğini söylemişti babasına.

Keşke söz tutmamak konusunda o da o kadar iyi olabilseydi. Şayet şu an gidip titreyen vücudu kollarının arasına alma dürtüsünü engelleyemiyordu. Onu tüm kötülüklerden korumak istiyordu, oraya gidip yalnız olmadığını hissettirmek istiyordu.

Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin