İyi Okumalar.
Ertesi Gün.
Ender telefonundaki ismi, her baktığında değişmiş olacağını umarak kaç kez kontrol ettiğini bilmiyordu. Ancak isim aynıydı. Oldukça tanıdık, bir o kadar da yabancı... Yutkundu, kadın.
Nermin Çağlayan, dedi kendi kendine. Neden şimdi?
Ne düşünmesi gerektiğini veyahut ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu, Ender. Bu isme o kadar hazırlıksız yakalanmıştı ki... Hayat hiç olmayacak anlarda yeni bir pencereyi kendisine aralıyordu ve içindeki boşluk açığa çıkıyordu, yok olduğunu zannettiği. Avcunu alnına sarıp ovarken derince soludu.
Şirketten çıktığı anda kendisini, şimdilerde kardeşinin yakın arkadaşıyla beraber yaşadığı evinin önünde bulmuştu. Ancak yanına gidecek cesareti de içinde bulamamış, ani bir kararla en yakın kafeye atmıştı kendini. Saatlerdir oturuyor, düşünüyor ama sorularına tatmin edici cevaplar bulamıyordu. Onca seneden sonra, dedi kendi kendine. Buna hazır değilim.
Her durum karşısında nasıl hareket edeceğini, hangi hamlelerin lehine olacağını önceden sezen kadın gitmiş ve yerine toy bir kız çocuğu gelmişti sanki. Histerik bir ses çıkararak kollarını göğsünde kavuşturdu.
Kaya dediği gibi isme ulaşmıştı. Bu sabah adamdan önce kendini şirkete atmış ve tesadüf eseri olarak da, adamdan önce ismi öğrenmişti, kadın. Her şey düşündüğü gibiydi. İlk defa hislerinde yanılmak istediğini fark etti. Patlamanın ardındaki kişinin kendisini saklamasını ve teorilerinin de bu şekilde çürümesini... Ama isim tüm gerçekliği ile karşısında duruyor, gözlerinin önüne bir film perdesini de hiç çekinmeden kuruyordu; bu zamana kadar yaşadığı ne varsa, en başından hatırlatırcasına.
Kadın, bu sefer tek elini karnına sararken derin bir nefes verdi. Ardından sessize aldığı telefonunun ekran ışığı, kaçıncı olduğunu bilmediği şekilde tekrar yanıp sönmeye başlamış, daha fazla kaçamayacağının bilincine ulaşmıştı. Boğazını temizledi, aramayı cevaplandırdı kulaklarına adamın telaşlı sesinin dolmasına izin verip.
"Ender, neredesin sen? Arıyorum, açmıyorsun..."
"Dışarıdayım." Dedi Ender, bakışlarını etrafta gezdirirken. Ardından aklına ilk gelen bahaneyle devam etmişti. "Yemekli bir toplantım vardı da..."
"Öyle mi?" Diyen Kaya'nın, kaşlarını çattığını ve günün programını gözden geçirdiğini tahmin edebiliyordu Ender. Yanaklarının içini ısırdı, pişmanlıkla. Adam kendisine inanmamıştı. "Haberim yoktu."
"Sen... Neredesin? Araba sesi geliyor." Deyip konuyu dağıtmayı denedi. Tek istediği yalnız kalmaktı ve adam da bunu anlamalıydı.
"Eve geçiyordum şimdi. Seni merak etmiştim..." Dedi Kaya, birazdan öne sunacağı öneriye hazırlık yapacak cinsten bir ses tonuyla. "Neredesin, seni de alayım?"
"Gerek yok, Kaya." Derken Ender, sesinin yorgun çıkmasına engel olamamıştı.
"Ender, sesin iyi gelmiyor. İtiraz etme, geleyim ve beraber gidelim evimize." Diyen Kaya'ysa, artık endişesini saklamaktan kaçınmıyordu.
Adamın kolay kolay vazgeçmeyeceğini anlayan Ender, bıkkınlıkla bir nefes verip başını salladı. Ardından isteksizce mırıldanmıştı, siparişini getiren garsona başıyla teşekkür edip. "Okay. Atıyorum konum."
"Tamam, birazdan oradayım."
Aramayı sonlandıran adamla kendisi de gözlerini kapatmıştı. Kaya'dan olan biteni saklamak gibi bir lüksü yoktu, bunun farkındaydı. Kendisi anlatmasa dahi, patlamadan sorumlu isimden her halükarda haberdar olacaktı. Sorun, kendisini adama nasıl ifade edeceği ve bu durumun ona ne hissettirdiğini, belki de hissettirmesi gerektiğini anlatmak zorunda oluşuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Faith In Love
Fanfiction"... biz tekrar karşılaştıktan sonra başka bir insanla yapamayacağımızı anladık."