1.7

33 8 1
                                    

metanoia: Hey bugün partiye gidiyor musun? (12.30)

metanoia: Hala cevap vermedin. (14.00)

metanoia: Uyuyor musun? (18.00)

Yamaç: 🤟

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yamaç: 🤟

(Bu gönderideki yorumlar kapalı.)

metanoia: Pislik herifin tekisin.

metanoia: Siktir git.

Telefonumu elimde bir tur daha döndürdüm ve boynumu geriye attım. Sinirlerim bozulmuştu. Birden telefonumun zil sesi çaldığında hızla elime aldım ama arayan Simay'dı. Onun olabileceğine düşünen kendime bir kez daha kızıp aramayı cevapladım. "Efendim."

"On dakikaya hazır ol. Partiye gidiyoruz." Ve telefonu kapattı.

Kaşlarımı kaldırdım ve doğruca kanepeden kalkarak hazırlandım. Belki de evde olmak iyi bir seçenek değildi. Belki de partide olmak ve onu görmezden gelmek daha iyi bir seçenekti.

Yaklaşık yarım saat geçtikten sonra Aylin bizi arabaya almış ve boş yollarda sürer şeklinde partiye gelmişti. Konser alanında partiydi, biz konseri kaçırdığımızdan partiyle yetinecektik. Sorun yoktu, her şekilde hedefimi gerçekleştirirdim.

Kenardaki puflara çömeldiğimiz gibi ben ortadaki birkaç bardağı kafama diktim. Bugün unutmam gerekiyordu. Bugün onu ve o geceyi bir kez olsun unutmam gerekiyordu. Çünkü anca böyle onu görmezden gelebilirdim. Yarınki baş ağrım umurumda değildi.

Telefonum titredi.

Yamaç: Neden sen de gelmiyorsun?

Yamaç: Böylece partide olup olmadığımı anlayabilirsin.

Etrafımda yoktu, en azından ben göremiyordum. Nerede olduğu hakkında en ufak fikrim olmadığı için anonim hesabımın ne diyeceğini düşündüm. Ne demem gerekiyordu? Ona sinirliydim. Ona cevap vermemeliydim.

Telefonumu sessize aldım.

"Simay biraz eğlenelim mi?"

Simay gözlerini kısarak güldü. "Senden çok tehlikeli bir enerji alıyorum." Kafa salladı. "Bunu sevdim!"

Gülerek başımı iki yana salladım ve ayağa kalktık. Birkaç saniye sonra ortada, meydanda dans ediyorduk. Çevremde benden başka bir sürü kişi olduğu için rahattım ama olmasaydı da bunları düşünecek biri değildim çünkü tanıdığım biri bana önceden "Eğer dans etmekten keyif alıyorsan etrafında birinin varlığı önemli değildir." diyerek benimle dans etmişti.

Dans etmekten keyif alıyordum. Onun benimle dans etmesinden önceye kadar... Şimdi sadece onun yokluğuyla hareket ediyor gibiydim.

Hay aksi! Belki de alkol unutturmuyordu. Çünkü belli ki ben sürekli o geceyi anıyordum.

Şarkılar değişti, ritimler arttı, azaldı. Buraya gelirken topladığım saçlarım şimdi omuzlarımdan aşağı dökülmüştü. Terlediğim için alnıma küçük teller yapışmıştı. Köşedeki marketi gördüğüm gibi su almaya giderken çantamdan para çıkarttım ama tezgaha benden önce birisi bir lirayı uzattı. Dönüp baktığımda bu kişinin o olduğunu gördüm.

"Merhaba..."

Suyu alıp kafama dikerken sahtece gülümsemiştim. Konuşacak halim yoktu ve olsa bile o bunu hak etmiyordu.

"Yine mi küstük?"

"Küs derken?" Alayla gülerek kaşlarımı çattım. "Sen benim ne kadar yakınım oluyorsun ki ben sana küseyim? Yakın olmamızı gerektirecek bir durum yok ortada, Yamaç."

