4.BÖLÜM

76 12 9
                                    

      Güneş ilk kez bu kadar uzaktan selam veriyor hatta ağlayan bulutların öfkesinden korkar gibi geride duruyordu. Alt dünyanın insanı bu hava durumuna yağmur dese de benim için çok daha duygusal bir anlamı vardı. Hayatımda ilk kez şahit olduğum, küçük su damlacıklarının havada  gezinmesi yüzüme bir şaşkınlık yerleştirmişti. Refleksif olarak kendimi, uyandığım odanın geniş, perdesiz camının önünde bulmuştum. Yağmurun geri planda kaldığı dış dünyada insanlar ıslanmaktan kaçınıyordu. Hava kasvetiyle, telaşlı atmosferi kovalıyordu. Araba denilen tekerlekli araçlar bizim Adeos perilerinin hızıyla yarışır gibi ortada geziniyorlardı. Gözüme ilişen zümrüt kolyenin yeşili, camın yüzeyine yansıdığında ani bir panik tüm vücudumu sarmaya başladı. Beynimde vızır vızır dolanan ince bir ses sanki delirmeme sebep olmak istiyor gibiydi. Yerleştirildiğim odadan çıkıp kendimi sokağa atmıştım. Ellerimin arasına aldığım başımı, içindeki sesi sıkıştırıyor gibi tutuyordum. Etrafımdaki insanlar garipliğime aldırış etmeden onlara çarpa çarpa yolda yürümeme izin veriyorlardı. Alt dünyadan daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olmamıza rağmen onların alaturka hayatları kafamı yeterince karıştırıyordu. Gizli gizli edindiğim bilgiler, Sezar'dan dinlediğim hikayeler, alt dünya hakkında okuduğum tonlarca bilgi, benim şu an karşılaştığım durumun yanında buhar olup uçmuştu. Deneyim her şeydi. Ve ben toprağa tutunan bu yerin en deneyimsiz varlığıydım. Tek başıma oluşum anlamsız bir hüznü kalbime yerleştirse de olduğum yolun karşısında yürüyen adam tüm dikkatimi üzerine çekmişti. Bu oydu rüyalarımda ki adam! Rüyamda gördüğüm şekliyle bir bankta sırtı dönük oturuyordu. Üzerinde beyaz gömleği ve sırt kısmında sıçramış boya lekesi olduğunu düşündüğüm lekeler vardı. Nerede olsa tanırdım. Kendimi caddenin ortasına atıp adama doğru koşmaya başladım. Arka fonda kulağıma ilişen korna seslerini de, buraya ait olduğuna yemin ettiğim küfürleri de duymamazlıktan geliyordum. Yolu yarıladığımda nasıl bir tehlikenin ortasında olduğumu anlamak için kafamı çevirdiğim arabalar bana kızgın kızgın bakıyordu. Bir cesaretle tekrar koştuğum yolu bitirdiğimde adam ortadan kaybolmuştu. Nasıl da hayal kırıklığı ama...Başarısız girişimimin sonucu olarak kafamın içindeki tiz ses birden konuşmaya başladı. Kahkahalı bir girişten sonra ;

"Seni budala! Gerçekten onu bulmanın bu kadar kolay olacağına inanmış olamazsın. O kadar komik görünüyorsun ki yukarıda ki halinden eser yok. İsminin önündeki tüm sıfatların yok olduğuna inandım bu sefer. Ah ah.. Ben olmasam ne yapacaksın acaba? Çabuk uyandığın eve geri dön orada bekliyorum."

Tamam bu sefer tamamen delirmiştim. Tehlikenin farkında mısınız? Zihnimin içinde başka bir adamın kahkahasına eşlik eden ukala sözlerine maruz kalmıştım. Gururum çok kırıldı. Kim olursa olsun bu hadsizliğin cezasını,gökyüzüne döndüğümde soracaktım. 

