İyi Okumalar.
Sessizlik, Kaya için ucu bucağı görünmeyen bir yol misali uzuyordu. Birkaç defa söze girmek için dudaklarını ıslatsa da, kadının kendisinden ayrıldıktan sonra dosyada yazılanları okumasıyla değişen mimikleri, gergin bir şekilde boğazını temizlemesini sağlamıştı sadece. Kendisi de kadının suratında pek çok duyguyu aynı anda okuduğunu söyleyebilirdi. Yutkundu, derince soludu. Kadının, büyük bir dikkatle göz gezdirdiği dosyada neler yazılı olduğunu bilmiyordu ancak kendilerini bariz bir zevkle izleyen adamın tanık olduğu manzaranın, umduğu gibi ilerlediğine emindi. Kaşları öfkeyle çatıldı.
"Bu ne demek oluyor?" Dedi Ender, şokla bakışlarını kağıttan çekerken sonunda. Ses tonuna da pek hakim olamamış olacaktı ki, çoktan ortamdaki tüm bakışları üzerine toplamıştı. Kaya, kısa bir an ne yapacağını bilemez vaziyette kadına baktı. Kadının kendisinden önce Hasan Ali'ye yönelik saldırıyor olması, konunun sandığı meseleden kaynaklanmadığını vurguluyordu. Bu sevinmekten kendini alamadığı bir durumdu. Ta ki, adamın kendilerini başka ne ile vurabileceğini sorgulayana kadar.
İçine ani dolan rahatlama, kadının dosyayı buruşturmasıyla yerini yeni bir gerginliğe bıraktı. Elini kadının omzuna yerleştirip kulağına sakin olmasını fısıldadı. Fakat Ender, kendisine aldırış etmeden gözlerini etrafta gezdirmekle yetinip yutkunmuştu. Kaşları da istemsizce çatılmış, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu kendince.
"Size iyi eğlenceler ama ben artık müsaadenizi istemek zorundayım." Deyip sırıtan Hasan Ali umursamazca, başıyla Sedai'ye işaret etti. Kadından beklediği tepkiyi almış olmak, adam için yeterliydi belli ki. Sedai'yse dudaklarını birbirine bastırıp Ender'e, kadının anlayamadığı bir ifadeyle başını sallamakla yetinmişti.
Ender'in dudakları aralandı. Birkaç dakika önce, uzun zamandır hiç olmadığı kadar mutlu hissettiğini düşünürken bulmuştu, kendini. Şimdiyse koca bir şakanın ortasında kaldığını ummaktan öte gidemiyordu. Şaşılacak derecede sakin bir tonda mırıldandı, gözleri kısılı. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?"
"Aksine... Sizin yanınızda olduğumu ve anlaştığımız takdirde de, her kim arkanızdan iş çevirmeye kalkışırsa buna engel olacağımı söylüyorum, Ender Hanım. Bu kişi, ailenizden biri olsa bile." Deyip son cümlesini vurgulayarak sırıtan adamla yutkundu, Ender. Adama karşı renk vermemeye gayret ediyordu bir yandan da. Bakışlarını etrafta gezdirdi. Meraklı bakışlara karşı gülümsedikten sonra ise, dudaklarını büküp burnunu işaret parmağı ile kaşımıştı. "Tebrik ederim, tekrar."
Adama sahte bir tebessümle karşılık veren Ender, ellerinin titrediğini fark etti. Dişlerini birbirine bastırırken zihninin içinden geçen ihtimalleri de görmezden gelmeye gayret ediyordu. Zira kardeşinin annesiyle kendisine karşı birlik olacağını düşünmüyordu. Esasında bunu Caner'e konduramıyordu. Konduramazdı da.
"Ender..." Dedi Kaya, birini arıyormuş gibi etrafta gözlerini gezdiren kadını belinden kavramadan hemen önce yanlarından ayrılan Hasan Ali'ye ters bir bakış atıp. "İyi misin?"
Ender adama döndü saniyelik bir şekilde, başını salladı sorusunun cevabını bilmeyerek. Bildiği tek bir şey vardı o an için: Bir an önce kardeşine ulaşmak ve kafa karışıklığını gidermek. "Kaya, Caner nerede?"
"Caner mi?" Derken Kaya, şaşkınlığını gizleme gayesi gütmüyordu. Ender, bu sefer gözlerini devirerek tamamen kendisine döndüğünde, kaşlarını çattı.
"Evet, Caner!"
Kadının ani çıkışıyla ortamdaki kimseyi rahatsız etmeyecek ölçüde çalan hafif müzik susmuş, gülüşme sesleri de kesilmişti. Kaya, bu sefer kaşlarını havalandırırken tebessüm etmeye gayret etti. Bakışları da, kadının elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu dosyadaydı. O an için pek de kimsenin ne düşündüğünü önemsiyor gibi görünmüyordu. Hoş, Ender'in de kendisinden farkı yoktu ya zaten. Kadının öfkeyle kızarmış gözlerine kendininkileri dikerken ılımlı bir tonda mırıldandı. Belli belirsiz de kolundan kavramıştı, kadını. "Ender, bir sakin olur musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Faith In Love
Fanfiction"... biz tekrar karşılaştıktan sonra başka bir insanla yapamayacağımızı anladık."