"Sinirlerin tepende."

Dilimi gerginlikle dişlerim üzerinde gezdirdim. "Öyle."

Dirseğini tezgaha dayadı ve bana döndü. Oldukça rahat ve keyifliydi. "Kim kızdırdı?"

"Aptalın biri." Kaşlarımı sanki çatmıyormuş gibi daha da çattım. "Biliyor musun hatta sana çok benziyor. Hayat sanki benim karşıma sizin gibi insanlar çıkartarak beni deniyor."

"Ne yaptı?"

"Sana ne!" Ellerimi iki yana açarak ona eğildim. Sinirli olduğumu bildiği halde bana doğru gülümsemesi daha çok sinirimi bozuyordu. Daha fazla onun suratına bakmak istemedim, çünkü alkolden mi bilmiyorum ama baktıkça kalp atışlarım nabzımla kendini yarıştırıyordu.

"Hey! Hey! Tamam! Gel, tamam!" Aniden bileğimden tutarak beni merketin kenarına çektiğinde şaşkınlıkla ona baktım. Kimsenin görmediği, biraz sessiz bir yere gitmiştik. "Üzgünüm, tamam mı?"

"Tamam." Kendime geldim. "Hayır! Tamam falan değil! Tamam yok!"

Bu değişimime gülerken başı hafifçe yana eğildi. Oldukça tatlı görünüyordu. zaten üzerindeki beyaz gömleği de kahve saçlarıyla çok uyumluydu. "Sarhoş musun?"

"Olabilir, belki." Sesi ister istemez beni de yumuşatıyordu. Ama onu görmezden gelecektim! "Ben gitmek istiyorum."

"Tamam, git." Güldü. "Gidebilirsin, tutmuyorum ki seni..."

Evet, tutmuyordu ama... Sanki ayaklarıma taş bağlamış gibi adım atamıyorum. Yutkundum. "Biliyorum."

"Gitmeyebilirsin ama..."

"Neden gidebilirsin dedin o zaman?"

"Gitmek istediğini söyledin." Kendi kendine gülümsedi ve bana bir adım attı. O yaklaşırken kaşlarımı tekrar çatmıştım. "Çatma kaşlarını artık."

"İstediğimi yapabilirim."

Kaşları havalandı. "İstediğin gitmek değil miydi? Neden gitmiyorsun?"

Durdum. Neden gitmiyordum? Çünkü onu seyretmeyi istiyordum. Belki o zaman yüzünü tekrar göremezsem bu sefer daha iyi hatırlayabilirdim. "İyi." dedim sinirle. "Gidiyorum."

"Gitme." Bir adım atacaktım ki tekrar ona baktım. "Sarhoşsun. Orada dans etmek yarın sana fayda etmeyecek."

"Ama eğleneceğim."

"Benimle de eğlenebilirsin."

"Sen beni sadece kızdırıyorsun." Ellerimi göğsümde bağlayarak başımı eğdim. Aslında onunla eğlenmeyi çok sevmiştim. Ama sonra gittiği için... Anılar kalmıştı. Bakın... Şimdi o beni hatırlamıyordu bile. Ben onu unutmamak için hafızama kazımayı kaç kere denesem de.

"İyi. Eğlenelim." dedim nefes vererek.

Ama bu sefer gitme...

°

Ölmüş Ruhlar kitabım finale çok az kaldigi için ona yoğunlaşmam gerekti. Ayriyeten o kitabım bittikten sonra yeni bir kitabımı yükleyeceğim. Onun için de hazırlanıyorum. Malum özel hayat falan derken de bu hikaye biraz geri planda kalıyor. Ama merak etmeyin olabildiğince Islak Sokaklar'ı da güzel götüreceğim. Eğleneceğiz, güleceğiz, ağlayacağız.

Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin.

Teşekkür ederim hepinize.

Sevgiler.




ISLAK SOKAKLAR (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin