Boşluk nasıl bir yer? Ait olamamak kimseye ve hiçbir yere... Artık seni hiçbir şeyin heyecanlandırmaması nasıl hissettiriyor? Peki uyumadan önceki hayaller, nerede onlar? Hissizliğinden dolayı artık hiçbir duyguyu yaşayamamak nasıl? Cevap yok.
Cevaplar bende yok. Yaşıyorum ancak anlatamıyorum. Gülümsüyorum, ağlıyorum ancak kimse görmüyor. Kendi içimde kayboldum. Her şey yeterince ancak bana yetmiyor bir şeyler. Devam ediyorum. Yiyorum, uyuyorum, uyanıyorum, konuşuyorum. Sorun ne mi? Kimsenin çözemeyeceği bir şey. Tükenmek ? Belki. Ne demek ki bu? Bilmiyorum. Öyle mi hissediyorum? Bilmiyorum. Yolun sonunda değilim ancak yürüdüğüm yol bana yabancı. Neden ama?
Kendimi özledim. İçten gülebilmeyi, heveslenmeyi, heyecanlanmayı, uyuyabilmeyi... Bu dünyada en çok özleyeceğin kişi kendin olacaksın deselerdi onlara inanmazdım.
Hayallerim neredesiniz? Anılarım neredesiniz? Bulamıyorum sizi. Kaybettim yolumu. Karanlığın içinde kayboldum. Işığa ihtiyacım var. Hislerim, rüyalarım ya siz? Sizde mi terk ettiniz beni? Oysa sadece güzelce yaşayıp gitmek istemiştim. Dokunduğum her şey sanki hiç var olmamış gibi yok oluyor. Yoksa var olmayan aslında ben miyim? Şira, neredesin? Özledim seni. Neşeni, hayallerini, heyecanını, kahkahanı, umursamazlığını, her şeyini... Kim tamir edecek beni? İnsanlar bana ulaşamıyor artık. Öyleyse ne? İlaçlar mı? Zaman mı? Kim?
*****
Karanlıktı. Zihnim, ruhum ve bedenim acı çekiyordu. Gözlerimin üzerinde bir kumaş parçası vardı. Zaten karanlıkta olan benliğimin üzerine örtü örtmüşlerdi. Hareket ediyorduk, yanımda birisi vardı. Kim olduğunu bilmiyordum, sanırım beni bayıltan adamdı bu. Bir arabanın içinde gibi hissetmiştim. Korkudan sesimi çıkartamıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Kim beni neden kaçırsın? Neden ben, diye sormaktan kendimi alamıyordum. Düşmanım yoktu aynı dostumun olmadığı gibi. Öyleyse, sebebi yokken beni neden alıkoymuşlardı.
Uyandığımı anlayan yanımdaki kişi öndekine bir şeyler söyledi. Farklı bir dilde konuşmuştu, onu anlayamamıştım. Yanımdaki adam ağır sigara ve ter kokuyordu. Gözlerim kapalı olduğu için yüzünü göremiyordum. Arabayı kullanan ve yanımdaki arasında bir takım konuşmalar geçti. Daha sonra yanımdaki bana dödü ve gözlerimi açtı.
Siyah minibüsün içindeydim ve arabada sadece üç kişiydik. Yanımdaki adamın büyük bir tüfeği vardı yanında. Esmer bir adamdı. Sakallarının uzunluğundan uzun zamandır tıraş olmadığı belli oluyordu. Yeşil ,soluk renkli üniforma benzeri bir kıyafet giymişti. Öndeki adamın üzerinde de aynı kıyafet vardı. Yanımdaki gözlerimi açar açmaz ağzım her ne kadar kapalı olsa da çığlık atmaya çalıştım. Adama vurmaya ve tekmelemeye çalışıyordum ancak karşımdaki benden çok daha güçlüydü.
Ben böyle tepindikçe adam beni zapt etmeye çalışıyordu ancak bende uslanmıyordum. Gücümü toplayıp adama daha sert tekmeler atmaya başlayınca o da karşılığını sert bir tokatla verdi. Büyük elinin içi yanağımı kaplamış ve yakıp geçmişti. Başım yana doğru savrulmuş ve canım yanmıştı.
Daha çok çığlık attım, daha çok tekme atmaya çalıştım. Adam beni hırpıladı ve bir tokat daha attı. Son attığı tokat canımı diğerinden fazla yakmıştı. Bir tokat daha yememek için sustum ve koltuğun bir köşesine kıvrıldım. Gözlerimden kendiliğinden yaşlar dökülmeye başlıyordu. Önden bağlı ellerimle yüzümü sildim. Gözlerimi adama diktim ve ona bakmaya başladım. Bana hiçbir şey söylemiyorlar, açıklama yapmıyorlardı.
Camdan dışarı baktım. Boş arazide ilerliyorduk. Etrafta şehre dair hiçbir belirti yoktu. Yol kenarında parlayan sarı ışıklar yüzüme düşüyor ve korkumu daha da artırıyordu. Karanlık beni hapsetmişti. Bilmediğim bir yerde, bilmediğim insanlarla bir yere gidiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurşun, Gölge ve Rüyalar
ActionBalerin olan Şira hayatına devam etmeye çalışmaktadır. Genç kız kendisini boşlukta hissetmektedir. Eksik, yarım kalmış gibi. Pars korkusuz bir ajandır. Hayatında birçok maceraya atılmış ancak en çok korktuğu şey silahlar değil, aşktır. Birisi kendi...