Her ne kadar tehlikeli olursa olsun içimde bir yerlerde bir an önce eve gidip benimle benden izinsiz konuşan o kişiyi bulmak istiyordum. Garip bir şekilde kelimelere yaptığı vurgular, ifadeler bana çok tanıdık geliyordu. Eve gidene kadar yönlendirilip sürekli "Evet, işte böyle... Gel, gel, gel" diyen bu sesle yüzleşecek cesaret hala içimde bir yerlerde beni güçlü kılıyordu. Davetkar bir şekilde açılmış kapıyı sertçe kapatıp tüm özgüvenimle içeri girmiştim -en azından prensesliğimin bu yanı hala benimle beraberdi. - Tanımadığım bu evde ikinci kez bulunuyor olmak nedense biraz daha güven vermişti. İçeriye girdiğimde odanın hakim olduğu tüm renklere inat yoğun bir siyah, ortalıkta gösteriş yapıyordu

 Alnına düşen ıslak saçlarının siyahı, kalem çekilmiş sarı, hafif çekik gözlerine uyum sağlıyordu. Keskin yüz hatları, bronz tenini ön plana çıkarıyordu. Önü açık, siyah deri ceketinin içine bir şey giymesi bu vücuda hakaret olurdu. Bunu biliyor olsa gerek...Uzun boyunun sebebi olduğunu düşündüğüm şekilli bacaklarını saran pantolon, onun için dikilmiş gibiydi. Siyah ojeli elleriyle geriye attığı saçlarına teşekkür ediyorum ki kaşındaki küçük piercingi ortaya çıkarmıştı. Boynundaki ufak dövmelerden bir ara uzun uzun bahsetmem gerekecekti... Yukarıda asla eşi benzeri olmayan böylesi bir görünüşün burada da nadir olduğuna emindim. Bu kadar detaycı olduğum için kendimi kınamış olsam da pişman değildim. Beni görünce ortaya attığı alaycı kahkahası artık tehlikeli gelmiyordu. Kim olduğunu sormama fırsat vermeden ukala tavırlarıyla;

"Tanıyamadın değil mi? Bu bedene sahip olmak için kaç tane kara büyü yaptığımı hatırlamıyorum bile. Yılların emeğini, siz Prenses Sofya'ya sunmak benim için bir onur!" 

Dalga geçer gibi önümde eğiliyormuş gibi yaparak gösteriş yapmaya devam ediyordu.

"Ki...kimsin sen ? Yukardan geldiğin belli! Ama nasıl kontrol ediyorsun beni ? Bu nasıl cüret??!! Yoksa Go...Godeos...!!??" Ürkek adımlarla geri geri yürümeye başlamıştım. 

"Hayır hayır. Yanlış cevap. Yukarıdan olduğum doğru...Ama artık orayla en ufak bir bağım bile yok. Büyücülüğüm dışında..." Devam etmesini bekleyen ben, sessizliği onun bozmasını istiyordum.

"Ah Sofya!Seninle konuşmak çok sıkıcı. Hiç istediğim tepkileri vermiyorsun...Tamam tamam kim olduğumu söylüyorum." Derin bir iç çektikten sonra devam etti.

 "Mora kabilesinin dönmeyi reddedip ait olduğu evde kalmayı tercih eden 4.üyesi Logan! Kabilenin en yetenekli büyücüsü, gizli cevheri Logan! O senin bildiğin; cılız, ezik, sessiz genç, her şeyi yıllardır planlıyordu. Aslında sana verilen bu görevin bana ait olacağını düşünmüştüm fakat ne yazık ki senin gibi bir beceriksize emanet edildi. Neyse bunun için tekrar sinirlenmek yerine sana yardım edip senin de efendin olup yeri göğü ben yöneteceğim. En azından yıllardır hizmet ettiğim gökler bana bunu borçlu!"

Susmuştum. Sezar'ın ölümüne sebep olacak kadar kötü ama iki dünya arasındaki savaşta yardım edecek kadar cesur, iyi biri karşımdaydı. Logan. Onun yukarıdaki yüzünü hatırlamam için 100 Ayahora yılı gerekirdi...Benimle aynı yaşta olduğuna bilmeme rağmen kraliyette en çok kendisini kanıtlayan büyücülerin başında gelirdi. Ama herkes onu sadece yeteneği için tanır, Mora kabilesine emanet edilmiş bir evlatlık olduğunu bilir ve buna acırlardı. Logan'a bir şey olmuştu. Bir şey onu tetiklemiş veya bazı sırların ortaya çıkmasıyla değişmesine yol açmıştı...





AYAHORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin